Ümran Öztürk

Annemin kara kaplı defteri

Ümran Öztürk

Not tutma ve kitap okuma  alışkanlığımı henüz ilkokul çağlarındayken edinmiştim. Okumayı annemin bizlere okuduğu hikaye kitaplarından sevmiş, not tutma alışkanlığını da yeni sözcüklerle tanıştığımda eş ve zıt anlamlarıyla birlikte yine annemin bize öğrettiği yöntemle edinmiştim.

1970' li yıllar,Yüksekova'da yaşadığımız yıllardı. Babam görevi gereği yılda en az bir iki kez Ankara'ya eğitim seminerlerine giderdi. Her Ankara dönüşü mutlaka bizlere armağanlar getirirdi. Ders araç- gereçleri  dışında aldığı armağanlarına mutlaka birer hikaye kitabı ve birkaç romanda iliştirirdi.Babamın sayesinde Kemalettin Tuğcu kitapları seri şeklinde kitaplığımızdaki yerini almıştı.

Her akşam ödevlerimiz bittikten sonra, yatmadan önce annem tüm aileye kitap okurdu.Babam dahil hepimiz pür dikkat annemi dinlerdik. Duygu dolu kelimelerle yoğrulmuştuk henüz çocuk yaşımızda. BelkiKemalettin Tuğcu'nun bende bıraktığı izlerde hüzünlü şiir ve öykülerimin  kaynağında etkili olmuştur.

O yıllar televizyonların evlerimize girmediği, radyonun ise en büyük bilgi ve eğlence aracı olduğu, ajansların dikkatle dinlendiği yıllardı. Radyo tiyatroları ve arkası yarınlar tüm aileyi bir arada toplamaya yetiyordu. Gelecek bölüm hakkında yorumlar, tahminler yapıyor bir sonraki bölümü dinlemek için diğer günü iple çekiyorduk..

Yine o yıllarda diziler yoktu ama onun yerine babamızdan gizli gizli okuduğumuz fotoromanlarımız vardı. Fotoroman okumanında bir adabı bir yöntemi vardı hani. Biz her zaman örnek aldığımız ablalarımız ve ağabeylerimizden bunu öğrenmiştik. Bazen onlara öykünür Teksas, Tommiks bile okurduk aynı onların yöntemiyle. Yani ders kitaplarımızın arasına koymak suretiyle okuduğumuz kitaplar. Bu kitaplar aile büyüklerince sakıncalı bulunan, sansür edilen kitaplardı.(Aşk kitapları ve sonu …izm'le biten tüm kitapların sakıncalı olduğu dönemlerdi o dönemler.) Bu bize büyük bir görevi ifa ediyormuş duygusu verdiği gibi yasakları çiğnemek de büyük bir keyif veriyordu.Bir de gazetelerin verdiği ilaveler vardı. Kelebek, saklambaç buradaki fotoromanlar da arkası yarın gibi fotoğraflı romanlardı. Babam eve gelecek de gazeteyi getirecek diye yolunu gözlerdik.

Henüz mutsuzluğun yanımıza uğramadığı ne güzel yıllardı o yıllar.

O yıllarda bizler gazetelere,kitaplara,çizgi romanlara yaslanmış mutlu çocuklardık. Bir de her hafta cumartesi günleri öğrenci matinesi filmleri izlemek için hiç aksatmadan gittiğimiz sinema günlerimiz vardı.

 Sinema ayrı bir kültürdü o yıllarda. Her şehirde hatta küçük ilçelerde bile yazlık kışlık sinemalar vardı. Sinema çalışanları da ayrı bir statüye sahiptiler. Makinisti, ışıkçısı, yer göstericisi, biletçisi hepsi de görev bölümlerine riayet eder aksatmadan işlerini yaparlardı. Film gösterildiği an sesin kesilmesi alkış ve ıslıklarla protesto edilirken, filmin sonunda iyilerin kazanması alkışla taçlandırılırdı. O yılların kadınları da adamları da o kadar hoş o kadar güzellerdi ki ruhunuzu ele geçirebilecek zerafet ve incelikteydiler.

Babam sinema tutkunu bir adamdı. Gürpınar'da Tapu Müdürü olarak görev yaptığı sıralarda arkadaşlarıyla birlikte taksi tutup o zamanlar Van'ın meşhur Şehir  Sineması'na geldiklerine çok şahit olmuştuk.Bir defasında kara saplanan araçlarıyla sabahladıkları bile olmuştu. Ama onlar bundan hiç vazgeçmemişler, sinemanın sihirli dünyasının müptelası olmuşlardı. Tatillerimizde Van'a büyükbabamlara geldiğimizdede Emek Sinemasına giderdik. Sinemaya olan tutkum da o yıllara dayanır.

Annem'se babamla gittikleri filmlerin kısa özetlerini,tanık olduğu ilginç olayları not alır bize aktarırdı. Bu günkü annemin arama motoru (bir nevi google) meğer o yıllarda oluşmaya başlamıştı. Bir alışkanlığa dönüşen bu not tutma hepimizin işini kolaylaştıran küçük akıl defteri haline gelmişti. Mahallede kim nezaman ölmüş annemin not defterine kayıtlıdır. Geçen sene ne zaman kar yağdı,kar  ne kadar yerde kaldı.Komşunun torunu ne zaman doğdu adı nedir hepsi annemin kara kaplı defterinde mevcuttur. Geçen oğlumla sohbet ederken anneannemin evi ne zaman alındı sorusuyla karşılaştım. Bir an duraksadım hatırlamaya çalışıyoruz kara kaplıyı açalım dedik. "Evime taşınma Mayıs 2014" yanına parantez içinde bir not düşmüş "anneler gününde taşındık." Bizim için resmi evrak niteliğinde bir bilgi asla yanılma olmaz bu defterde.  Vefat etmiş tüm akraba ve komşularının ismi ayrı bir sayfaya kaydedilmiş. Cuma akşamları yasin okuduğunda hepsinin ismini tek tek okuyup onlara bağışlar. Cep telefonunuzu kaybettiğinizde yaşadığınız panikle annemin karakaplı defterine ulaşamadığı an yaşadığı panik eşdeğerdir.Hala keratcetvelini, ülkelerin başkentini, Atatürk'ün Gençliğe Hitabesini ezbere bilen benim seksenbeş yaşındaki annem bir harika..

Annemle on gündür birlikteyim. Gözlüklerini takıp bana çocıkluğumdaki gibi kitap okuyor. Bir yandan onu dinliyor diğer yandan da ona sevdiği yemekleri yapıyorum. Sesindeki tınısı ve vurguları tıpkı çocukluğımdaki gibi aynı lezzette…

Yeniden buluşuncaya dek şiiri gülüşünüzde, türküleri yüreğinizde saklayın.

Yazarın Diğer Yazıları