Eğitimci Yazar Bahri Yıldızbaş

SİSTEM DEĞİŞTİREN ÇOCUK(lar)

Eğitimci Yazar Bahri Yıldızbaş

2010 yılında TÜBİTAK yarışmalarına katılarak, sergilenmeden sonra ödüle layık görülen bir eser. Sıradan bir eser veya ödül değil. Tüm ülke, özel okullar, Ankara ve Türkiye’de o madalyayı almak zor ve ucun bir yolculuk.

“Ne var canım bunda, yıllardır bu ödülleri alanlar var.” diyenler olacak haklı olarak. O yıllarda çok olmasa da alanlar oluyordu.

Burada ödülden çok, ödülü alan yakışıklı ve sevimli adam ile şu anda ülkemizdeki krizin, eğitimde yarattığı kaos, kargaşa, ve telafi eğitimi altında, çocukların ve gençlerin boğulduğu yayın kirliliğinden bahsetmek istiyorum.

İki ablası, pazartesi sabahları okula geç kalan çocuğunu okula getirip, güncel konular ve fıkralar ile bizlere motivasyon kazandıran entelektüel (Odamın kapısı ve pencerem hep açık olurdu. Yine bir pazartesi kapıyı açık gören öğretmenlerimiz sohbete katılmak için odama doluştuklarında, Münir hocamız teneffüsteki çocukların gürültüsünden “bu seste konuşamıyorum, çünkü duymuyorum” deyince, Filiz öğretmen “Hocam biz alışmışız, bizi etkilemiyor.” dedi. KBB’ci olan hazır cevap hocamız; “Öğretmenim, alıştığınızdan değil, siz öğretmenler sağır olmuşsunuz haberiniz yok. Hastaneye gelmenizde yarar var.” diyerek, kahkahalara boğup gitti.”

bir baba ile saygıdeğer öğretmen bir annenin; Afacan, sevimli, hoşsohbet, tiyatrocu, icatçı, buluşçu, özgürlükçü, sosyal yönü güçlü, matematik sevdalısı, kinetiksel zekaya sahip, dahi ve yaramaz bir çocuk.

Özelikle ortaokul ergenlerinin bir kısmı kuralsız olduklarından, bir kısmı saygı eksikliğinden, çok az kısmı ise kimlik ve zeka problemlerinden (zor öğrenme korkusu veya tam tersi hızlı ve önceden öğrenme yetisi, dahi olmak) dolayı derslere geç kalabiliyorlarlar. Dahi çocuklar “Kinestetik Zeka’ya” sahip olduklarından, vücutlarını çok hassas kullanırlar. Yani; yüksek enerji ve hızlı öğrenerek, öğrenmiyormuş gibi görünme. Durum böyle olunca, Alp Ahmet gibi çocuklara 8 dakikalık (iki dakika önce çalıyor ya) teneffüs yetmiyor ki. Soğuk havada bile koşmaktan terler içinde kalıyor, zil çalınca kantin veya tuvalet ihtiyacına gidince tüm derslere geç kalıyorlar. Her ders müdür yardımcılarından geç kağıdı, dersi dinlemediler, güldüler, derste uyudular gibi şikayetler, sınıf öğretmeni, rehber öğretmen öğrenci veli görüşmelerini bir süre izledikten sonra, oturup düşündüm.

Bu çocukların içerisinde gerçekten disipline edilmesi, davranışları için velisi ile görüşülmesi gereken öğrencilerimiz var.

Bilim yarışmalarında olsun, eğitim ve kültürel alanlarda verilen görevleri fazlasıyla başaran gençlere bir farkındalık gerekir. “Ancak; bizler yönetmelikte yazıyor diye, çok sıradan çalışmalar yapıyoruz.” dedim kendime. Neredeyse lise müfredatı seviyesinde olan bu çocukların velilerini onurlandırmamız gerekiyor diye karar aldım. Eğitim yönetiminde bir felsefem var. Amirlerini, Öğretmenlerini, öğrencilerini, personelini ve velilerini dinleyeceksin, son kararı sen vereceksin. Adalet ve eşitlik burada gerçekleşir.Sene ortası Yüce Öğrenenler Kurulu başladı. Tüm maddeler konuşuldu, tartışıldı, fikirler belirtildi, öneriler dinlendi ve KARAR: “Bundan böyle; ilk beş dakika derslerine geç kalan veya kıyafet sorunu olan öğrenciler hiç bir şekilde arkadaşlarının içinde rencide edilmeyecek, geç kağıdı istenmeyecek, sınıf içi olumsuz davranışlarından dolayı idareye veya okul müdürüne (bana zaten gönderilmiyordu, çünkü ben uyarıyor ve şeker ile bir yazı yazıp sınıfa gönderiyordum) gönderilmeyecek, sınıf ve rehber öğretmenleri tarafından özel olarak uyarılacaktır. İmzalar

Gül gibi geçindik, onlarca bilim sevdalısı, binlerce başarılı, sevgi dolu, saygılı, merhametli, vicdanlı vatansever bireyler yetiştirmenin gururunu yaşadık.

Yapacaksak, derslerin değil. İnsanlığın TELAFİSİNİ yapalım. Her gün terler içindeki Alpler’leri, forması dağılmış Ahmet’leri, kalemleri saçlarına toka yapmış Burcu’ları, sınavlarda bu soru yanlış diyen İpek’leri, dünya kardeştir diyen Gözde’leri, trampet çalmak isteyen Aylin’leri, saçlarını bonus yapan Rümeysa’ları ne müdür yardımcılarına gönderebildiler, nede ağır söz söyleyebildiler.

Müdür amcanın ve öğretmenlerin sevgisi, değerleri, disiplini, önemi ve takibi ile Türkiye’nin en güzel okullarını “Disiplin Kurulsuz”, büyük ödüllerle kazandılar.

Van ve Ankara’daki öğrencilerimin; bitirdikleri ve okudukları okulları, bölümlerini, başarılarını, isimlerini, saygı, sevgi ve vefalarını buraya sığdırmam.

Onların sayesinde, parçası olduğumuz halde şikayet ettiğimiz “SİSTEM” beş dakika esnetilerek değişti ve yeteneklerin önü açılmış oldu.

Kurallar ile değil; ilkeler ve değerler ile büyüyelim.

Sevgiyle...

Yazarın Diğer Yazıları