Eğitimci Yazar Bahri Yıldızbaş

Van'ın gönül elçisi

Eğitimci Yazar Bahri Yıldızbaş

İlk gençlik yıllarımızda, eski toptancı sebze halinin köşesinde, mahalle ve dükkan komşumuz rahmetli dondurmacı Sıddık efendinin “Sütçü” mekanında tanımaya başlamıştım. Hareketliydi, hep koşarak gider gelir, bazen kahvaltı için dükkana girince, fırtına gibi hizmet ederdi. Benden, bir kaç yaş büyüktü.

İlerleyen zamanlarda “Sütçü Fevzi’nin” yanında görmeye başladım. Zamanla tanış, arkadaş olduk. Yetmişli yıllarda, kendi sütçü dükkanını açtıktan sonra, Van’da ilk Kahvaltı Salonu  tabelasını görmüştüm. Derken, Van’da “Bak Hele Bak Kahvaltı Salonu” açılmış oldu. Çok lezzetli tava, güveç ve kıymalı yapardı. Hafta sonları, Edremit’te arkadaşımızın yazlığında, bizim gibi açları doyururdu.

Hoş sohbet, içinde bitmeyen bir enerji, sevgide sınırsızlık, saygıda kusursuzluk, fıkra, bilmece, güncel konular, magazin, Vandaki aile yapılarında; okumuşum veya araştırmışım diyen bizlere bile onlarca kazanımı olan bir Van evladı, birde buruki. Sadece kahvaltı yapmak değil, gerçek Van kahvaltısını tatmak, evrensel Van sohbetlerini dinlemek, düşünmek, gülmek, sınava girmek, ülkemiz ve dünyadan haberleri konuşmak istediğimiz adam gibi adam ve enerjisi ile coşturduğu, doyduğumuzun farkına varmadığımız, otururken yetmiş sekiz, kalkarken seksen kilo ile kapıya kadar uğurlandığımız, Van’ı; Türkiye’ye ve dünyaya tanıtan turizm elçimizin, lezzet mekanı. Yıllar önce, yabancı bir arkadaşım hastanenin orada otobüsten inmiş ve birisine “Çağ Oteli nerede?” diye sorunca “Bak Hele Bak Kahvaltı Salonunun karşısında” diye cevap almış. Sorduğu adamda, yabancıymış.

Yıllar böyle geçip gidince, tarihinin en acı günlerinden biri olan “23 Ekim 2011 Depremini” yaşayan Vanlıların bir çoğu Türkiye’mizin dört bir yanına göç etmek zorunda kalmış. Güzel insan, yakışıklı ve rahmetli oğlu Harunla aldıkları karar ile bir süreliğine Ankara’da yaşamaya karar vermişler. Birlikte, ön inceleme ve araştırmalarla bir mekan açılmasına karar verdiler ve çok güzel bir mekan açtılar. Her şey çok İyi gidiyor, çocukları ve torunları okuyor, mekanlarında işler yolunda gidiyordu. Bizler, dostlar, hatta bazen seksen, yüz kişilik arkadaş ekipleri ile hem Van kahvaltısını, hem mekanı tanıtıyorduk. Ankaralılar ve arkadaşlarımız gönlü güzel adamın sohbetlerine, bilmecelerine ve kahvaltı sunumuna hayran kaldıklarından, maşallah dolup taşıyordu.

Bahçeli-Emek’te çalıştığım okula geliyor, konferans salonundaki toplantılara katılmasını istediğimde, beni kırmayıp yüzden fazla öğretmene; Van’ı, Vanlıyı, gezdiği ülkeleri, kahvaltı kültürünü anlatıyor, bilmeceler soruyor, hediyeler dağıtıyordu. Yine bir toplantıda “Ankara’da yaşıyorsunuz, Ankara ile ilgili bir bilmece soracağım ve bilene yüz tane hediye vereceğim.” sözünü duyan, tüm arkadaşlar tıp.

