Van Gölü İncileri

Van Gölü İncileri


GİT/ME

ELMAS LÜYE

Gidersen

hayalin yanı başımda

gözüm uzaklarda kalır

içim ezilir

sökülür yerinden kalbim

kirpiğim yağmur yağmur...

Gidersen

hangi kuyuya kardeş kılarım

sen renginde sesimi

hangi mevsime sığdırırım özlemlerimi

hangi çiçeğe sararım

gidişinle mil çekilmiş gözlerimi

Gidersen

karahindibalar gibi savrulurum

dil burcunda,

Mecnun'a çöl

güle bülbül olurum

Gidersen

adının aşk haliyle yanarım

semazen nefesinde,

karalığa çıra olurum

seni özlemlerde

Şiirden yüreğimi serdim

zamansız gidişine

ne olur git/me.

BİR GÜN

OSMAN ERDAL

Demedim mi ey can gücün yok senin?

Demedim mi yürek yorulur bir gün?

Zalimden çektiğin ne de çok senin

Bu zulmün hesabı sorulur bir gün!

Demedim mi yolu keser hasımlar?

Onlar yol üstünde kısım kısımlar!

İdama hükmeder molla kasımlar

Darağacı sana kurulur bir gün!

Sıdk ile eşikte durup kalmazsan,

O kutlu çileden ilham almazsan,

Demedim mi sana teslim olmazsan

Etrafın bin dertle sarılır bir gün?

Demedim mi er geç solar güllerin?

Demedim mi susar tatlı dillerin?

Demedim mi közü tutan ellerin

Sonunda zincire vurulur bir gün?

Hesabı unutma sakın hak yeme!

Mizanda görülür büyük mahkeme!

Şuraya yazdım ha demedi deme,

Yürekler korkudan yarılır bir gün!

Aşkın kiliminde gör her deseni

Bekliyor bir hesap o yerde seni

Bırakmaz bu sevda ölsen de seni

Elbette vuslata erilir bir gün!

Demedim mi aşksız olmaz bilesin?

Demedim mi yerin dolmaz bilesin?

Hiçbir yolcu yolda kalmaz bilesin!

Hakk’ın divanına varılır bir gün!

SEN GELMEZ OLDUN

VEDAT YARIŞAN

Yüzünü gördüğümde,

mevsimler gelir aklıma

sesinde taze serin bir rüzgar

hiç eksilmemiş huzur var

bırak okşasın tenini rüzgar

gülüşünle yüreğimi sar

Bırak güneş vurulsun evine

perdeler çekinsin gözlerinden

sözlerin hançer gibi saplandı göğsüme

dul kaldı bakışlarım

Susma! susarsan

hasret türküleriyle asarlar beni

gün geçtikçe mevsimler küstü

ay geçtikçe iklimler körleşti

yüzüm soldu, bedenim çürüdü

sen gelmez oldun.

OYUNDUR YAŞAM  

AYŞE KARADAĞ

Öyle bir şey ki yaşam

Köşe kapmacadır en verimli çağlarda

Öyle hızlı öyle hızlı koşulur ki

Bitkin düşülür bu döngünün içinde.

Zarı tam tutturmak gerek bu karışık oyunda

Sevgi doğurgan bir anaçsa

Ayrı yerde tutulmalı

Aşkı çoğaltmak gönül işidir

Tam zar atmalısın ortaya yüreğini  

Yalnızlık çekilmez dost azalınca.

Yaşam zarı düşeş olursa eğer

Yapacağın şey Empati kurmayı öğrenmek

Hor görülmemeli karşıdaki oyuncu

Doğruları sıfırlayan tek şeydir sevgisizlik.

Ola ki oyunu kaybediyorsun

Her zaman bir dost eli olmalı üstünde

İnsancıl, alçakgönüllü

Bir de bakmışsın

Torbada birikivermiş gönül dostların.

