Azmi İlvan

Basiret...

Azmi İlvan

İşlerimiz bir türlü rayında gitmeyince , ne basiretsizmişim be. Neye elimi attıysam  beceremedim der, iş hayatımıza sitem eder kızar veya küseriz..!

Ülke olarak da, taa 1950 den  bu yana  bir türlü işimiz rast gitmiyor, böyle giderse de gitmeyecek. Başımıza seçtiklerimizin basiretsizliği ne yazık ki Ülke olarak ''Ne Basiretsizmişiz'' dedirtecek türden. Ama her nedense, siyasilere ne kızıyor ne de küsüyoruz. Genel seçim olunca yine aynı kişilerin paşinde umut arar duruma düşüyoruz.

Basiretsizlik aslında Ülkemizde değil  siyasiler de .

Neden mi?

Nato üyesi olduğumuz günden  itibaren  bu sarmalın içindeyiz.

Nato'ya üye olmamızın kısaca hikayesi bakalım.

1950'de Adnan Menderes hükümeti döneminde TBMM kararıyla Kore Savaşı'na Birleşmiş Milletler komutası altında ABD ve Güney Kore'nin yanında çarpışmak üzere asker gönderilmiş ve böylece NATO üyeliği konusundaki niyetini Türkiye uluslararası arenaya göstermiştir.

Kore savaşında verilen şehitler dönemin muhalefet lideri İsmet İnönü ve partisi CHP tarafından NATO üyeliği için yapılan bir taviz olarak adlandırılmıştır. Başlangıçta 12 devletin iştirakiyle akdedilmiş olan Kuzey Atlantik Antlaşmasına Londra'da 17 Ekim 1951 tarihinde düzenlenen bir Protokol ile Türkiye ve Yunanistan'ın da katılımları onaylanmış, Türkiye 18 Şubat 1952'de yine Fuat Köprülü'nün dışişleri bakanlığını yaptığı Adnan Menderes hükümeti döneminde NATO'ya resmen üye olmuştur. ''

Tıpkı atadan deden kalan miras gibi, siyaset de bugünlere miras olarak gelmiştir. Elimizi kolumuzu bağlayan mirasçılar ile ülkemizin geldiği nokta, ya KANDIRILDIM ya da YANILDIM durumuna indirgenmiştir.

Yanılgı..!

O da bir yere kadardır. Devlet yönetiyorsanız hata payı yoktur olmaz olmamalı. Halkının kaderini basiretli politikalar belirler. Bir öyle bir böyle birilerinin ağzının içine bakarsak gelinen noktada bir ulusun İflasına sebep olursunuz.

Anlaşmalar...!

Tarihi anlaşmaların ki Lozan ve Ankara gibi sağlam temeller atarak imzalanmasının günümüzün yanlış politikalarının önünü kestiğini görüyoruz. İyi ki bu anlaşmalar yapılmış diyoruz. İyi ki o günün Basiretli Yöneticileri var diye şükrediyoruz. Ulusumuzun Kaderini Tayin Eden de bu anlaşmalardır.

Son zamanlarda batılı yayılımcılar Türkiyede yaşıyan etnik gruplar üzerinde çokça durmaya başladılar. Bu hayra alamet değil. Çünkü bu konuyu Türkiye'nin zayıf karnı olarak görmekteler. Bu durumu kaşıyarak Türkiye'yi yıpratmayı, iç kargaşa çıkarmayı deniyorlar. Bununla yetinmeyerek, bir AB çalışmasında Türkler Anadoluda azınlık gibi gösterildi..!

Türk Milleti olarak, tüm etnik yapıları mevcudiyetin de toplayarak millet olmayı başarmışız. Mevcudiyetini devam ettirmek, Millet olarak bizim elimizde.

Malatya'da Hristiyanlıkla ilgili kitaplar yayınlayan Zirve Kitabevi'nde biri Alman üç kişi boğazları kesilerek öldürüldü. Bunun üzerine Milli Güvenlik Kurulu 'Türkiye'deki Etnik Grupların Dağılım Raporu' hazırlanması için bir talimat vermişti. Talimat üzerine Erciyes, Elazığ Fırat ve Malatya İnönü Üniversitesi'ndeki öğretim görevlileri tarafından 2008'de rapor hazırlanmıştı. Raporda ilginç istatistikler yer almıştı.

Prof. Şaban Kuzgun başkanlığında yürütülen proje kapsamında Türkiye'deki 68 il, ilçe, köy, mahalle ve sokaklar tek tek dolaşılmış yapılan çalışmada insanların hangi kökenden, mezhepten ya da tarikattan olduklarının profili çıkarılmıştı.

Bu rapora göre;

TÜRKLER; Türkmen, Yörük, Tatar, Tahtacı, Terekeme, Karaçay, Azeri gibi Türk soyundan gelen gruplar ile artık tümüyle Türkleşmiş geldikleri kökenle ilgileri kalmamış olanların sayısı 50 milyon dolayındadır. Ayrıca öteki etnik gruplar içinde sayılan, ancak Türkleşme sürecinde olanlar da katıldığında bu sayı 55 milyona çıkıyor.

KÜRTLER; Sayıları 3 milyon dolayında olan, ancak kimilerince ayrı bir halk kabul edilen Zaza'larda Kürt nüfusuna eklendiğinde 12 milyon 600 bin. Ancak bu sayının 2,5 milyonu ciddi derece Türkleşme sürecinde olduğu, bazı yerlerde Kürtlüğünü dahi kabul etmediği çok net biliniyor.

 GÜRCÜLER; Ağırlıklı olarak Ordu, Artvin, Samsun ile Marmara bölgesinde bulunuyorlar. Nüfusları 870 bin dolayında. Karadeniz deki birkaç ildeki Gürcüleri saymazsak, ötekiler Gürcüce'yi unutmuş durumdalar. Ancak son yıllarda Gürcüstan'ın kurulmasıyla Gürcülüğe yönelik bir ilgi artışı olmuş.

 BOŞNAKLAR; Ağırlıklı olarak Adapazarı, İzmir, Manisa, İstanbul da yaşıyorlar. Nüfusları 1 milyon 700 bin dolayında.

 ÇERKEZLER; Değişik illerde yaşayan bu topluluğun da sayısı 2 milyon160 bin dolayında. Çerkezlerin 1,5 milyondan fazlası Çerkezce'yi unutmuştur.

 ARAPLAR; İstanbul, Siirt, Şırnak, Mardin, Diyarbakır, Şanlıurfa, Hatay ile Adana illerinde olmak üzere toplam 870 bin dolayındalar.

 ARNAVUTLAR; Toplam nüfusları 1 milyon 300 bin.500 bin kadarının yoğun bir Türkleşme süreci sonunda Arnavutluk'la hiçbir ilgileri kalmamış. Geri kalan bölümünde ise çok canlı bir "Arnavut şuuru" var.

 LAZLAR; Bütün Doğu Karadenizlilerin Laz sanılması yanlışından dolayı kalabalık sanılan Lazların gerçek sayısı 80 bin dolayında. Çünkü bir Kafkas halkı olan, Lazca adlı bir dil konuşan gerçek Lazlar Rize ile Artvin'in birkaç köyü ile göç ettikleri birkaç Marmara kentinde yaşıyorlar.

 HEMŞİNLER; Lazlar gibi Rize ile Artvin'in bazı ilçelerinde yaşarlar. 13 bin dolayındalar.

 POMAKLAR; Kimine göre Türk kimine göre ise Slav ırkından olan Pomaklar 600 bin dolayındalar. Tümü Türkleşmiş durumda.

Ve;

ÖTEKİLER;

Çingeneler : 700 bin dolayında

Ermeniler :60 bin

Rumlar : 15 bin

Yahudiler: 20 bin ayrıca çok az sayıda Süryani.

Hal böyle olunca, art niyetli yaklaşımlar da oluyor haliyle. Art niyetlilerin önünü kesmek ise,  Basiretli Politikalardan ve politikacılardan geçiyor. O nedenle 2019 seçiminde KANDIRILMAYIN ve YANILMAYIN..!

Ülkemizin selameti için, sağlıcakla kalın esen kalın barış ile kalın canlar.

Aze...

Yazarın Diğer Yazıları