Azmi İlvan

Duvarlar...!

Azmi İlvan

Çevresine duyarlı ve İnsan sevgisiyle yoğrulmuş Köy Kent de büyümenin getirileri ve götürüleri oluyur elbet. Yaşadığımız toplum buna çok müsait.

Kendine münhasır bir kent ( VAN) yaşamında yetişen bizler,  eş dost ve akrabalar ile iç içe yaşayarak büyüdük.  1950 ve 1980 yılları arası çocukluk ve gençlik dönemimizi kapsar. O dönem nerdeyse tüm kent toprak ev ve bahçeli olduğundan ve her bahçe Möhre dediğimiz iki metre yüksekliğe yakın toprak duvarlar ile çevrili idi.  Duvarların ardında yaşamanın Beton evler de yaşamaktan daha özgür olduğu gerçeğiyle, doğayla iç içe yaşadık. O duvarlar tecrit değil tam tersine özgürlüktü çocukluğumuzda.

Büyüdükçe anladık ki, Möhre (kerpiç üstü çamurla sıvanan duvar) duvarlar bizi bize bağlayan en güçlü korumalarımızmış çocukken.

Köy kent yaşamından, kent yaşamına geçiş,  anılarımızı iç duvarlarımız ardına gizledi. Zaman zaman özlem öyle ağır basar ki keşke deriz,  hep o yaşlarda kalabilseydik.

Keşke dememizin nedeni, çocuklarımızın Beton dört duvarlar ardında tek ama kalabalıklar..! İle duygularını paylaşması. Kalabalıklardan kastım İnternettir. Öyle kalabalıklar ki aile ortamına bir türlü adapte olamıyorlar. Aile içi paylaşılması gereken duygulara o kadar uzaklarki aile bağları yok denecek kadar az.

Bakıyorum da, şimdiki çocuklardan daha bilinçli yetiştiğimizi fark ediyorum. Ha belki genel kültür olarak onlar kadar olmasakda, aile bağları olarak onlardan çok daha dolu bilgiler ile yetiştik.

Hani derler ya ''boynuz kulağı geçer'' diye,  doğruluk payı olduğu kadar yanılgı payı da var. Her konuda olmasakta Köy Kent yaşamının ve o Möhre duvarların ardında bizi bize bağlayan değerler ile Sevgiyi Saygıyı Merhameti ve en önemlisi Vicdan denen olguyu öğrendik.

Yapmacık sevgiler dostluklar yerine, harbiden ve içten necesen? (nasılsın)  diye sormak bile ap ayrı bir bağlılık kazandırır.

18 yaş ergenlikten çıkıp,  rüştünü ispat etme yaşıdır batı dünyasında. 18 yaş'ın getirdiği özgürlük bizim toplumumuzda, heleki o dönemlerde öyle kolay değildi. Bir kere maddi yönden aileye bağlı olmak büyük engeldi. İş güç sahibi bir genç tabi ki daha farklı davranır bazı konularda kendi kararını verme imkânına kavuşurdu.

Bazı duvarları yıksa bile, tamamını yıkma imkânı yoktu. Hatta evlilik yaşına gelse evlense bile yeterli değildi. Möhre olmyan bazı duvarlar vardı,  Gelenek görenek gibi. Çevre baskısı gibi.

Duvarlar..! Yaşamımızı etkileyen unsurlardır. Teferruata girmeden başlıklar olarak vereyim.

Möhre duvarlar (aile mahremiyetini koruyan)

Möhre duvarın üstüne cam kırıkları koymak ( Hırsıza önlem) Bağdaki meyveleri korumak.

Beton Duvarlar (Aşılması zor ve dokunulmazlık zırhı)

Dikenli Tel duvarlar (Dünyadan tamamen soyutlatan)

Sadece Dikenli tel ile çevrili olanlar (Dış dünyayı izleyip, iç dünyasını korumak anlamı taşır)

Sayısını çoğalta biirim, Saç, Demir, Tahta v.s Duvarlar. Bunlar ve yukarıdaki duvarları zaman zaman aşabiliyorduk, ama bazı duvarları aşmak mümkün değildi.

Toplumun yaşam tarzı, Aile baskısı, Çevre baskısı, Genel ahlâk ve töre duvarları.

Bahçe duvarları çocukluğumuzun adrelanin yaşatan duvarlarıydı.

 '' Bağa hırsızlığa gidek mi''  diye başlayan sohbet heyecan verici bir kovalamacayla sonlanırdı. 

Diğer duvarlar bu heyacanı yaşamamıza müsade etmezdi, Sevmek, Aşık olmak duygusal ortamlar yaşamak karşı cinse yaklaşamamak,  Toplum ve aile baskısıydı. Elalem ne der korkusu içimize öyle işlenmiş ki, şimdiki gençliğin yıktığı bu baskıcı duvarları yıkamıyorduk.

''İnsanı İnsandan Uzaklaştıran, Tecrit eden tüm duvarlar Yıkılsın''  sloganıyla noktayı koyayım.

Ne de olsa serde, Düşünce de Özgürlük Özgürlük diyen dünya görüşü var.

Aze...  

Yazarın Diğer Yazıları