Azmi İlvan

Örgüye Başlarken...

Azmi İlvan

Hani el emeği göz nuru dedikleri var ya, Ninelerimizin, annelerimizin teyzelerimizin ablalarımızın ördüğü örgüler.

Hele en çok da yün kazak ve yelekler, malum Van kış memleketi soğuk olur. Bugünlerde Van kışın en soğuk günlerini yaşadığının, eş dost haberini verdi.  Hatta Van gölünün Y.Yıl Üniversitesi Kampüsünden bir Fotoğrafını paylaşmışlar, Göl Donmuş.

Şimdi Vandaki canlara en çok Yün çoraplar örülmeli, 5 şiş ile örüleninden. Eski kışlar geri geldi. Kar günlerce yerde kalıyor. Gündüzleri neyse de geceleri zemheri soğuk var.

Eski Van evlerini hatırlayanlarınız vardır.  Toprak evler,  bazıları iki katlı olurdu. Bizim ev de bir buçuk kat idi. Alt kat Odunlık, Kömürlük ve ardiye gibiydi. Odanın birine Kömür ve Odun birine koyardık diğer odaya atmaya kıyamadığımız eski eşyalar konulurdu. İnanın o iki odaya da girmek istemezdim. Ya odun kömür çıkarırdık yada toz içindeki ardiye odasına, ikisindende ürkerdim.

Ahh Van'ın Kışları bir başkaydı. Soğukta olsa bir başkaydı  benim için. Temiz kar toplayıp pekmezle kış dondurması yapıp ısındığımız kışlardı van kışı. Kuzine sobanın başında muhabbetti, kestane pişirmekti, Radyoda Arkası yarın dinlemekti. Kedi gibi kıvrılıp yatmaktı. Hey gidi günler heyy.

Örgü diye başladık nerelere geldik. Evet Örgüye başlarken  annemler bizi odanın dışına çıkarır gel diyince koşarak içeri girerdik. Ayağı hafif olan örgünün üstüne gelince kazak veya yelek çabuk bitermiş. Eh benim ayağımda hafifmiş ki Anneler teyzeler illa Aze gelsin diye ısrar ederdi. Hatta şöyle bir tekerleme söylememi isterlerdi.

'' Kolay gelsin, Elin Kuş olsun, yerin daş olsun, hüri peri kızları yoldaşın olsun, örgüyü çabuğ bitir aba (anneennem) şişleri istiyi''

Bazen gıcıklık olsun diye ağırdan alır odaya yavaş yavaş girer şunu derdim. ''Aba'nın şişleri varmış, ecele etme'' derdim beni kovalardı. Yeniden adam gibi gel derlerdi. Bir kaç gün sonra da Koltuk altından ölçü alma muhabbeti olurdu. Tamam mı. Yok iki sıra sonra kes felan filan.

Beni en çok Çorap örmeleri etkilerdi, dört şiş orgüde bir şiş boşta, sırayla boş şişe aktarıp diğer şiş boşa çıkar, bu böyle devam ederdi. Taa diz altından itibaren yani çizme gibi uzun örülürdü. Bir de çorabın burnuyla lastik kısmına işleme yapılırdı.

Gün geldi, Triko gelişti el işi örgü sekteye uğradı. Ne kadar  gelişse bile  el işinin yerini tutamadı. Fabrikadan içeriye ayakları hafif kimse girmeyince, tekerleme söylemeyince o kazak ısıtmaz canlar El emeği Göz Nuru böyle bişey işte. Aze...

Yazarın Diğer Yazıları