Üretim ekonomisi ve Ayasofya

Türkiye, 40 yıllık neoliberal çılgınlığın ardından bugün yeniden “Kendi ayakları üzerinde durma”, “Milli Üretim”, “Üretim Devrimi” vb konuları gündemine almış durumda.

Bu konuda doğru bir değerlendirme için göz önünde bulundurulması gereken iki önemli olgu var:

“Borçlanma ekonomisi” politikaları iflas etti. Neoliberal sistemin dünya çapında yaşadığı ekonomik kriz, krizi daha da ağırlaştıran Korona salgını, hemen herkesi yeni arayışlara itiyor. Yakın zamana kadar borçlanma ekonomisinin en hararetli savunucuları arasında olan mevcut İktidarın da, bugün artık ‘üretim ekonomisine dönmek’ten, ‘yerli üreticiyi korumak’tan, ‘gümrük duvarlarını yeniden dikmek’ten bahsediyor olması, göz önüne alınması gereken önemli bir olgudur.

Elbette bu değişimin yaşanmasında Çin gibi halkçı devletçi sistemi uygulayan ülkelerin son dönemde elde ettiği büyük başarı ve dünyanın en büyük ekonomisi olmasının yarattığı olumlu etki de var.

İkinci olgu, dünyamızın çok kutuplu bir döneme girmesi ve Bölgesel Birliklerin önem kazanmasıdır.

Türkiye de önümüzdeki dönemde, ülke çıkarlarına en uygun bölgesel oluşumlar içinde yer alacaktır. Bugün artık kendini dayatan üretim ekonomisi politikasını bu çerçeve içinde düşünmek gerekiyor. Başarı, ancak böyle mümkün olabilir.

Büyük iç pazar

Batı Asya’da bizimle komşu durumdaki ülkelerle ekonomik alanda gerçekleştirilecek işbirliği, doğru bir üretim ekonomisi politikasının olmazsa olmazıdır. Böyle bir coğrafyada olmak aynı zamanda Türkiye’nin büyük şansıdır.

YAZININ DEVAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ

Bakmadan Geçme