Eğitimci Yazar Bahri Yıldızbaş

#Evdecankırmızıgibi

Eğitimci Yazar Bahri Yıldızbaş

Üç kuruş fazla vermeye gönüllü olmamız, aynı zamanda onun neden bu kadar değerli olduğunun sırrını da içinde saklar.

Az bulunan, uğrunda emek verilen, kolay kolay ele geçirilemeyen ve çok talep edilen şeyler hep değerli olmuştur. Kırmızı dendiği zaman, akla ilk gelen doğu da yaşayan halktır.

Bugünkü #evdekalışımıza, kırmızı ile ilgili okuduklarım ve aklıma gelenleri yazmak istedim.

Renkler arasında en çok tercih edilendir. Kadınlar, çocuklar, gençler, evlerdeki, otellerdeki perdeler, mobilyalar, sonbahar, ilkbahar, güller, çiçekler ve aşk kırmızıdır. Kırmızı güvenmektir, güçtür, çekiciliktir. Bundan dolayı kırmızı renginin maliyeti pahalı, emeği çoktur.

Bu renk sadece Doğu’da, Anadolu’da değil, tüm dünyada bir ün salmış, tüccarların keşfine, misyonerinden, zanaatkarına çeşitli mesleklerden insanları peşinden sürüklemiştir.

Önceleri İpek Yolu vasıtasıyla yapılan ticarette, Marco Polo’nun; Uzak Doğu seyahati ve Vasco’da Gama’nın Hindistan seferiyle taşlar yerinden oynamıştır. Durum böyle olunca, İpek kumaşlar Doğu’dan İpek Yolu ticareti ile önce Anadolu’ya, Edirne kırmızısı ile Avrupa’ya yayılarak gönüllere bir sevda bırakmıştır.

Yüzyıllardan bu güne, insanoğlu için çok değerli; eşyalar, araçlar, gereçler, cihazlar icat edilip sevilse bile, hiç bir madde insanın kendisi ve gerçek ihtiyaç duyduğu doğa kadar önemli değildir. Yaşantımızın şimdiki en önemlisi; biz ve sağlığımız. O zaman, 14 kuralı çok ciddiye alalım.

Saygı, sevgi, sabır, şükür ve temizlik ve #evdekihyata önem vererek, #koronayıgönderelim.

“Üç Kuruş Fazla Olsun, Kırmızı Olsun” Sözünü hatırlayalım ki, pahalıların pahalısı; evlatlarımızın, ailemizin ve kendimizin hayatını, belalıların belalısı, hastalıkların beterinin bulaşılıcılığından koruyalım.

Kırmızı gibi; huzurlu, mutlu, güçlü olalım ki;

#evdekalarak sağlıklı günler getirelim.

Bahri Yıldızbaş #Müdüramca

Mintansız...

Karlar yağar,
Lapa lapa.
Titrersin,
Mintansız.
Yüreğindeki sıcaklık, 
İçindeki umut seni alır götürür yerlere.
Bir bakarsın,
Yeşermiş yaylalar.
Açmış çiçekler,
Dallarından buz dökülen ağaçlar,
Tomruklar halinde taşınmaya başlamış senin köyüne.
Hayvanlarla dans etmeye,
Güğümleri taşıyan bacılarına selam vermeye,
Yaşamanın değerini bilmeye başlarsın çocuk.
Göremem dediğin baharda yemlik toplarsın.
Geçmez dediğin mevsimler umutlarına selam verir.
Bitmez dediğin yıllar,
Seni büyütür.
Umutlarınla,
Gücünü birleştirdiğinde;
Gezeceğin dağlar,
Meyve toplayacağın bağlar,
Yüzeceğin denizler,
Beklediğin mevsimler.
Sen.
Ben.
Hepimiz.
Sabrın sonunda,
Güneşimizin doğuşunu.
Hep birlikte bekleriz.
Bir de; batışını seyrederiz.
Üzerinde rengarenk elbisenle...

Yazarın Diğer Yazıları