Gelecektir o zaman seven hem de sevilen

Düzenbazlar yok olmuş ortalık sütliman

Çiçek bahçesi olacak baktığın her yer

Gözünde başka bir evren

Ruhunda doyumsuz huzur.

BİR MESELE

TALİP ÇAKIR

Bir mesele var

ya ölmeli bu devrin cahilleri

ya da eritilmeli ümmetin ibretlikleri,

ya yaşamalı cinsiyeti karışmış varlıklar

veya doğurmuş erkeklerin

bebekleri emzirilmeli

bir mesele var

ya üflemeli sûr'a İsrafil

ya da ümmetin

kendi helak etmesini beklemeli

ya Kur'an a eziyet edenler konuşmalı 

veya susmalı insanlar bir köşede

mahşeri beklemeli.

GURBET

MEHMET AKÇAY

Gecen hüzün gündüzün zor

Verdin cana acı gurbet

Gönlümde hasretleri kor

Nerde ana bacı gurbet

Göze garip gelir halim

Kaderim zalimden zalim

Yürümeye yok mecalim

Tak başına tacı gurbet

Gelmeden gözümde tüttün

Geldimde canıma yettin

Savaşmadan mağlup ettin

Aldın benden maçı gurbet

Olmadın derdime çare

Bülbül gibi saldın zara

Ettin şu bağrımı yara

Sürmedin ilacı gurbet

Çağlariyam sessiz öttün

Aldın beni benden ettin

Var ömrümü sen tükettin

Ak ettin kaşı saçı gurbet.

YOLLARDAYIM...

BARIŞ ALTINTAŞ

Yamacı dik bu yaşamak yüzüme vurur ışığını,

alnım meydanı bir taarruzun adı yaşamak...

oldum ben, var gibi,

lakin bir mevsim masal içim, uzak kendisi olmaktan,

her uzak çok yakın gelir bana her durakta...

toprak secde etmenin onuru içinde karşımda durur,

durur ve bir papatya savurur külleri,

bir kör karınca ayaklarıyla içimin toprağını deler,

deler, yırtılır kalbim topraktan ateşe...

bilmiyorum, ben öldüm mü, var olan nerde ve nasıl?

vaha bu, bir tren ıslık çalar, giden her hüznün ardından...

parka giden bir çocuk atsınlar içimin yüzünü,

bir gelin şarkı tutturur, bir bebek doğar coğrafyamda,

yağmur yağar ,bir kilim silkelenir komsusunun balkonuna,

bir kavuşmak olur garda,

bir çay içilir çeyizlik cam bardaklarda,

bir türkü değer kenarına bir camın,

deniz bir aşığa daha dalgalanır...

biri ölür, biri gider, biri gelir suyun buğusunda...

bir mutlu, bir kederli ,bir sevinç taşınır bir traktörle

biri ceplerimden keder aşırır...

cıvıl cıvıl içim çocuk ve kuş sesleri dolu, kırmızı gibi...

böyle işte...bu bir düş, kırmızı bir masal bu ...

bir otobüs bileti kenarında durur bir camın,

uzun bir yol, doğurmaya ant içmiş her şeyi..

kaç taht gördüm ben, birkaç tabure sadece,

gırtlağa dayanan bir ip, son bir soluk, bir tekme ve sevinçli bir son,

tahtlar bazen sevinçli devrilir içimde, savaştaki atlar gibi sevgilim.

hazırım geceyi yırtmaya ilk ışıkla,

böyle devrilir imparatorlar sevgilim,

yol doğurur, gideriz kozmostan,

nükleer bir deneme değer tenlerimize,

yırtılır gece ,var olur insan ve fikir ...

biz ulaşırız manaya, tunçtan, bakırdan, altından geçerek ,

uyanırız bir başka ve bir bahara ,tüm kaybedişlerden geçerek ...

uyanırız, ben, sen, bir uğur böceği, bir krizantem çiçeği aşka...

bir düş bu ...

Vansesi Özel Haber

Bakmadan Geçme