Azmi İlvan

Ne Günlere Kaldık..!

Azmi İlvan

İstanbul çok büyük bir şehir, şöyle bir kıyaslama yapayım, İstanbulun ilçelerinden olan Üsküdar veya Kadıköy nüfus olarak Van'dan çok büyük. Bu Anadolu yakasından verdiğim iki ilçe , Avrupa yakasını hiç söylemeyeyim Van'ın iki veya üç misli Nüfusa sahip ilçeler vardır.

Öyleki her Milletten insanla karşılaşmak mümkün. Bugün Marmaray ile karşıya, yani Avrupa yakasına geçtim. Çok önemli bir sebebim vardı. Mutlaka gitmeliydim. Sizler yabancı değilsiniz söyleyeyim sebebimi.

Evet, sebebim hayati bir meseleydi. Vanlılığımın vaz geçemediğim ''Otlu Peynirim'' bitmişti ve uykularım kaçıyordu.

Gitmeliydim bana hiç kimse engel olamazdı. Ve Gittim. Fatih Kadınlar Pazarını bilenleriniz vardır,  orada Otlu peynirin, Kebabın,  Büryanın en lezetlileri bulunur.  Otlu peynirime kavuşup mutlu bir şekilde dönüyordum ki, Marmaray da bir sohbete kulak misafiri oldum. Yaşı 80 civarı bir bey ile yanın da 30 lu yaşlarda bir bey vardı.

Yaşlı olan şöyle dedi ''Ne hallere geldik'' Demesinin sebebi yanında duran Sarıklı Cüppeli ve kara sakallı iri kıyım biri, yanında tıknaz badem bıyıklı biri daha. Badem'in elinde ağzı fermuarlı bir siyah çanta.  Ve içinde bişey arıyordu.

 Yaşlı beyfendi de bu beyleri görünce doğal olarak ağzından ''ne hallere geldik'' O kalabalığın içinde bir tek sarıklı Cüppeli ayağında çarık olan adamı görüp, belli ki rahatsızlığını ifade etmişti o üç kelimelik cümleyle.

Görünümünü yadırgamıştı, kendisinin de üstünde uzun bir palto başında kasketi hafif sakallı, yani  normal görünümlü Anadolu insanı. Sanırım geleneklerine bağlı bir bey. Hava soğuktu herkes kalın giyinmiş atkısı beresi ile üşümemek için önlem almıştı. Sarıklının üstünde uçuşan bir cüppe vardı. Doğal olarak merak ediyoruz üşümüyormu acaba?

Ben otlu peynirimi sıkı sıkı tutmuş, kokusu bana gül kokusu kadar güzel ama ya başkaları rahatsız olurmu diye iki poşete koyup ağzını sıkı sıkıya bağlamıştım. Kıymetlimdi yani.

Görünüm demişken,  farklı bir kültürden geliyorsanız giyiminizde farklı oluyor.. Yüzlerce insanın içinde o sarıklı hem dikkat çekiyor hem de ürkütüyordu sanırım. Bakışlar dan anladığım bu.

Geçdiğimiz sene çok vahşi videolar yayınlandı, Ortadoğunun kanlı günlerinden. Kafa kesen, canlı canlı yanan yakılan insanlar, enselerinden kurşuna dizilen insanlar. Bunları yaşatanların görünümündeydi o şahıs.  Giyiminden belli ki bir Tarikat üyesiydi. Görevliydi ve yanındaki şahısla Tahsilata çıkmıştı. Kestikleri makbuzları sayıyorlardı..!

Yaşlı bey de haliyle ''Ne günlere kaldık'' deme zorunluluğu hti.

Neyse ya;

Ben otlu peynirime kavuşmuştum ve mutluydum. Şehirlerimizin Görünümü de bu sarıklıdan farlı değil. Nasıl onu yadırgadıysak Beton yığınlarını da o kadar yadırgıyoruz. Gökyüzünü göremeyen bir şehir olmak üzere İstanbul. Buna İhanet mi dersiniz başka bişey mi bilemem ama ben hakikaten İstanbul'a ve hatta tüm şehirlerimize ihanet sayıyorum.

Bu kadar çirkinliğin ortasın da, otlu peynirin muhteşem güzelliği yetiyordu bana. Sevdama Kavuşmuştum ve Mutluydum...

Aze....

Yazarın Diğer Yazıları