VAN’IN YAŞAYAN ÇINARI Nazif ÇİLİNGİROĞLU

99 yaşına sağlıklı varmanın keyfini yaşayan Nazif Çilingiroğlu memleketi Van'ı ve anılarını Vansesi'ne anlatı. Nazif Çilingiroğlu gözleri dolarak,“Van’ı yakıp yıkan Ermeni katliamında dedem Süleyman Ağayı kaybetmişiz” dedi.

Bedia BARAK /Vansesi İstanbul Temsilcisi

Van’ın tanınmış yerli simalarından, varlıklı bir ailenin tek çocuğu olan efsane isimlerde Nazif Süleyman Çilingiroğlu ile İstanbul, Üsküdar’da bulunan evinde Van üzerine hafızaları tazeleyen, geleceğe not düşen söyleşi yaptık.

Van’da ki güzel günlerini ve çocukluğunu anlatırken duygusal anlar yaşayan ve gözyaşlarını gizlemeye çalışan yaşayan efsane 98 yaşına sağlıkla giren Süleyman Nazif Çilingiroğlu, Dünyanın neredeyse bütün ülkelerini, Türkiye’nin bütün şehirlerini gezip görmesine rağmen Van’a olan sevgisinin ve hasretinin hiçbir zaman azalmadığını dile getirdi.

Vanlı misafirperverliği, Vanlı kibarlığı ile evine konuk olduğumuz,  çaylarını içtiğimiz Van’ın yaşayan tarihi simalarından Süleyman Nazif Çilingiroğlu, sorularımıza içten duygularıyla cevap verdi;

Kendinizden bahseder misiniz?

1916 yılında Mardin’de dünyaya gelmişim. Van, Birinci Dünya Savaşı Sırasında çok acı görmüş, çileler çekmiş. Esasında 1915 Seferberlik zamanı diğer Vanlılar gibi babam da Van’dan Mardin’e hicret ettiklerinde ben dünyaya gelmişim. Van Rus işgalinden kurtulunca ailemiz Van’a geri dönmüş. Babam daha önce mesleği olan ticaret işine dönünce tekrar devam ediyor. Babam Van’ın sevilen, sayılan zengin eşraflarındandı. Bende çok varlıklı bir çocukluk dönemi yaşadım.

Peki, işgalden bahsettiniz Ermeni isyanı katliamları ile ilgili size anlatılan anılarınız var mı?

Babam ağlayarak anlatırdı. Van’da çok Ermeni varmış. Müslümanlar ile Ermeniler komşuymuş.  Birinci Dünya Savaşı sırasında Van’dan 110 bin asker Sarıkamış ve diğer cephelerde muhabereye gidiyor. Bu askerlerden geri gelen geldi, gelemeyen gitti. Ruslar Van’ı işgal edip Ermeniler Van’a hakim olunca Müslümanları topluyormuşlar ve katlediyorlarmış. Babam o dönemde gözyaşları içinde Van’dan hicret ettiği zaman, dedem gitmemiş. Ne kadar ağlasalar da, yalvarsalar da Van’da kalıyor. Dedem evde kaldığı için Ermeni çeteleri tarafından katlediliyor. O zaman dedemin evde katledildiğini yazarak kayıtlara geçirenler babamın da evde olduğunu düşünerek babam Mehmet Çilingir ve zevcesini de katledilmiş olarak yazmışlar. Biz Vanlıların geleceğini yok eden, on binlerce Vanlı Müslüman’ı katleden, Van’ı yakıp yıkan Ermeni katliamında dedem Süleyman Ağayı kaybetmişiz. Dedemin adını ben doğunca bana vermişler. Benim birinci adım o nedenle Süleyman’dır.

Siz Van’da Ermenilerin yaşadığı zamanı hatırlıyormusunuz?

