Afşar Çelik

Bahçelerimiz, çıkmazlarımız, betonlarımız

Afşar Çelik

Geçenlerde annemle İskele Caddesi tarafından Kale Yolu'na geçmeğe çalıştık.

"Çalıştık" diyorum, çünkü iki cadde arasında bir geçiş bulmakta çok zorlandık.

Yorgun ağaçların, şaşkın bahçelerin kalabalığı arasında, iki defa çıkmaza girdik.

Aslında Van'ın bahçeli evlerinin hızla yok edildiğini görüp de üzüldüğüm için bu karmaşa beni biraz da neşelendirmedi değil hani.

Denizimize rengini veren mavi şu göğümüzün, başı taşa değmeden, bahçelerin yeşiline başını dayaması kadar güzel ne olabilir?

Hele de ağaçlarımızın, yeşillerinin içindeki atlı yaz yorgunluğunu ve belki de hüzünleri sarının, kırmızının olanca tonuyla yerlere böyle cömertçe serişini seyretmek ne güzeldi.

Dört yanı harabe kaleli, dört yanı sazlık-dereli şu canın yurt köşesinde varlıklarını yeşile gömmüş evlerimiz hâlâ bana çocukluğumun o pasparlak neşeli günlerini hatırlatıyor.

Ne yazık ki onlara pek olay kıyıyoruz.

Can şehrimiz, akıl almaz bir hızla betonlaşıyor.

Bana öyle geliyor ki şehrimiz, sokakları yiyip yutmuş şaşkınca dağınık bahçelerin karmaşasıyla, "betonomaninin"/beton cinnetinin karmaşası arasında salınıp duruyor.

Henüz İskele Caddesi ve Kale Yolu için çok geç değil.

Elbette ben bir şehir plânlamacısı değilim. Öbür yandan el yordamıyla keşfedebildiğim kadarıyla düşünüyorum:  Yeni yapılacak konutlar için belli bir yeşil alan payı bırakılması ve ayrıca kamu kullanımına ayrılmış yeşil alanların şimdiden mümkün mertebe geniş tespit edilmesi ve plânlanması düşünülemez mi?

Ayrıca zemin açısından pek de emniyetli sayılmayan ve daha ziyade az katlı bahçeli evlerle meskûn mahallelerde düzgün bir kamulaştırma ve plânlamayla ana caddeleri birbirlerine bağlayan yeni sokaklar açılamaz mı?

Şehirleşmenin betonlaşmadan farklı bir şey olduğunu, Van gibi depremlerden yaralı bir yurt köşesinde artık bir an önce idrak etmeliyiz.

Bunu idrak edelim ki çocuklarımıza, yeşil bir İskele Caddesi ve Kale Yolu miras bırakabilelim.

Çok yaşa sen Van Şehri!

Yazarın Diğer Yazıları