Siyasal İslam'ın Dört Dönemi - 7

Sovyetler Birliği 1990 yılında resmen yıkıldı. Eski Doğu Avrupa ülkeleri hızla ABD'nin nüfuz alanı içine girdiler. Hatta bunların bazıları hızlarını alamayıp NATO üyesi (Bulgaristan, Romanya, Polonya) oldular.

(Üçüncü Dönem devam)

Milli Devletlere saldırının aracı

Sovyetler Birliği 1990 yılında resmen yıkıldı. Eski Doğu Avrupa ülkeleri hızla ABD'nin nüfuz alanı içine girdiler. Hatta bunların bazıları hızlarını alamayıp NATO üyesi (Bulgaristan, Romanya, Polonya) oldular. ABD, artık Dünyanın tek Süper gücüydü. Hegemonya yarışında rakibi kalmamıştı. Yeni dönemin teorisyenlerinin bu gelişmeler karşısında başları döndü. Francis Fukuyama "Tarihin Sonu" geldi diyerek kitap yazdı. "İnsanlık ulaşabileceği en mükemmel sonuca ulaşmıştı ve bundan sonra siyasal-toplumsal sistem anlamında gidilecek bir yer yoktu."

 

Aynı şekilde ABD'yi yönetenler de, artık tek başına Dünyaya hükmedecekleri bir çağa girdiklerini ve bunun en az 50 yıl süreceğini düşünüyorlardı. Böyle düşünmekte de kendilerince haklıydılar. Sovyetler Birliği artık yoktu. Rusya Federasyonu ekonomik çöküntü ve iç kargaşalıklar içindeydi. Federal Cumhuriyetler bağımsızlıklarını ilan etmişti. Kafkaslarda, Afganistan'dan gelen Cihatçı teröristlerin estirdiği terörle baş edilmeye çalışılıyordu. Bağlantısızlar hareketinin liderlerinden Yugoslavya parçalanıyordu. Nasır'ın Mısır'ı yoktu. Küba kendi derdine düşmüştü.

 

1990'lı yıllarda Çin, henüz ekonomik ve siyasi olarak ABD'yi yönetenlerin görebileceği bir "tehdit" boyutunda değildi. ÇHC yönetimi de Avrupa'da ve Dünyanın diğer bölgelerinde ABD'yi, gücünün doruğunda ve karşıya alınmaması gereken bir güç olarak görüyordu.

 

Nitekim işte böyle bir ortamda gerçekleşen Birinci Körfez Savaşında ABD, bütün Batılı müttefiklerinin desteğini arkasına aldı. ABD'nin yanında olmayan ülkeler ise bu saldırı karşısında sesiz kaldılar. 10 yıl sonra gerçekleştirilen Afganistan işgalinde de aynı tablo yaşanacaktı.

 

YAZININ DEVAMI İÇİN TIKLAYINIZ...

Bakmadan Geçme