Ermenilerin Van’dan ayrılışı mevzu bahis olunca, bazı Vanlılar evlerinde çalışan Ermeni kadınlar mağdur edilmesin diye nikâhlarına aldılar. Aile yaptılar. Birçoğu evinde çalışan kadınları, çocukları koruyup sakladılar. Aslında Ermeni aileler ile Müslümanlar arasında problem yoktu. İyi komşuluk ilişkileri vardır. Dış güçlerin kışkırtması teşvik ve desteği ile komşu, dost iki halkın arasına onların maşası olan Ermeni  milliyetçi çeteleri tarafından   düşmanlık sokuldu. Ben çocuktum. O zamanlar bizim evimizde de çalışan Mamah isimli bir kadın vardı. Mamah Van’dan gittiğinde nasıl ağladı, hayatımda o anı hiç unutamıyorum. Giderken saçlarını yoluyordu, beni bırakmayın diye ağlıyordu. Ama emir vardı ve bırakmak zorundaydık.

Van’da çocukluğunuz nasıl geçti?

Biz Van merkezde yaşıyorduk. İlkokulu, Ortaokulu Van’da okudum. Van da okuduğum zaman 1923 yılında, hiç unutmam babamın manifatura dükkanı vardı. Van’ın eşraf zenginiydi. Bizim hizmetçi beni babamın dükkanına götürmüştü. Dönüşte yalnız eve geliyorum. Tam eve yaklaştığım zaman muazzam bir şekilde top sesleri başladı. Ben savaş çıktı zannettim çok korktum. O kadar korktum ki tasavvur edemezsiniz. Ağlaya ağlaya eve koştum. Ben öz annemi hiç görmemişim. Ben doğduğumda vefat etmiş. Üvey annem evde var. Ben titriyorum ağlıyorum annem diyor ne oldu sana. Diyorum savaş çıktı top sesleri var korktum. Üvey annem beni teskin etti. Yok, yok oğlum dedi bu sevinç topudur. Cumhuriyet ilan edildi. O zaman ben 7 yaşındaydım. Ben Cumhuriyet çocuğuyum.

Devlet adamlarını hatırlıyor musunuz?

Biz Van’ın zengin eşraflarından olduğumuz için ve 3 katlı büyük bir evimiz olduğu için Van’a gelen devlet adamları bizim evimizde kalırdı. Bizim 2 evimiz vardı. Devlet adamları gelince biz küçük olan eve geçerdik, Büyük evimizde onları misafir ederdik. 1935 yılında İsmet İnönü geldi, Fevzi Çakmak geldi. Celal Bayar geldi. Tevfik Rüştü Aras Dışişleri Bakanı geldi. Tabi bunlarla beraber bütün paşalarda bizim evde kalırlardı. Van’a biri geldiği zaman Vali hemen babamı çağırırdı. “Çilingiroğlu hemen evi boşalt misafir geliyor” derdi. Van’ın en güzel ve en büyük evi o zaman bizimdi.

İsmet İnönü ile bir anınız var mı?

Ben Orta mektep 2. Sınıftaydım. Babam Kars’ta canlı hayvan ihracatı yapmaya gitmiş. Rusya’ya öküz ve sığır ihracatı yapıyordu. Babam evde olmadığı sırada İnönü Van’a geldi. Babam Van’da olmadığı için evin tek erkek evladı olduğum için ben gittim İnönü’nün yanına. O bana bakıyor ben ona bakıyorum. Bana “okula gidiyor musun sen” dedi. Ben de yavaşça evet dedim. Fakat onunla konuşanların hepsi bağırarak konuşuyorlar. Anladım ki İnönü’nün kulakları ağır işitiyor ben de bağırarak cevap vermeye başladım. Tekrarladım bağırarak ; ‘Evet paşam okuyorum ben, ama amcamla, hocam dövüştüler, hoca beni sınıfta bıraktı’ dedim. O zaman 7 gün bizim evimizde kaldılar. O meyanda tam gidecekler babam Van’a geldi. Kapımızın önünde gurup resimleri çekiliyor. İnönü beni öptü, açık tenteli bir otomobile bindi. Beni de yanına çağırdı. Gittim otomobilde yanına oturdum. Sırtımı okşadı. Ben de seninle gelecem beni de götür paşam ne olursun dedim. Babam geldi kolumdan tuttu ‘Paşam bir tek evladım var onu benden almayın’ dedi. İnönü beni itekledi ‘hadi babana git’ dedi.

