Burhan İçgüleç

GENÇLERİN EĞİTİMLE İMTİHANI…

Burhan İçgüleç

2020 yılındayız fakat sonuçlar yine değişmedi. Vanımızın eğitim alanında Türkiye sıralamasındaki durumu malumunuz olmak üzere pekte iç açıcı değil. Bu durum hepimizin içini acıtmaktadır.

Okullarda verilen eğitim faaliyetlerinin sonucunda genel sıralamanın sonunda kalışımızın sebepleri bakacak olursak; sürekli öğretmen sirkülâsyonu, ücretli öğretmenlik uygulamaları, ailelerin ekonomik, sosyal ve kültürel seviyelerinin düşük oluşu, ebeveynlerin eğitim düzeylerinin düşük oluşu, öğrencilerin okuduklarını anlamada zorlanmaları, ikili öğretim programının hala sürdürülüyor olması,  okul binalarının fiziksel yetersizliği ve sınıfların kalabalık oluşu şeklinde açıklamalar yapılır. Bu sebeplerin elbette ki eğitimdeki başarımıza olumsuz etkileri vardır.

İlköğretim ve Ortaöğretim öğrencileri, Pandemi sebebiyle bir taraftan okullar açılacak mı açılmayacak mı tartışmalarının içerisinde bocalarken diğer taraftan sürece adapte olmanın yollarını aramaktalar.

Birçok öğrenci ailesi, uzaktan eğitime katılımda internet alt yapısı yeterliliğine sahip değildir. Ayrıca bu konuda pekte tecrübe sahibi değiller. Kimi ailenin ise okula giden 4-5 öğrencisi var. Her biri için on-line eğitimi düşündüğümüzde önümüze birçok soru işaretleri çıkmaktadır. 

Yükseköğretim kurumlarına giriş ile Kamu personeli seçme sınavına hazırlanan gençler ise, sıkı bir çalışma yapmak için etüt salonlarının yolunu tutmaktadırlar. Ailelerine ekonomik destek sunma yaşına gelen gençler, bir yıl sürecek hazırlık sürecinde ailelerinden maddi destek almak zorundalar.

Bununla beraber gençlerimiz kafalarındaki birçok soru işareti ile kalem oynatıp dirseklerini çürütmektedirler. Gençlerin kafasındaki soru işaretlerinden bazılarını sıralarsak;

Üniversiteyi kazanabilecek mi?

İstediği bölümü kazanabilecek mi?

Üniversiteyi kazandığında gidebilecek mi?

Üniversiteyi bitirdikten sonra diplomaları ile iş sahibi olabilecekler mi?

Kpss sınavına hazırlık için kendini hazır ve yeterli hissediyor mu?

Kendisi hazırsa ailesi hazır mı? Bir yıllık fedakârlığa sıcak bakıyorlar mı?

Kpss sınavına girdiklerinde yeterli puanı alabilecekler mi?

Yeterli puanı alamazlarsa ailelerinden ne tür tepkiler alacaklar?

Yeterli puanı alsalar bile devlet kadrolarına alımlar olacak mı?

Devlet kadrolarına alımlar olsa bile mülakatlardan geçebilecekler mi?

Sorular bitmiyor tabi.

İnsanlarımız arasında eğitime dair tartışmalara bakarsak eğer; “Efendim, eğitim sisteminin iki sorunu vardır. Birincisi eğitim, ikincisi sistem sorunu” denir ve bunun üzerine uzun uzun konuşmalar, tartışmalar alır başını gider. Sorunlarımızı elbette ki konuşacağız fakat çözümden yana elimizden bir şey geliyorsa da bunu esirgemeyeceğiz.

Bu memleketten övüne övüne anlatacağımız onlarca yanımız olmasına rağmen nedense sorunlarımızı konuşmayı daha çok tercih eder hale geldik. Vanımızın dertlerini anlata anlata bitiremiyoruz. Ekonomi, eğitim, işsizlik, kan davaları, töre cinayetleri, terör, göç, yabancı uyruklular, kaçakçılık, deprem, kış, kar, kıyamet vs.

Vanlılar olarak bizler, eğitim meselesini sadece devlete havale eden bir bakış açısına sahibiz. Ne tür sıkıntı yaşarsak “efendim devlet baksın”, “devlet karşılasın” gibi söylemlerde bulunuyoruz. Eğitim ile ilgili elbette ki devletten beklentilerimizden olacaktır. Lakin Van olarak, batı illerine göre birçok alanda gerilerde kaldığımız da bir gerçektir.

Öğrencilerimizin yüzlerinin gülmesini gerçekten istiyorsak sorunlarımıza rağmen öğrencilerimizin ve gençlerimizin ellerinden tutmak zorundayız. Birçok meselede olduğu gibi eğitim meselesine de acıyan yaralarımız üzerinden bir tavır ortaya koyamayız. Hep dert yanan bir pozisyonda olamayız. Gençlerimiz bizim yarınlarımızdır. Bizler çocuklarımızın ve gençlerimizin büyükleri olarak maddi ve manevi konularda daha çok özveride bulunabiliriz. Bu konuda duyarlı davranan eğitimcilerin ve iş adamlarının olduğunun da farkındayız. Fakat bu duyarlılık istenen seviyenin çok altındadır. Öğrencilerimizin eğitim, sanat, spor alanlarında ilerlemeleri için nitelikli insan kaynaklarımızla daha çok gönüllü gayretliliğe ve iş adamlarımızın sponsorluk faaliyetleri gibi ekonomik giderlere ihtiyaç duyulmaktadır.

İçinden geçtiğimiz Pandemi sürecinde öğrencilerimize, ailelerimize, öğretmenlerimize, yöneticilerimize ve iş adamlarımıza daha fazla sorumluluk düşmektedir. Gençlerimiz de umutlarını her zamankinden daha canlı tutarak hayat mücadelelerini sürdürmelidir. Cahit zarifoğlunun dediği gibi: “Umutlarımız, acılarımızdan büyük olmalıdır.”

Yazarın Diğer Yazıları