Eğitimci Yazar Bahri Yıldızbaş

BİZİM KENTİMİZ!..

Eğitimci Yazar Bahri Yıldızbaş

Maraş (Kazım Karabekir) Caddesi, çoğunluğu Bahçivan olmak üzere, Hafıziye mahallelerinin bahçelerinin ortasından geçerek açılan, iki yanı baştan sona kadar meyve ağaçları ve bostanlar (kerdiler) ile süslenen bir caddeydi. Tek yön, çift yön, olmadı o yana, biraz da bu yana çarktır, çevresine binaları yerleştir, yeşil alan ile otoparkları boşver, orta refüjlere fidan dik, biraz büyüsün onları sök, yerine beton dök. Güzel görünmedi. Ortalara ahşap rengi süslü saksılar bırak, içine bir kaç çiçek ve birazda yeşil at kuşlar otlasın. O güzelim caddeye, ortadaki betonlar ile üzerine yaptırılan çiçekliler yakıştı mı? Burası beş bin nüfuslu bir ilçe mi ki? Geçen yaz geldiğimizde, öylesine ümitlenmiştik ki, bir dahaki gidişimizde ortada fidanlar olacak diye. Bizler yılda bir kaç defa gelip giden hemşerileriniziz. Vanlı yeşili, ağacı ve meyve ağaçlarını çok sever. Doğasının ve bebekliğinin bir parçasıdır ağaç. Otlu peynir ve İnci Kefali gibi. Bu kadar beton ile Van’ı ve Vanlıyı güzelliklerden mahrum etmeyin!.. Ne olur? Sayın Valim ve belediye başkanlarımız… Edremit gibi olalım. Zaten öyleydik, niye bozdunuz.

Koskocaman Van Büyükşehir Belediyesi ile Tuşba ve İpekyolu Belediyelerinde yüzlerce şehir planlamacı, peyzaj mimarı, park ve bahçe müdürleri var iken; Maraş ve diğer caddelerden ne istiyorsunuz. 1974-1979 yıllarında Cumhuriyet ve tüm caddelere dikilen ağaçlar ile yeşil alanlara 1982 yılından itibaren dokunulmamış olunsaydı, caddelerimizin hepsi kocaman ağaçlarla bezenmiş, süslenmiş ve hayat dolu olurlardı. O fidanları diken belediye başkanı mühendis değil, bir öğretmendi. Fidan diktirmediği, otları biçtirmeği öğrencisi kalmadığı gibi, o günkü maddi imkansızlıklara rağmen, yine gönüllü öğrencilerine hanelerin tümünü numaralandırmış, sokaklara ve caddelere dikilen fidanları isimlendirmişti.

HAYYAM BAŞLIYOR

“Akılla bir konuşmam oldu dün gece;

Sana soracaklarım var, dedim;

Sen ki her bilginin temelisin,

Bana yol göstermelisin.

Yaşamaktan bezdim, ne yapsam?

Birkaç yıl daha katlan, dedi.

Nedir; dedim bu yaşamak?

Bir düş, dedi; birkaç görüntü.

Evi barkı olmak nedir? dedim;

Biraz keyfetmek için

Yıllar yılı dert çekmek, dedi.

Bu zorbalar ne biçim adamlar? dedim;

Kurt, köpek, çakal, makal, dedi.

Ne dersin bu adamlara, dedim;

Yüreksizler, kafasızlar, dedi.

Benim bu deli gönlüm, dedim;

Ne zaman akıllanacak?

Biraz daha kulağı burkulunca, dedi.

Hayyam' ın bu sözlerine ne dersin, dedim;

Dizmiş alt alta sözleri,

Hoşbeş etmiş derim, dedi.”

Lütfen artık, özellikle şehirin dokusunu bozmadan, orta refüjlerde büyüyen ağaçları artık sökmeden, ‘Aradan geçen yıllar, böyle gerektiriyordu’ dediğinizi ve hatta ‘Sana ne, senden mi öğreneceğiz, sizler işinize bakın. Sen ne anlarsın bu işlerden’ diye azarlandığımın farkındayım.

Ah benim bu sorumluluk taşıyan ve kalemime bunları yaz diyen, başımın içindeki kafam!..

‘Yaz, konuş, söyle, uyar.’ diyor. Bir de, ‘Bu işlerden anlamasan da, kör değilsin ya!’ diye sürekli beni uyarıyor.

Bugün Ayın Kaçı;”:

Nasreddin Hoca bir gün bir işi için Konya’ya gitmiş. Yolda giderken bir adam Hoca’yı durdurmuş:

– Pardon Amca, bugün ayın kaçı biliyor musun?, demiş.

Hoca:

– Ne bileyim yahu! Ben buraların yabancısıyım, demiş.

Ben buraların yabancısı değilim, Bahçivan Mahallesi, Maraş Caddesi ve Çarşıda büyüdüm. Van’ın 7 farklı mahallesinde, 23 yıl öğretmenlik, eğitim yöneticiliği taptım.

Van’daki yerel yönetim yetkililerine, aciz değil, somut bir tavsiyem: Türkiye’de bahçesi olmayan tepelere; önce bahçeler, sonra parklar, içinde kuşların uçuştuğu, köpeklerin çocuklarla ve büyüklerle oynadığı, çocuk parkları, basketbol, futbol, tenis sahaları, yürüyüş yolları, havuzlar, lavabolar, sulama sistemlerinin nasıl kurulduğunu ve imar planında hiç bir zorluk yaşamadığını görmenizi.  50-60-80 metre genişliğinde caddeler ile hiç bir binanın birbirinin nefesini kesmediği ve manzarasını kapatmadığı, site içinde çocuk oyun ve yeşil alanlarının, ara sokaklar ile sitelerin nasıl yapıldığını… İnsanların, evlerinin içinden ve balkonlarından 20-30 km. uzakları, Yaşamkent’ten Kızılay’ı, Kocatepe Camisini, Anıtkabir’i, Atakule’yi ve onlarca farklı caddeler ile büyük parkların cıvıl cıvıl renklerini, ağaçları ile tepelerini seyredebilinmesi, kent kültürünün, sevginin, saygının, insan olmanın ve imar planlarını yapanların seviyesini belirler.

Vasiyet Etmiş:

Nasreddin Hoca bir gün evde otururken, karısına:

– Hanım iyi dinle, size vasiyetimdir. Ben öldüğümde beni baş aşağı gömün, demiş.

Karısı şaşırmış:

– Hoca o ne demek? Neden böyle bir şey istiyorsun, demiş.

Hoca ciddi bir şekilde:

– Yarın öbür gün kıyamet koparsa, her şey ters düz olacak. O zaman, ben de düz olarak ayağa kalkabilirim, demiş.

Bir ve ikinci derece deprem bölgesi olduğumuzu biliyoruz. Van, öylesine bir göç alıyor Kİ, bir yılda 270 bin civarında. O halde, yeni yapılanmada, ovadan çıkıp, tepelere yerleşmemiz gerekmektedir.

— Van’a özgü ‘Demedi demeyin, gece yarısı acı soğan yemeyin!..”

Eminpaşa, İskele ve özelikle Edremit’e loderler ile girilmeden, Van’ın dokusuna zarar vermek isteyen ve çok para kazanmak isteyenlerin iştahı kabarmadan, binaları iç içe sokmadan, yeşil alanlı, çocuk parklarının ve otoparkların bina altlarına zorunluluk getirilmelidir.

Düzenleme, düzelme ve düzeltmelerin olacağına inancım ile tüm yetkililere ve STK’na selamlar.

Yazarın Diğer Yazıları