Sizin için uçan kaleci unvanı verilmiş. Futbol yaşantınız nasıl başladı?

1932-1933 yılı sezonunda futbol oynamaya başladım. Çok iyi kaleciydim. Van Gençlikspor kulübü vardı. Başka kulüpte yoktu. Bitlis, Ağrı, ve Muş’a maçlara giderdik. Van’da lise olmadığı için, 1935 yılında Diyarbakır lisesine gidince sporu mecburen bıraktım. Okul bitince Van’a geldim ve babamın ticaret işleriyle meşgul oldum. 1938 yılında ihtiyat askerliği yaptım. O zaman bedel veriliyordu. Bedel verdim. 6 ay askerlik yaptım. 2. Askerliğimi 10 ay Trabzon’da yaptım.

Sporla aranız nasıldı?

Ben askerlikten önce kayak sporuna başladım. Askerlikte de kayak yaptım. Kayak takımını alıp vapurla Tatvan’a geldim. Tatvan ile Bitlis arasın da Rahva diye bir ova vardı. Ova da 2,5 metre kar vardı. Oraya geçmek mümkün değil. 2 bin bizim gibi ihtiyat askeri orada kalmış. Tatvan’ın tepesine çıktım. Kayaklarımı bağladım. Ovanın içinde geçerek Bitlis’e tek başıma ulaştım. Elektrik direkleriyle benim aramda 40 cm mesafe yoktu. 1.5 saatte gittim. Bitlis’ten Diyarbakır’a 16 gün yaya yürüdüm. Askerlik bitince babam Ankara’ya intikal etti. Ankara’da ihale işleri ile ilgili ortaklık yapmaya başladı.

Ne zaman evlendiniz? Eşinizi tanıyarak severek mi evlendiniz?

Eşimle evlenmemiz tam bir macera. Biz akraba değiliz. Görmeden evlendim. 600 metre mesafe de komşumuzdular ama hiç göremedim. Ailesi çok mutaassıptı. 5 ay nişanlı kaldık. Görmek için hırsızlığa bile kalkıştım. Evlerinin bahçesine gizli giriyordum. Kapının arasından görmek için gizlice bakarken birden kapı açıldı. Benim bacanağımda aynı evde yaşıyordu. O sandım meğer kapıyı açan nişanlımmış. Sonra evlendik. 1943 yılında evlendik. 72 yıllık evliyiz. Memduhe hanım ile aramızda 5 yaş var.

Kaç çocuğunuz var?

2 erkek, 2 kız 4 çocuğumuz var. Büyük oğlum Savaş, küçük oğlum Nejat, büyük kızım Serpil, küçük kızım Sevil. Hepsi okudu maşallah. Sevill’imden bir tane torunum var. Savaş Van’da doğdu. Serpil Ankara’da doğdu. Nejat Diyarbakır’da doğdu. Sevil Ankara’da doğdu.

Türk Hava yollarında da çalışmışsınız?

