Şehrin Yıldızları: Emekli Terzi Mehmet İmrak

Şehrin yaşayan renklerinden, Van’ın emekli terzilerinden Vanlı Mehmet Imrak,“Yaşanılır bir memlekettir Van”

Onlar Van şehrinin gökyüzünde, yaşamında, gönüllerde her an parlarlar. Onlar bulundukları yerleri bilgileri,  görgüleri, sevgileri örnek davranışları ve eserleriyle, mücadeleleriyle aydınlatırlar. Onlar her yerde fark edilirler. Onlar uzakta yakın olanlardır. Vanlı Mehmet Imrak onlardan biridir.

İkram KALİ

O Van’ın şirin Van olduğu günlerde terzi esnaflığı yapmış Van beyefendisi. İstanbul’un İstanbul olduğu günleri görmüş, sinekkaydı sakal tıraşı,  Ayhan Işık tarzı bıyığı,  daima taralı saçları, boynundan eksik etmediği kravatı ile eski Van insanını yansıtan mimikleri, ses tonu ve samimi duruşu, içten gülüşü, ürkek bakışıyla Van’ın yaşayan rengi terzi Mehmet Irtak’tır.  Muhacirliğin son nesli, terzi Mehmet Imrak ile geçmiş zaman ve Van üzerine söyleştik. O hikayesini anlattı, biz ilgiyle dinledik.  

Kendinizi tanıtır mısınız?

1926 Van doğumluyum. Babamın adı Sıtkı’dır. Eski Edremit sokağında doğdum. Doğma büyüme Vanlıyım. Diğer Vanlılar gibi 1915 Rus işgali, Ermeni isyanı nedeniyle muhacirlik yaşamış bir aile ferdiyim. O zamanlarda bütün sülale hep birlikte gitmiş. Dedemin ismi Seyit Efendi Van’da kahvehane işletirmiş. O yıllarda Van’ı Ruslar ve Ermeniler işgal etmişler.   Komşuluk ilişkileri,  güven ve huzur ortamı bozulup Ermeni isyanı başladıktan sonra Müslümanlar Ermenilerin mahallesine, Ermeniler de Türklerin mahallesine giremezlermiş.

Aileniz muhacirlik dönemi nereye gitti?

Muhacirlik döneminde babamlar Adana Ceyhan’a gitmişler. Van ve Vanlılar 1915’te çok acı çekti.  1918’de Ruslar Van’dan çekildikten sonra bizler de 1938 yılı bahar mevsiminde Adana’dan memleketimiz Van’a geri döndük. Ben o zaman 12 yaşlarındaydım. Ceyhan’dan Diyarbakır’a at sırtında geldik. O zamanlarda vasıta yoktu. Bir gece Diyarbakır’da kaldıktan sonra sabah Van’a gelmek için tekrar yola koyulduk. Van’a geliş yolunda Van’a atanan valiyle beraber geldik. Tabi biz vali olduğunu bilmiyorduk, sadece bir vali birde koruma memuruydu. Vali bize nereye gidiyorsunuz diye sordu,  babam Van’a gidiyoruz dedi.  Valide babama bende Van’a tayin oldum, Van’a gidiyorum dedi. O Vali Van’ın ilk Valisi Mithatbey’di. Ben annem, kız kardeşim, babam, vali ve koruması ile birlikte yola koyulduk. Van’a dönüş yolunda köylerde kalıyorduk. Vali koruması ile birlikte köy muhtarının evinde kalıyordu. Bizde hangi köylü misafir etse orada kalıyorduk. Vali bazen at üzerinde rahatsız olduğundan aşağı iner ve yürürdü. Tatvan’a kadar geldik ve Van’a gelmek için gemiye bindik. Ve Van’a ulaştık. Diyarbakır’dan Van’a gelişimiz 15 güne yakın sürdü.

Adana Ceyhan’da neden kalmak istemediniz?

Evimiz, yurdumuz, birçoğu katledilmiş olsa da eş, dost, akraba komşularımız Van’daydı. Van bizim toprağımız,  doğduğumuz büyüdüğümüz yerdi.  O nedenle Van’a tekrar geri geldik. Çok zorlu, çileli bir yolculuk yaptık. Birçok Vanlı muhacirlik sırasında yollarda hayatını kaybetti.  Dönüş seyahatinden sonra babam vali ile arkadaş gibi olmuştu.

Van’a geldikten sonra ne yaptınız?

Van’a geldikten sonra babam şuan ki Cumhuriyet caddesinde Sönmez ismiyle bakkaliye dükkânı açtı. Bakkal Beşyol’dan gelindiği zaman sol tarafta bir dükkândı. O zamanlarda Cumhuriyet caddesinde dükkânlar boştu. Bende dükkân işlerinde babama yardım ederdim. Daha sonra terzilik mesleğine başladım.

Terziliğe nasıl başladınız?