“Dünyada bir tane, Ankara’da iki tane.” Sessizlik ve onlarca cevap. Ortalardan salonu çınlatan bir ses “ÇİN ÇİN” deyince, alkışların ardından orada bulunan tüm arkadaşlara birer tane hediye verdikten sonra, bilmeceyi bilen arkadaşın eli boşta kaldı ve “Aa hani hediyelerim.” deyince “Öğretmenim burası Ankara, birileri çalışır, başkaları yer.” dedikten ve kahkahalar atıldıktan sonra, bilen öğretmene bir avuç hediye vererek, ortamı neşelendiren, düşündüren, alçak gönülü insan. İşte böyle bir adam.

Yaşadığı çok büyük acıdan dolayı, Ankara’dan ayrılmak zorunda kalsa da; kurduğu mekan çalışıyor, onu tanıyanlar hep soruyor, hatta bizleri tanıyan sayısız Ankaralı tatile, gezmeye ve kahvaltıya Vana geliyor. Vefalı, hatır bilen, güzel adamın, ailece nezaketli davetline katıldığımız “ Bak Hele Bak, Kahvaltı Salonu’nda” kahvaltı ile ilgili gördüklerim ve yediklerimizden dolayı, ailem ve Vanlı adına kendisine yürekten teşekkür ediyorum. Sordum ve şöyle anlattı; “Müdür amca, aradan geçen yıllar hepimize çok tecrübe kazandırdığı gibi, doğruları ve yanlışları görmemizi de sağladı. Bende, kahvaltı sunumu ile ilgili fazlalıklarımı ve eksiklerimi görünce, bundan böyle sadece ‘Van Kahvaltısı Sunacağım’ ve bunu kanıtlayacağım.” dedi. Yıllardır konuşuruz, bazen yazarız, bazen eleştiririz. Evet... Van kahvaltısı bir kültürdür, geleneklerin lezzetidir ve markaya dönüştürülmüştür. Hemen hemen, Van’da her evde iki eksik, üç fazla Van kahvaltı kültürü vardır. Van Kahvaltı Salonu yazan hiç bir yerde, serpme adı altında müşteriye yirmi farklı peynir sunulmamalıdır. Kültür ve kimlik ile oyun oynanmaz. Yanlışın neresinden dönersek dönelim, gerçeği yakalamış oluruz. “Otlu Peynir (az otlu, az tuzlu da olabilir) kaymak, Murtuğa, Gavut, bal, tereyağı, Çökelek Cacığı, yağda yumurta (İlitme), haşlanmış yumurta, süt, çörek (çöçe), Çakır ekmek, lavaş ve çay” Van kahvaltı sunumudur. Örfümüz ve misafir ağırlamayı sevdiğimiz için, insanların istekleri ile “zeytin, çok az yeşillik veya yumurtanın üzerine çok az kavurma bırakılabilir.” Abartmadan, artık Van Kahvaltısı’nın bir marka olduğunu, büyük harflerle yazdıklarımın Van’a özgü olduğunu unutmayalım.

Anmak, anılmak, sevmek, sevilmek, önemsemek, önemsenmek, sayılmak, saymak, övmek, sorgulamak veya eleştirmek, insan olmanın gerekleridir. Sövmek, hakaret, iftira, hasetlik, yargılamak ve kötülemek ise; basit insanın işidir. Bazen; “Yusuf abi, sen okumuş olsaydın şöyle olurdun, böyle olurdun.” dediklerinde; “Okumuş olsaydı; memur, şef veya müdür olurdu. Yarın bir ilan verilse ve memur, şef, müdür alınacak deseler, binlerce insan müracaat ederdi. Oda müracaat eder ve Yusuf Konak/Müdür olurdu. Müdürden çok ne var.” Adam; “Bak Hele Bak Yusuf Konak” olmuş. Ne mutlu ona ki; ailesine, torunlarına, insanlara, dostlarına, memleketine, ülkesine bu kadar önem veriyor ve Van Şehrini keyifle tanıtıyor. Hizmetlerin en yücesi olan vefa ve sevgiyi ayırım yapmadan insanlara sunabiliyor.

Yolun açık olsun, gönül dostum, vefalı insan, güzel adam.

 

Yorumlar 2
B. Yıldızbaş 15 Şubat 2021 02:56

Teşekkür ediyorum sevgili kardeşim ve çocukluk arkadaşım.

CAHİT ŞAHAR 03 Şubat 2021 14:51

Güzel yazmışsın eline emeğine sağlık kardeşim benim selamlar

Yazarın Diğer Yazıları