İkram Kali

'Cezaevinde yatmak istemiyorum!'

İkram Kali

Geçenlerde Trabzon'un Beşikdüzü ilçesinde yaşanan, ulusal basında manşetlere taşınan üzücü bir olayın haberi toplumsal ve sosyolojik açıdan ilgi çekiciydi. Habere yapılan yorumlar, yaklaşımlarda en az haber kadar ilginçti.  
 Habere konu olay şuydu: Trabzon'un Beşikdüzü ilçesinde kıyafetini değiştirmek için evine giden adam gardırobu açıyor ve dolapta saklanan bir erkekle karşılaşıyor. Soğukkanlılığını koruyan koca karısını ve adamı yatak odasına kilitleyip 155 Polis İmdat hattını arıyor: Polislere, "Eşimin sevgilisini yatak odasında yakaladım. Kapıyı da üzerine kilitledim. Cezaevinde yatmak istemiyorum" diyerek yardım istiyor. Eve gelen polis, adamla kadını karakola götürüyor.  Çıkarıldıkları mahkeme adam ve kadını tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıyor. 
Kocanın polis çağırması kadar habere yorumlar toplumsal yaklaşımın ne denli değiştiğini(mi)  gösteriyor acaba.  Örnekleme açısından kocanın polis çağırması kadar yorumlar da değişimi yansıtıyor. Psikiyatrist & Psikoterapist & Psikolog& Sosyal Bilimcilerin incelmesi gereken bir olay. 
Yaşanan olaya yapılan yorumlar şöyle:
" Helal… 
" En iyisini yapmış...
" Neden tutuksuz yargılanıyor!
" Büyüksün üstat!
" Çok doğru yapmışsın
" İnşallah toplum adamı, baskı altına almaz ve bu haberin ikinci yarısını da okumayız 
" En iyisini yapmış valla...
" Evet, gerçekten doğru olan buydu
" Valla helal olsun ne mantıklı adammış... 
" Akıllı adammış
" Şimdi güne gözünü, cezaevinde açmak ta vardı.
" En iyisini yapmışsın şimdi o kadın ile adam hergün yaşadıklarına dua etsinler.
" Helal olsun sana boşan gitsin
" En doğru kararı vermişsin tebrikler seni düşünmeyen birisi için neden hapiste yatasın
" En doğrusunu yapmış helal olsun!...
" Kadını nasıl yargılarsınız? Bu ülke demokratik değil mi? Zina ile mi suçlayacaksınız? Diyende çıkar şimdi buna...     
Üzücü haberi okuduğunda " namus davasıdır"  diyerek adamın ve kadının olay yerinde anında öldürülmesi gerektiğini savunanlarda yok mu?  Elbette vardır. Kocanın yaklaşımı ve habere yapılan yorumlar toplumsal açıdan incelendiğinde çok başka şeyler ifade ediyor.
               Peki, namus nedir?
Namus Türk Dil Kurumu'na göre; "Bir toplum içinde ahlak kurallarına karşı beslenen bağlılık" ve "Dürüstlük, doğruluk" olarak tanımlanmış.  Namus sözcüğünü sadece eski Arap kaynaklarında değil eski Yunan kaynaklarında da bulmak mümkündür. Ayrıca Tevrat'ın yunanca adı Tora Namus, "Düzen" anlamına geldiği için namus kelimesinin kökü Araplarda değil Yunanlarda olduğu düşünülür. Türkçenin haricinde Farsça, Kürtçe dillerinde ve Urdu dilinde de kullanılır.
Günümüzde hızla ilerleyen şehirleşme, şehirlerde yaşayan insanlara daha çok anonim olma, ailenin kontrolünden uzak kalma ve eski sert kuralları gevşetme imkânı vermiştir. Ama kırsal bölgelerin kasabalarında ve köylerde eski kurallar hala çok canlı ve etkilidir.
Namus suçları  Batılı kaynaklarda genellikle onur suçları şeklinde adlandırılıyor. Bu suçların çok büyük bir kısmı cinayetle sonuçlanır. Birleşmiş Milletler Nüfus Fonunun tahminlerine göre dünyada her sene yaklaşık 5000 kadın veya genç kız töre ve namus cinayetlerine kurban gidiyor.İnsan Hakları İzleme Örgütü töre ve namus suçlarını şu şekilde tanımlıyor: "Onur suçları; ailenin onurunu zedeledikleri gerekçesiyle, erkek fertler tarafından kadın fertlere yöneltilen, genellikle cinayet şeklinde gerçekleşen şiddettir.
Benzer konuyla ilgili olarak Gazeteci Ayşe Önal, 'bir insan annesini ya da kız kardeşini neden ve nasıl öldürür? sorusuna yanıt aramak için, 'namus cinayeti' işleyen 9 kişiyle cezaevinde konuşmuş. Önal'ın, aktardığı ilginç notları şöyle: "…Anladım ki, cinayetlerin en büyük parçasını, öldürenden çok ölüme karar verenler oluşturuyor; kişi tek başına değil." Önal, cinayet işleyenlerin ömür boyu omuzları dik alınları açık sanırdım ama gerçek böyle değil. Bizim kadar belki de bizden daha fazla acı çekiyorlar diyor.
Mü'min erkeklere söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar. Bu davranış onlar için daha nezihtir. (...) Mü'min kadınlara da söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar. (...) Ey mü'minler, hep birlikte tövbe ediniz ki kurtuluşa eresiniz! (Nûr, 30-1) Ayetlerden örnekler vererek, namusuna veya ırzına sahip çıkmak kadın veya erkek tüm müminlerin görevidir diyen Yeni Şafak Gazetesi yazarı Hilal Kaplan da, "Namus" gibi kıymetli bir kelimeyi kullanarak gencecik kadınların hayatlarının beş satırlık bir haberdeki baş harflere indirgenmesinde devletin üstlenmesi gereken sorumluluk kadar önemli olan, bu katillerin toplum nezdinde de lanetlenmesidir. Bu minvalde "namus"u İslâm'ın öngördüğü asıl anlamına rücu ettirmenin elzem olduğunu düşünüyorum. Çünkü namus da insan hayatı gibi cahillerin eline oyuncak edilmeyecek kadar kıymetlidir" diyor.
Din alimleri ise evli bir kadının veya evli bir erkeğin zinasının cezasının taşlanarak öldürülme yani recim olmadığını özellikle belirtiliyorlar. Kur'an ve sünnete göre evli veya bekâr olup olmadığına bakılmaksızın her kim zina ederse onun cezası yüz değnektir. Çünkü Allah'ın Kitabı'nda 100 değnek dışında bir ceza yoktur.
Bütün bunların özeti Trabzon' da onuru incinen, kişiliği hasar gören adamın "Cezaevinde yatmak istemiyorum" ifadesinde yer alıyor.

Yazarın Diğer Yazıları