Eğitimci Yazar Bahri Yıldızbaş

Vızzzz Gelir, Trıst Gidermiş... (Haydi Okuma Saati)

Eğitimci Yazar Bahri Yıldızbaş

Öyle uzun bir yolculuktur ki...

Bazı çokbilmişlerin tanımını yaptıkları zaman bile çok güldüğüm kadar zengin, konuşamayacağım kadar gizemli, anlaşılamayacak kadar çeşitli ve ölçülemeyecek kadar kudretli.

Bir tarafta sosyal beceriler, bir tarafta kuramlar, bir tarafta yapılandırmalar, bir tarafta ölçekler, bir tarafta zekâ gelişimleri, bir tarafta örgün, bir tarafta yaygın, bir tarafta açık eğitim ve öğrenme yolları var iken, adını tanımlara bıraktığımız, sadece okulda çözüleceğini zannettiğimiz, eğitim olguları ve öğrenme yöntemlerinin kısırlığı.

Ebeveynlerin çocuklarıyla geçirecekleri keyifli zaman yerine, hemen hemen her akşam o güzelim eğlenceli yaşları kâbusa çeviren yetersiz öğretmenlerin vermiş olduğu saçma sapan ödevleri birlikte yaparak, yaşamı zehire çeviren, hayatın sadece sınav ve testten ibaret olduğunu zannederek geleceğini alt üst ettiğimiz nesil.

Ne dur diyen var.

Ne bıktık artık diyen.

Nede yeter artık diyen.

Sadece: geçen zamana vah diyecekler hariç.

O kadar kısırlaştırılmış duygular oluşturmuşuz ki; "istendik davranışların kazandırılmasına eğitim" ve ardından "derste iken elde edilen bilgilere öğretim denir” diyerek kendi egolarımız ve beceriksizliklerimizin faturasını "sistem bozuk" diyerek, yeniden mantık dışı sistemlerin niteliksiz eğitimcilerce varoluşunu sağlamaktayız.

Sorumluluk duygusunun gelişmesini engelleyecek, kişisel hizmetleri onların yerine yaparak, yaptıkları tüm yanlışları arkadaşlarına mal edip, vicdanen rahatlatarak her olumsuzluğu başkalarına havale etmekteyiz.

Çevremizdeki üç beş tane güzel örnek yerine, onlarca olumsuzluk yaşayan, kişiliği gelişmemiş yetişkini görmemezlikten gelerek, yeni kişilik ve karakter eksiklerini ürettiğimizi unuturuz.

Doğrularımız, yanlışlarımız, komşumuzun çocuğu, yeğenimizin başarısı, falanın kızı, filanın oğlu, kendi belirlediğimiz ve çocuklarımızın fikrini bile sormadığımız kurallarımızı öne çıkararak, gerçeklerden uzaklaşıp içi boş yeniliklere "yeni sistem" adını bırakarak, yabancı isimli, marka okullarla birbirimize hava atıp, canımızdan çok sevdiğimiz evlatlarımızın yarınlarını karartmaktayız.

Bütün bunların acısını çocuklarımız büyüdüğünde fark edeceğimiz zaman, dizimize vurmaya bile mecal bulamayacağız.

Çok yabancı kelimeye gerek kalmadan; Öğrenmeyi, öğrenmenin ve öğrenme oluşumunun seviyesini, çocuğun algılama hızını bir fıkra ile pekiştirelim.

Aracı arızalanan genç, yolun kenarında yardım beklerken bir AUDİ otomobili durdurur, uzun süre dil döktükten sonra aracını çekmeye ikna eder ve çekme halatını bağlayıp yola koyulurlar.

Bir kaç dakika sonra AUDİ'ye yaklaşan BMW sürücüsü yarışalım işaretleriyle, sürücüyü dolduruşa getirince yavaş yavaş hızlanmaya başlarlar ve AUDİ çektiği aracı unutur.

Trafik polisi helikopterinden, otoban polisine şöyle bir anons yapılır; "İnanılacak gibi değil. Çıkışta acil tedbir alın. Çünkü bir AUDİ ile BMW 200 km hızla yarışıyorlar, arkalarından gelen bir Murat 124 selektör yaparak yol istiyor."

Otomobillerin bile kapasitesi ve hız limiti var iken, biz çocuklarımızın performansının veya nasıl sağlıklı kalacaklarının farkında değiliz. Koronayı unutmuş; kurslara, derslere götürüyoruz. Oda yetmezmiş gibi, çocuğumuzu alıp tatile gidiyoruz.

İşte biz böyle ebeveynler ve eğitimcileriz. Okullar tatil olsa da, Avrupa’da, Çin’de, komşuda binlerce insan ölse de; evde ve ofiste ders veririz. Tatile de gideriz.

Hadi hayırlısı der, konuyu Allah’a havale ederiz.

Yazarın Diğer Yazıları