Babam Ankara’ya intikal edince bizim Van’da bulunan dükkanları boşalttık. Ben askere gitmeden 5 ay önce evlenmiştim. Benim hanım ve çocuklar Van’da yaşıyorlardı. Askerlik bitince bende çocuklarımın yanına Van’a geldim. Fakat babam da Ankara’ya eşiyle birlikte yerleşmiş dükkan açmıştı. 2 arada bir derede kaldım. Van’da mı kalayım, Ankara’ya mı gideyim. 1945 yılında deprem oldu Van’da. Savaş daha 1.5 yaşındaydı. Kış ayıydı. Çocukları aldım yine Rahva denilen yerden geçmek zorundaydık. Savaş neredeyse donacaktı. Ankara’ya geldik. Sümerbanktan bana iş teklifi geliyordu. Ben gelen iş tekliflerini babam kızar diye kabul etmiyordum. Depremden sonra Van hava yolları müdürü Abdullah bey ısrarla bana bir beyanname imzalattırdı. Beni zorla hava yollarına işe aldı. Babamı da ikna etti. Van acentalığını da bana verdi. İşi öğrenmem için Ankara’da eğitim aldım. Antaş acentesiydi sonra hava yolları oldu. 33 sene 8 ay Türk hava yollarında çalıştım. Oğlum Savaş’ta hava yolarında çalışıyor. 1980 yılında emekli oldum.

Çok seyahat ettiniz mi?

Ben Ankara’da satış şefi olarak başladım. Sonra müdür oldum. İzmir’e tayinim çıktı. Geçici görev ve teftiş için gittim. Eşim çocuklarım Ankara’da kaldı. Çocukları yanıma aldım 3 sene sonra tekrar Ankara’ya tayin ettiler. Oradan Van’a tayin ettiler ben gitmedim. Çünkü Van müdürü vefat etmişti. Arkadaşının ölümünü bekliyordu diye laf edilir diye Diyarbakır’a aldırdım tayinimi. Oradan Eskişehir, İstanbul sonra tekrar Ankara, oradan Ağrı’ya sonra Van’a gittim. Van’dan emekli oldum. Hep tayin çıkınca eşimden çocuklarımdan ayrı kaldım.

İstanbul’a ne zaman yerleştiniz?

1981 yılında emekli olduktan sonra İstanbul’a yerleştik.

Van’a gidiyor musunuz?

Türk Hava Yollarından benim, eşimin ve çocuklarımın bilet hakkı var, yurt içi ve yurtdışı ben bütün haklarımı Van’a giderek kullandım. Eşimin ailesi de Van’da yaşadığı için biz sürekli Van’a giderdik. Hepimiz Van’ı çok seviyoruz. Çok özlüyoruz. Son yıllara kadar sürekli gider, gelirdik. Van’ı hiç terk etmedik.

Eski Van ile şimdiki Van arasında bir değişiklik var mı?

Sürekli Van’a gider gelirdik. 1995- 1996 yılından sonra 2 senede bir gidip gelmeye başladık. Van’ın depremden sonra ki durumunu hiç görmedim. Görmekte istemiyorum. Çok üzülüyorum. Çok içim acıyor. Acaba Van’a ne oldu. Bir tabir vardır ‘Dünya da Van, Ahirette iman’ bizim için dünya da Van’ın kıymeti bu kadar büyüktür. Van bir kültür merkezidir. Amerikan konsolosluğu, koleji, İngiliz konsolosluğu, koleji, Fransız konsolosluğu, koleji, İtalyan konsolosluğu, koleji, Suriye konsolosluğu, koleji, bunlar Van’da. Atatürk üniversitesinin Van’a kurulması için İnönü’ye emir vermiştir. İnönü emir üzerine Van’a geldi 7 gün kaldı gezdi. Atatürk, İnönü’ye ‘Van ve civarını gez üniversite kurulacak yerleri tespit et bana haber ver’ emrini vermişti. Fakat siyaset nedeniyle olduğunu tahmin ediyorum. Van’ın milletvekilleri Halk Partisinden ayrılmadılar. Erzurumlular bundan istifade ettiler. Demokrat partiye hakimdiler ve Van’a yapılacak üniversiteyi Erzurum’a kurdurdular. 1972 yılında demiryolları Van’a geldi. İran Şahı Rıza Pehlevi, bütün Türkiye hükümeti, Erzurum Üniversitesi hocaları hepsi Van’a gelmişlerdi. Şah Rıza Pehlevi çok yakışıklı adamdı. İsmet İnönü o zaman Başbakandı. Van geçmişten beri bir şansızlık yaşamıştır. Şimdi çok daha iyi yerlerde olabilirdi.

