Tarım Raporu 2013-2022

BM  ve OECD' nin ortaklaşa hazırladığı 2013-2022 Tarım Raporu açıklandı. Raporda önümüzdeki 10 yıllık süreçte tarımın nereye gideceği tahminleri yer almakta. Bir gelecek projeksiyonu yapmak adına bu raporun ana hatlarından bahsetmekte fayda var.
Rapora geçmeden tarımın toplumlar ve hükümetler açısından önemini belirtmek gerekir.Tüm ülkelerin  birincil hedefi tarımda kendine kendine yeten bir ülke olmaktır.Tarımsal ürünlerin  ikamesi yoktur  ve bu sebeple tarım hayati öneme haizdir. Bir ülke ne kadar gelişirse gelişsin eğer tarım ihtiyacını ithalat ile sağlıyorsa bu stratejik bir sektör olan tarımın  dış etkenlere  açık olduğunun  bir göstergesidir.Ülkeler öncelikli olarak tarım sektöründeki dışa bağımlılığı azaltmaya çalışırlar ki ekonomik istikrar sağlanabilsin.
Bir örnek vermek gerekirse Osmanlı imparatorluğunun son dönemine kadar başkent İstanbul'un buğday ihtiyacı en çok Rusya ve Bulgaristan'dan  sağlanıyordu.Satın alınan  tahıllar denizyolu ile İstanbula ulaştırılıyordu.Padişah Abdülhamit'de zaten son devrini yaşayan imparatorluğun bu zor günlerinde Topkapı Sarayındaki odasından   saatlerce bu tahıl dolu gemilerin İstanbula  gelişini beklermiş.Gözü  kulağı hep Sarayburnundaymış.Çünkü biliyormuş  ki eğer buğday gecikirse şehirde isyan çıkacak ve muhtemelen de  tahtından olacak.Anadolu buğdayının İstanbula ulaşması için ise 1900  sonrasını beklemek  gerekecektir.
İşin diğer yönü ise bu anektodun gösterdiği gibi nerdeyse tüm İmparatorluk çağı boyunca  İstanbul' un Anadolu ile  ekonomik bağının ne kadar zayıf olduğudur.Anadolu'da buğday vardır ama bu buğdayı İstanbul'a götürecek bir demiryolu  veya düzgün bir karayolu yoktur.Anadolu İstanbul için  sadece bir asker deposu olmuştur.İstanbul  ekonomik  bağı olmayan  Anadoluyu  dışlamıştır.
Anadolu'da son yıllarda büyüyen bazı şehirlerin İstanbula kafa tutmalarına bu arkaplandan bakmak bugün bile hala güncel olan İstanbul Anadolu çekişmesinin tarihsel altyapısını anlamanın bir gereğidir.
Konumuza dönersek raporda söylenenler özetle şunlardır:
Dünya çapında makro ekonomik politikalar hala belirsizliğini korumaktadır.Son ekonomik kriz sonrası iki vitesli  bir dünya ekonomisi ile karşı karşıyayız.Bir tarafta zayıf bir yükselişe geçen gelişmiş  ekonomiler ve diğer tarafta da  istikrarsız büyüyen gelişen ekonomiler durmaktadır. Petrol fiyatlarındaki iniş çıkışlar tarım fiyatlarındaki  belirsizliğe katkı sağlamaktadır.Amerikan Dolarındaki düşüşler  net ihracatçıların göreceli rekabet gücünü arttırırken aynı zamanda net ithalatçıların satın alma gücünü de arttırmaktadır.
Tarihsel seviyede ürün  fiyatları halihazırda yüksek seyretmektedir.2012 sonrası ilk yıllarda arz sebebiyle tahıl ve canlı hayvan fiyatları arasındaki korelasyon azalacaktır.Tahıl fiyatlarının  düşmesi beklenirken  et fiyatlarının stokların yeterince arttırılamayacağı sebebiyle  yükselmesi  tahmin edilmektedir.
Orta vadede üretimin daha da yavaşlayacağı ve yüksek talep beklentisiyle tahıl ve canlı hayvan fiyatlarının yüksek kalacağı beklentisi  vardır.Et balık ve biyoyakıt fiyatlarının temel tarımsal ürün fiyatlarına  göre daha hızlı yükseleceği  tahmin edilmektedir.
Önümüzdeki on yılda enflasyondan arındırılmış tarım ürünleri fiyatları geçmiş on yıla göre yüksek seyredecektir.
Çekirdek enflasyonu tetikleyen temel gıda malları fiyatlarının  yüksek seviyede olacağı genel olarak tahmin edilmektedir.
Tarımda üretim artışları yavaş seyredecektir.Gelişen ülkeler tarımsal üretimlerini arttıracaklardır.Gıdaya olan güçlü talep artışları devam edecektir.Tarım ticareti ise artmaya devam edecektir.
Bu temel argümanlar çerçevesinde Dünya Tarımını konunun önemli ve çok güncel olması sebebiyle sık sık incelemeye devam edeceğiz.Ayrıca Haziran ayında yayınlanan  Dünya Banakasının '' Küresel Ekonomik Beklentiler Raporunu '' da inceleyerek Türkiye açısından önümüzdeki dönemleri beklenti ve gidişat açısından  yorumlayacağız.

 

Bakmadan Geçme