Hikmet Aksoy

Dün... Bugün... Ve yarınlar için...

Hikmet Aksoy

Düşleriyle yaşayan insanlar olduk. Umut aşılayan  kimi siyasetçilerin halkoylaması öncesi dağıttıkları mutlu Türkiye tablosuna şimdi münasebetsiz renkler atılıyor.
Moraller çöküyor.
Ceplerin dibi görünüyor.
Umutlar gün-gün azalıyor.
Zamlar 'gel-git' yapıyor.
Vergiler çimdikliyor, iğneliyor.
Kendi-kendine yeten bir  ülke iken, "Batan geminin malları" örneği; elde bulunan ne varsa satan olmak...
Ve bu varlıkları alanlar;  varsıl anlamda uçurmuşlarken  ortaya çıkan gerçek; "Demek ki biz bu işleri yönetmekten  anlamıyormuşuz" yorumu yapılsa söyleyecek ne sözümüz olabilir ki?
Satılan değerler yine bu topraklarda...
Başka bir yere gitmedi ki.
Ama bizim değil!
Kurtuluş Savaşı öncesi, Osmanlı  dönemine benzer bir manzara...
Bir tür yeni kapitülasyon mu desek!..
Bizler bu toprakların sahipleriyiz.
Ata yadigarı bu kutsal topraklar için tarihte oynanan oyunları hiç ama hiç unutmaya hakkımız yok. 
Hiç bir zaman da  böyle bir hakkımız olmayacak/ olamaz!
Unutmayalım!
 Osmanlı'nın  muhteşem döneminin gerilemeye ve çöküşe geçtiği yıllarda, insanımızın yaşadığı büyük ızdırabı/felaketi acı tarihi bir ders unutmuş isek vay halimize!
Unutmayacağız ve gelecek kuşaklara da unutturmayacağız.
Balkan bozgunu ulusça ibret olaylarıdır hepimize.
Ama maalesef böyle bir bilinçli durumu sergileyemiyoruz.
***
Dün 23 Nisan 1920, ulus iradesinin gerçekleşmesi, bütünleşmesinin eseri Türkiye Millet Meclisi'nin açılışının 97. yıldönümü idi.
Yine ulusal heyecan yoktu sokaklarda/caddelerde, alanlarda, salonlarda.
Önceki yıllarda olduğu gibi...
Ne oldu bize böyle?
Ne çabuk unuttuk; 23 Nisan 1920'de yaşanan o ulusal heyecanı?
Dağ başında yaz güneşi görmüş ak kar gibi o ulusal heyecan nasıl eridi?
Eriyor...
Ne olursa olsun sahiplenilmeyen şey toz tutar, paslanır. Unutulmuşluğuyla kaybolur  gider.
Bayramlarımız da öyle!
Özellikle ulusal bayramlarımızın  sahiplenmesi ihmal edilince, unutulunca benim gibi yaşlılar eski bayram günlerini anımsayıp, arıyoruz.
O coşkuyu, o heyecanı, o sahiplenmeyi görememenin üzüntüsünü yaşıyoruz.
Elden ne gelir ki?
Üzüntümüz sahipleniyor, geçmişin o güzel heyecanlarını, bayram günlerini...
Hani, nerede esnafın/tüccarın bayram heyecanı ile sokakları süslemeleri? 
Caddelere tak kurmaları?
Nerede çoçuğunu kortejde görmek için ailecek sokaklara/caddelere koşanlar?
Nerede stadyumları dolduran insanların, öğrencilerin oluşturduğu renk cümbüşü?                                                                ***
Yeni bir kuşak yetişiyor!
Nasıl ama?..
Yetişen kuşak,  "beyin göçü"yle yaşam kavgasına zorlanıyorsa işimiz hayli zor...

Yazarın Diğer Yazıları