Mesleğe Sami usta diye bir usta vardı onun yanında başladım. Sami usta İstanbulluydu askerliğini Van’da yapmış, evlenerek burada kalmaya karar vermiş birisiydi, Köylü Arif ağa vardı onunda kızıyla evlenmişti. Eşinin ismi Dilber hanımdı.  1940’lı yıllarda Van’da 4 tane terzi vardı. Bunlar; İdris,  Baki, Celal ve Sami ustaydı. Sami ustanın yanında çırak olarak işe başladım. İlk işe başlamam bir bez ile oldu. Ustam elime bir bez parçası verdi. İğneyi ipsiz bir şekilde bez parçasına batırıp çıkarmamı, sanki dikim yapıyormuş gibi dikmemi istedi. Bu şekilde el çabukluğu kazanmayı öğreniyordum. Dükkânın temizliğini falan yapardım. Kömür ütüsü vardı o zamanlarda onu hazırlardım. Van’da elektrik dahi yoktu. Ayaklı terzi dikiş makinesi vardı. Ustam dikişi onunla yapardı.

Kumaşı nasıl temin ederdiniz?

Kumaşlar Van’a dışarıdan gelirdi. Van’da Siirtli Abdulaziz ve Sabri Saydan adında iki kardeş kumaş satarlardı. Elbise dikim ücreti iki buçuk lira idi, iki buçukta kumaş tutardı ve bir elbise beş liraya mal olurdu. O zamanlarda fiyatlar böyleydi. Sami ustam herkese elbise dikmezdi. İstanbul terzihanesi olduğu için herkes gelip elbise diktiremezdi. Dükkânın yeri yine Cumhuriyet caddesindeydi. Cumhuriyet caddesinde 15 esnaf ya vardı ya yoktu. Geri kalan dükkanlar hepsi boştu. Köylüler satmak için Van’a getirdikleri davarlarını satamadıkları zaman bu boş dükkânlara bırakır, ertesi gün tekrar satışa götürürlerdi. Terzicilikte daha sonra devam ettim ve usta oldum. Ulu (Büyük) caminin önünde terzi dükkânı açtım. Asker çağım geldiğinden dolayı dükkanı kapatıp askere gittim.

Kimler takım elbise diktirirdi?

O zamanlarda yokluk, kıtlık, fakirlik dönemi olduğundan herkes elbise diktiremezdi. Vali, kurum amirleri, ağalar, Van’ın ileri gelenleri, maddi durumu iyi olanlar takım elbise diktirirlerdi. Van eşrafından Dede Maksut, Müezzin efendi, Şaban Boysan, Şükrü Yörük, Mahmut Ağa, Şakir Ağa hatırladığım isimlerdi.

Meslekte neler öğrendiniz?

Babam bana sanat daha iyidir, sen sanat öğren ben sana okuma yazmayı öğretirim dedi. Babam beni terzi yanına çırak olarakverdikten sonra bana öğretmenlik yaparak okuma yazma öğretti. Çok doğru bir karar verdiğini bugün bende tasvip ediyorum. O zamanlar eğer okusaydım ya bir odacı ya da sırdan bir memur olacaktım ama böyle bir mesleğin güzelliğini göremeyecektim. Bunun için babamın sözünü dinledim ve terzi oldum. Askerliğimi İstanbul’da yaptım, terhis olduktan sonra tekrar İstanbul’a  gittim.   20 sene terzilik sanatında staj gördüm. İstanbul Laleli semtinde Halil Öztürk diye bir ustam vardı ve onun yanında terzilik stajımı yaptım. Mesleğin inceliklerini öğrendim. Ustam İstanbul’un en popüler ustalarından biriydi.  Cumhurbaşkanı, devlet adamları, iş adamlarına ve ünlü isimlere elbise diken ustaydı.

İstanbul’a gidişiniz nasıl oldu?

Van’da mühürcü Yahya’nın oğlu benim arkadaşımdı. Tepebaşı semtinde (Vali Mithatbey Mahallesi)iki katlı bahçeli bir evleri vardı. 1940’lı yıllarda evlerini yedi bin liraya berber Lütfü’ye sattı. O zamanlarda evliydim ve bana gel benimle beraber seni İstanbul’a götüreyim dedi,  bende kabul ettim. Beraber İstanbul’a gittik ve orada bir evlat gibi baktı bana. İş bulmak için her gün çıkardım ve terzilere işçi lazım mı diye sorardım. Halil beyin yanında iş buldum ve orada işe başladım. Halil usta Cumhurbaşkanına, iş adamlarına ve ünlü kişilere elbise dikerdi. Bu kişiler arasında Cemal Gürsel, Cevdet Sunay gibi kişiler vardı.

İstanbul’a uyum sağlayabildin mi?

Biz Vanlılar her yerde çok itibar gören,  çabuk uyum sağlayan ılımlı insanlarız. Her tarafta sevilir ve sayılırız. Hele ki bundan yetmiş sene evvelki Vanlı insanlar daha çok itibarlıydı ve çok sevilirlerdi. Halil ustanın yanında işe başladım. Hafta da on lira gibi bir para alıyordum. