Sosyal Ağların Bilinmeyen Yüzü

Geçtiğimiz ay her ne kadar ülkemizdeki ana akım medyada pek fazla yer bulmuş olmasa da, etrafta olup bitene daha geniş bir açıdan bakmayı tercih edenler ve ceplerinde taşıdıkları küçük ekranlarda beliren parlak uyarıları dikkate alanlar, son derece rahatsız edici bir gündemle karşılaştı. Her şey eski bir CIA teknikerinin ülkenin güvenlikten sorumlu ajansı NSA'da yaşanan skandalı itiraf etmesiyle patlak verdi. NSA, başta ABD vatandaşları ve dünyanın önde gelen figürleri olmak üzere bütün dünyayı elektronik ortamda izlemeye almıştı. Üstelik ABD'nin 9 büyük teknoloji devi, bir süredir NSA'nın bu gözetle projesi için istediği anda, istediği bilgileri alabileceği birer "Arka Kapı" bırakmaya zorlanmıştı. NSA bu yolla ilgili servislerden ve projeye katılan telekom operatörlerinden gelen verileri topluyor ve görüşmeleri belli kelimelere göre sınıflandırarak risk analizine tabi tutuyor. Üstelik kurgulanan sistem bilgi almak için herhangi bir mahkeme kararı olmasını da gerektirmiyordu. Peki ya birileri, sizinle ilgili bilgilerinde peşine düşmüş, bu bilgileri ele geçirmiş, sahiplenmiş, kullanmış olabilir mi? Belki. Üstelik büyük ihtimalle bu iş için NSA kadar imtiyazlı olmaları bile gerekmiyor.


İnternetin En Büyük Yalanı: " Kullanım Sözleşmesini Okudum ve Onaylıyorum"

Bu yalan sadece birkaç popüler sosyal ağ ile sınırlı değil. Az bilinen yerel örnekleri de eklerseniz liste uzadıkça uzuyor. Üstelik iş sosyal ağlarla da bitmiyor.her gün kullandığımız uygulamalardan sosyal paylaşım amacı gütmeyen, ama kişisel bilgilerimizi emanet ettiğimiz diğer servislere kadar birçok araç ve yazılım benzer anlaşmalarla karşınıza çıkıyor. Tıpkı kullandığımız ilaçların okumadığımız prospektüslerinde "İçindeki maddelere karşı duyarlılığı olanlar kullanmamalıdır" yazması gibi, en küçük bedava bir yazılım bile beraberinde sorumluluk reddi içeren ifadelerle ve "Okudum anladım" demenizi bekleyen anlaşmalarla hiçbir sorumluluğu kabul etmiyor.

Bilgilerimizi Kimlerle Paylaşıyoruz?

Buraya kadar işin kişisel bilgilerin korunmasını ve paylaştığımız içeriğin sahiplenilmesini ilgilendiren yönünden bahsettik. Daha çok Facebook ve Twitter kullanıcılarının ilgisini çekecek türden şeyden. Fakat bunun haricinde, hatta bundan daha önemli olan bir diğer konu var: içeriği hangi açıklıkla ve kimlerle paylaştığımız, yani kişisel mahremiyetimizi hangi ölçüde gözettiğimiz. Şu bir gerçek ki, internette yapılan bir paylaşımın ne amaçla ve kimler tarafından kullanıldığını kontrol etmek mümkün değil. Bazıları sosyal Ağlardaki kalabalığın içinde daha fazla ilgi çekme güdüsü ve Facebook benzeri platformların insanı paylaşıma özendiren yapısı nedeniyle normalde sosyal bir ortamda paylaşmaları gerekenden daha fazla şey paylaşabiliyor. İnternet, sosyal ortamlarda uluorta işverenini eleştirdiği için işinden olanlardan tutun da, ayan beyan tatilde olduğunu yazıp döndüğünde evinin soyulduğunu görenlere kadar birçok ilginç hikayeyle dolu.

Etkileyeci mi, Korkutucu mu

Şu bir gerçek ki 6 milyar insanın cep telefonu kullandığı, sosyal ağların 1 milyardan daha fazla aboneye sahip olduğu, akıllı telefonlarımızda yer alan yazılımların attığımız her adımı takip ettiği bir dünyada hepimiz arkamızda tahmin edebileceğimizden çok daha fazla iz bırakıyoruz. Ve ister inanın ister inanmayın, günlük hayatta alışveriş yaptığımız, hizmetlerinden faydalandığımız, düşüncelerimizi paylaştığımız veya üzerinde arama yaptığımız çoğu servis bizi birçok yönden annemizden, babamızdan, dostumuzdan daha iyi tanıyor. Sorun şu ki bu durum bize ürün veya hizmet satmak isteyeninde işine yarıyor, ilk fırsatta bizi uçurumdan aşağı atmak isteyenlerin de. Peki ne yapmalıyız? Öncelikle en temel önlemleri bizzat kendimiz almalıyız. Sosyal medya profillerimizin görünürlüğünü sadece ilgili olabileceğini düşündüğümüz bir çevreyle sınırlamak, sosyal medyada ilgilendiğimiz ve takip ettiğimiz marka ve ürünlerin listesini sadece haber almak istediklerimizle sınırlı tutmak ve belki de en önemlisi gerçek hayatta rahatça söylemekten çekineceğimiz şeyleri sosyal medyada paylaşmamak, arkamızda bıraktığımız izleri bir yere kadar kendi çizdiğimiz sınırlarda tutabilmemizi sağlayacaktır. Şunu unutmayın ki bir taşın altına girip orada tek başınıza yaşamaya karar vermediğiniz sürece, günümüz dünyasında az veya çok arkanızda herhangi bir iz bırakmamanın imkanı yok.
Hoşçakalın.
vanhaber, van, haber, van haber

Bakmadan Geçme