Cem Altaylı

Ben seni gizli sevdim bilmedim alem duyar

Cem Altaylı

On yedi aralık günü Türkiye'yi ve toplumu sarsan bir skandal patladı.  Bu güne kadar herkes bu vahim konu hakkında bir çok söz söyledi yazdı.

 Ben ilk olayı duyduğum andan itibaren Sayın Başbakan Erdoğan’ın Ankara’ya gelerek Bakanlar Kurulu üyelerini toplayacağını,  konu aydınlığa kavuşuncaya kadar yetkililere tam destek sağlanacağını,  şaibeli durumda olan kişilerin üst düzey babalarının durum netleşinceye kadar görevinden istifa etmeden önce el çektirileceğini ve yetkili makamlara bu işin bu yolsuzluğun üzerine gittiği yere kadar çekinmeden gidilmesini ve bu işin çözümüne türlü desteği vereceğini demesini bekliyordum. Ama tam tersi oldu yolsuzluğu ortaya çıkaranlar hallaç pamuğu gibi dağıtıldı.   Basına sansür getirildi.  Kolluk kuvvetlerinin, savcılarını yetkileri apar topar çıkarılan yönetmenliklerle tırpanlandı. Bundan cesaret alan suçlu olduğu idda edilen babalarda çocuklarının suçsuz olduklarını her şeyin tuzak, düzmece, yalan, komplo olduğunu söyleyip her şeyi kapatma, üzerini örtme yolunu seçtiler. Görüntülerin, telefon kayıtlarının,  bulunan belgelerin kasaların paraların gerçek olmadığını savunmaktadırlar. Bu duruma bakarsak o zaman şu soru akıllara gelmektedir, geçmişte Ergenekon davasından dolayı içeride tutulan yüzlerce tutuklunun içlerinden birçoğu da düzmece belgelerle boşu boşuna gökyüzünden, çoluk çocuğundan mahrum edilmemişler mi? Çünkü onlara operasyon yapan yetkililer ve Başsavcı şimdi çetecilikle suçlanmaktadır.

Yolsuzluk operasyonunun Ak Parti  hükümetinin Gülen Cemaatinin rantına parmak soktuktan sonra dershanelerin kapatılması gündeme geldikten sonra ortaya çıkması da ilginçtir. Eğer denildiği gibi on bir yıldır görevde olan bu hükümetin belgelerini niye çıkarınıza dokunduğu zaman ortaya çıktığının ayrıca düşünülmelidir. Tüm ülkelerde ve ülkemizde de her parti döneminde rüşvet ve yolsuzluk olmuştur ve olacaktır. Önemli olan bunları kapatmak, üzerini örtmek değil Müslüman olmayan ülkelerde olduğu gibi gerçek suçlular ortaya çıkarılıp cezalandırılmalı, suçu heves edenlerin gözleri korkutulmalıdır.  En son İspanya’da oldu. Bu ülkede yargı damat yolsuzluğun üzerine gitmektedir. Doğru olan budur.

Cemaat önderi Fetullah Gülen Efendi'de TV ekranlarında beddua edeceğine varsa bildiği yolsuzluk belgesini yetkili mercilere sunar ve gereğinin yapılıp yapılmadığının da takipçisi olur. Meclisteki tüm parti mensubu milletvekilleri ve bakanlar dahil hepsi meclise adım attıkları zamanki mal varlıklarına birde şimdiki mal varlıklarına bakıp kendi vicdanı muhasebelerini yapmalıdırlar. Halk Bankası Genel Müdürü evindeki kutular dolusu paralar için Makedonya’daki üniversite ve Osmancık’taki İmam Hatip Okulu için yapılan bağış paralarıdır diye ifade verdiğini duyunca televizyon karşısında ağlamaya başladım.  Bu ne yüce gönüllü bir sayın müdür, bu ne hassasiyetlik.  Yapılan bağış paraları bankada faize, harama bulaşmasın diye  evinde steril kutularda saklamış.  Ayrıca harama el sürmedikleri de çok doğrudur. Paralar kutularda kuryelerle getirilmiş para sayma makinelerinde sayılıp bir çok mevcut kasadan birine istif edilmiştir.

Şansız ülkem huzurlu tek bir günü geçmedi

 Feleğin altın teşti

Cahil ömrüm boş geçti,

Felek ispat eylesin

Hangi günüm boş geçti

 

Satırlarımı olmayacağını bile bile temiz toplum dileklerimle ve bir Diyarbakır türküsünü olaya uyarlayarak bitirmek istiyorum

Evlerde yeşil dolar

Boyu kasaya uyar

Ben seni gizli aldım

Bilmedim alem duyar

 Hoşçakalın

 

Yazarın Diğer Yazıları