Eğitimci Yazar Bahri Yıldızbaş

YAĞMURA, 'YAĞ' DEMEK!

Eğitimci Yazar Bahri Yıldızbaş

Yağışlar: “Suyun buharlaşarak gökyüzüne doğru yoğunlaşması ile meydana gelmektedir. Gökyüzünde yoğuşan su buharları bir araya gelerek su damlacıklarını oluşturmaktadır. Su damlacıkları yoğuşmanın etkisi ile bir araya gelir ve yağmuru oluşturur. Bulutların enerjilerini boşalttığı süreçlerde, damlaların yeryüzüne inmesi ile yağmur (yağışlar) yağmaktadır.”

……

Yukarıda bilimsel tanımda da yazdığım gibi, ormanları sığ olan bölgelerde ve ülkelerde, iklimlere ve bölgelere göre, yağmurlar ile karlar mevsimine göre sürekli yağdığı gibi, aralıklarla da yağabilmektedir.

…..

Küresel ısınmaya sebep olan çevre kirlilikleri, ağaçların kesilmesi, ormanların yakılması, çarpık kentleşme, sürdürülebilirliğin engellemesi, gen kaynaklarının tahrip edilmesi, toprağın işlenmemesi ve artezyen su kuyularının kaybolması gibi sebeplerden buharlaşma sirkülasyonları azaldığından, kuraklıklar baş gösterebildiği gibi, özellikle ağaçsız bölgelerde ve çöllerde açık bir şekilde kuraklıklar görülmektedir.

……

Kıyı Karadeniz bir yağmur havzası iken, yüksek ve dağlık Karadeniz kar havzasıdır. Akdeniz, Kıyı Ege ve Kıyı Marmara sahilleri yağmurların, ormanlık olan dağlık bölgeleri ise, karların bereket cennetidir.

…..

Kuran-ı Kerim’de, yağış duası yoktur. Ancak, çok ciddi susuzluk yaşayan Arabistan’da Hz.Muhammed’inde katıldığı ve İstanbul’da da 4’üncü Murat zamanlarında Okmeydanı’nda yağış (yağmur) dualarına çıkılmıştır.

…..

14 yüz yıl ve 5 yüz yıl önceki şartlarda, yağmur duasından başka çarelerinin olmadığı bilindiklerinden veya eski Türkiye’de Harran gibi kırsallarda, insanların hastalıklardan ve kıtlıktan kurtulmak için, inançları gereği Allah’tan yağmur istemelerinden daha doğal ne olabilirdi ki…

…..

Susuzluk ve kuraklıktan dolayı yokluk ve ölümcül hastalıklarla mücadele eden Arap ülkeleri konunun duayla çözülemeyeceği gerçeğini anlayınca; denizlerden arıtma sistemi ve su kuyuları açmış, Osmanlı ise su göletleriyle çözümler üretmeye başlamıştır. Cumhuriyet dönemi gölet sayılarını artırarak, su kuyuları depolamalarıyla baraj yapımlarına başlamış ve 1970 yıllarından itibaren, büyük barajların faaliyete geçmesiyle topraklar rahatlatılmış, sulama ve su sorunlarına çözümler üretilmiştir.

…..

Matematiksel ve bilimsel olan bir gerçek vardır.

…..

“Buharlaşma…”

Buharlaşmayı sağlayacak olan; işlenmiş verimli topraklar, deltaları besleyen akarsuların kum akışlarının engellenmemesi, ovalardaki derin su kuyuları, su barajlarının planlı ve düzenli kullanımı, fabrika atıkları ve kanalizasyonlara arıtma tesisleri ile geri dönüşümlerin sağlanması. Derelerin, çevrenin, suların, göllerin ve özellikle iç denizlerin kirletilmemesi, akar su yataklarının ve sulama kanallarının taşkından korunma sistemleriyle çevrilmesi, ilkokula başlayan her çocuk İçin en az üç, her İlköğretim öğrencisine beş, lise ve üniversite öğrencilerini on ve her yetişkine bir fidan diktirilmesi, ormanların muhafaza edilmesi, beton ve yollar için ağaçların kesilmemesi, ormanlara zarar verenler ile sorumsuzca ağaç kesenler için, TBMM’den oy birliğiyle caydırıcı kanunlar çıkarılması gerekmektedir.

……

“Yirmi altı yıllık çevre gönüllüsü, Çevre Eğitimcisi, EKO-SCHOOLS (Okullar) Koordinatörü, Yeşil Bayrak, Okullarda Orman, Geri Dönüşüm, Atıklar, Su, Enerji, Çevrenin Sözcülüğü, Sürdürülebilirlik Projeleri ile onlarca ulusal ve uluslarası eğitimlere katılmış, eğitimler vermiş, araştırmalar yapmış, bilimsel yayınları takip ederek, okuyup derlediklerimden özet olarak yazdıklarım uyguladıktan sonra”, tüm bunları sağlayacak devlet adamlarına ve yetkililere, öldükten sonra  duaların en büyüğü yapılacaktır. Çünkü, yağışlar sorunu çözülmüş olacak ve yağmur duası yerine, yağdırılmasına sebep olanlara dua edilmiş olacaktır.

…..

— Yüz yıllık fikirlerinin, dünyaca takdir edildiği Mustafa Kemal Atatürk: “Türk milletinin elinde tuttuğu meşale, müspet ilim meşalesidir.” Sözlerini, boşuna söylememiştir.

…..

Onlarca ülkeyi örnek verebileceğimiz gibi, denizi olmayan eski Yugoslavyadaki; Sırbistan, Makedonya, Bosna Hersek, Priştina, Hırvatistan ve Arnavutluk’u gördüğünüzde, Tito’nun dağları taşları ormanlığa çeviren projelerinin ürününü, yağmur ve karların nasıl bereket yağdırdığını görmüş olursunuz. Yugoslavya dağılalı otuz yıl oldu, o ülkelerde yaşayanlar ile oralara gezmeye giden insanların dini ne olursa olsun, Tito’ya dua veya teşekkür ediyorlar. Ben her gidişimde ve gezimde hem dua ve hem de teşekkür etmiştim.

……

İnsanların; dillerine, dinlerine, inançlarına, değerlerine, dualarına, geleneklerine, ırklarına, mezheplerine, cinsiyetlerine saygı duyan, evrensel yaşamayı önemseyen, adalet, hak, hukuk ve özgürlük savunucusu, dinleri ve islamiyeti alim babası ile mektebinde öğrenmiş, inançları olan bir birey olarak, açık ve net belirtiyorum.

…..

Yağmurlar dua İLE yağmış olsaydı: Son Peygamberimiz Hz. Muhammed ve kitabı olan peygamber dahil, 124 bin peygamberin doğduğu, yaşadığı ve kabirlerinin bulunduğu; Arabistan, Arap Yarımadası, Afrika, Mezopotamya’nın güneyi ve Harran’da yağardı.

…..

Yağışlar ve bereket için; ilmi bilimle yoğuracak, ağaçlandırmayla ormanlar kuracak, çevre bilincini geliştirecek ve eğitimli bireylerle modern toplumlar oluşturmaktan başka çaremiz yoktur.

Allah’a: “Yağmur yağdır.” demeden, yağmurların çokluğuna yenilen, yukarıda yazdığım ülkelerin coğrafyasındaki gerçekleri görmemizde, yarar vardır.

 

Yazarın Diğer Yazıları