Eskiden İran ile ticaret ne durumdaydı?

İki  tane hudut kapısı vardı ve giriş çıkış serbestti. Ticarette çok iyiydi. Sonradan kapandı.

Van’ın gelişmemesine neden neydi?

Van’ın gelişmemesin de en büyük etken hükümettir. Van ile hiç ilgilenilmedi. İnönü Van’a çok geldi, çok gezdi. Gelişmesinde yardımcı olamadı. İnönü’n de talihsizlikleri oldu. 1938 yılında Atatürk ölünce reisi cumhur oldu. 1939 yılında harp başladı. Türkiye’yi harbe sokmamak için elinden geleni yaptı. Dolayısıyla hükümetin vilayetlere hizmeti ihmal edildi. O harp olmasaydı Van şimdi daha iyi olacaktı. Yine de çok şükür hiçbir harbe girmeden Türkiye kurtuldu. Bu kadar ülkeleri için mücadele eden bu kıymetli devlet adamlarını şimdi kimse sevmiyor. Atatürk ve İnönü bu ülke için çok şeyler yapmışlardır. Neden sevilmiyorlar bilmiyorum.

Şimdi Van için neler söyleyebilirsiniz?

Gidip gelenlerden soruyorum. Çok güzel olmuş. Ama alanı yok. Bir de sahip çıkanı yok. Eşraf imkanı da yok. Arazisi yok. Ancak daha çok fabrikalar yapılmalı. Ama buda hükümetin elinde. Çok güzel tarifsiz anılarım var. Çok özlüyorum. En güzel  günlerim  Van’da geçti. Varlık içinde yaşamışız. Her türlü sporu yapmışım. Çok gezmişim. Hava yollarına geçince de Avrupa, Amerika, Çin bütün dünyayı gezmişim. Van’ın çok ekmeğini yedim. Nimetlerinden faydalandım. En son orada bulunan bütün dükkanları çocuklarımın ısrarı ile sattım buraya yerleştim. Van’da hiçbir mal varlığımız kalmadı. Sadece gönlümüz yüreğimiz, sevgimiz orada kaldı. Van’da yerlerimi sattığım için çok pişmanım. Çok üzülüyorum. Kendi kendime kahrediyorum ama elden bir şey gelmez artık. Ben ölünceye kadar Vanlıyım. Çocuklarımda Vanlı. Vanlı olmak onur vericidir. İstanbul’a geldim ama bütün ilişkilerim, dostluklarım, arkadaşlıklarım Vanlılarladır.

Kaç dil biliyorsunuz?

Türkçe, Kürtçe ve İngilizce biliyorum.

Vanlı hemşerilerinize en son söylemek istedikleriniz?

Birbirlerine bağlı olsunlar. Van’a bağlı olsunlar. Memleketlerine, kültürlerine, geleneklerine sahip çıksınlar. En başta ikilik düşünmemeleri lazım. Orada şimdi Türk, Kürt diye bir şey yok. Evvelce biz kardeş gibi yetiştik. Hepimiz akraba olduk. Siz bu kardeş  olan insanları ayırabilir misiniz? Artık hepimiz akraba, can ciğer olmuşuz. Bizim ailemizde Türk, Kürt ayrımı olmadı, olması da mümkün değildi. Van’da yaşayan herkes öncelikle Vanlıdır. Kız verdik, kız aldık. Van kültür merkezi olsaydı bu hadislerin hiçbiri olmazdı.  Kardeşlikten, kucaklaşmaktan,   dostluktan başka şansımız yoktur. Bana sevdalandığım, güzel şehrimi ve anılarımı anlatma fırsatı verdiğiniz için çok teşekkür ederim. Buradan bütün Vanlı hemşerilerime selam ve saygılarımı iletiyorum. 

Bakmadan Geçme