Van'a dair: 2

Şimdi geliniz birlikte düşünelim. Her yanının üzüm bağları,meyve bahçeleriyle donanmış, çeşitli renk ve kokudaki gül ağaçları ve çiçeklerle bezenmiş bir Van'ı düşünelim.Zernabat sularının aktığı, her yanından yer altı bulaklarının fışkırdığı, en güzel renklerle tezyin edilmiş kuşların, ağaç dalları üzerinde cıvıldaştıkları, kelebeklerin gülden güle,daldan dala, çiçekten çiçeğe konup göçtükleri bir Van'ı düşünelim…

Şimdi geliniz birlikte düşünelim. Her yanının üzüm bağları,meyve bahçeleriyle donanmış, çeşitli renk ve kokudaki gül ağaçları ve çiçeklerle bezenmiş bir Van'ı düşünelim.Zernabat sularının aktığı, her yanından yer altı bulaklarının fışkırdığı, en güzel renklerle tezyin edilmiş kuşların, ağaç dalları üzerinde cıvıldaştıkları, kelebeklerin gülden güle,daldan dala, çiçekten çiçeğe konup göçtükleri bir Van'ı düşünelim…Dalgalarını sakin ve ahenkli bir şekilde, şiirimsi bir güzellikle kıyıya vuran, munis, vefalı, berrak gök mavisi rengiyle aşk derdiyle yanan kalplere huzur veren bir göle sahip Van'ı düşünelim. Her derde dermanın bulunduğu, gönüllere serin suların serpildiği, yaralı sinelere merhemlerin sürüldüğü bir Van'ı düşünelim.

Bilhassa yaz akşamlarında ve gökteki ay ile yıldızların size çok yakın olduğu mehtaplı yaz gecelerinde aşka geldiği ve sizi bir miknatis gibi çekip kollarına aldığı göle sahip bir Van'ı düşünelim.. Berraklığı ile milyarlarca yıldızı teker, teker sayabileceğiniz asumana sahip bir Van'ı düşünelim..

Şu yaz gecelerinde gölün kıyısında oturmak ne güzeldir. Gölden hafif, hafif esen yelin, sizin ve sevgilinizin saçlarını ve sinesini okşaması ne güzeldir. Yine yaz gecelerinde gidiniz Van Gölü kenarına, gökteki yıldızların size ne kadar yakın olduğunu görecek ve onları o anda ve hemen avuçlarınıza almak isteyeceksiniz. İşte gelin de böyle bir Van'ı düşünün.

İsterseniz yıllar önce gençliği hengamında Van Gölü kenarında yalnız başına bir gece geçiren, sevgilisinin de yanında olduğu hayali ile coşa gelen Vanlı bir şairin bu konuda yazmış olduğu :" Van Gölünde Aşk" adlı şiirini birlikte okuyalım :

VAN GÖLÜNDE AŞK

" Sevgilim seninle,bir yaz akşamı,

Buluşmamış mıydık, göl kenarında,

El ele tutuşup,göz göze gelip,

Konuşmamış mıydık göl kenarında.

Güneş ışınları vurunca suya,

Tabiat dalınca derin uykuya,

Seyredip mehtabı,hem doya,doya,

Gülüşmemiş miydik göl kenarında.

 

Sevgilim Van gölü gelince aşka,

Seninle olmanın lezzeti başka,

Bir daha diyerek haydı bir daha,

Dolaşmamış mıydık göl kenarında.

Derin sohbetlerle geçen saatler,

Ardından verilen sözler vaadler,

Ölüm bizi ayırana dek bizler,

Birleşmemişmiydik göl kenarında.

Şimdi ne oldu ki yad ile gittin,

Sana ne yaptım ki beni terk ettin.

Yıktın can evimi tarumar ettin,

Şu garib ömrümün ilk baharında.

Van'ın havasının, suyunun, toprağının, dağının, ovasının, mehtabının, yağmurunun ve güneşinin,yıldızlarının bu güzelliği ve berraklığı insanlarına da sirayet etmiştir. Öğle ki her Vanlı, öncelikle yurduna aşıktır. Her Vanlı güler yüzlüdür, cana yakındır, müşfiktir, merttir, yiğittir, sözünün eridir, merhametlidir, şirin dillidir, dünya malına fazlaca önem vermez. Eğer siz, Van ilini dolaşırken cimri ve dünya malına fazlaca önem veren birine şayet rastlarsanız biliniz ki o kişi aslen Vanlı değildir. Van'ın toprağına ayak basanı Van hemen kollarına alır, Vanlı bağrına basar. Onun hamurunu yeniden yoğurur ve mükemmel bir şekil vererek güzelleştirir.

İşte böyle bir Van'da yaşamak tatlıdır,güzeldir. Böyle bir ilde yaşayan kişinin hanesi de elbette ki o kişinin bir nevi küçük cennetidir.

Ben de böyle bir küçük cennete sahip biriyim ve böyle bir küçük cenneti bana bahş ettiği için Yüce Yaradana devamlı şükrediyor, hamd-ü senada bulunuyorum. Sabahleyin evimden çıktığımda veya arada bir şehrimin dışına çıkma mecburiyetinde kaldığımda işimi bitirir bitirmez hemen ne yapıp yapıyorum ve evime dönüp sıcak yuvama kavuşmak yolunu seçiyorum.Gurbette çok sabırsızımdır. Gurbet hep acı gelmiştir bana. Gurbette iken isterim ki tez elden doğduğum yere, aşık olduğum, aşkın ve sevdanın güzelliğini tattığım şehrime döneyim ve kendimi onun müşfik kollarında bulayım.

Ancak insanoğluna ilim öğrenmek, okumak ne kadar farz ise bana göre düşünmek, yani tefekkür etmek de o kadar farzdır. Düşünmek, tefekkür etmek insan olmanın gereği ve ön şartıdır. Kişi düşünmedikten sonra, tefekkür etmedikten sonra bilim öğrenip de bildiklerini başkalarına aktarmadıktan sonra ne anlamı var o kişinin bu alemde sürdüğü hayatın. Ki, bilge kişi olmanın ve bu bilge kişiliği başkalarına aktarmanın, kağıda dökmenin tek yolu ise düşünmek yani tefekkür etmektir. Düşünebilmenin, yani tefekkür etmenin ön şartı da yalnız kalabilmektir, yani yalnızlıktır.

Birçokları, birçok insan, düşünmek için ve düşünme sonucu elde ettiği birikimini aktif hale dönüştürmek için sakin ve sessiz bir yer arar. Bu gibi kişiler daha çok dağ başlarını, kimselerin kolay, kolay gelip gitmedikleri yerleri ve mekanları tercih ederler. Orada tek başlarına, günler, aylar ve yıllar geçirirler. ( devam)

Bakmadan Geçme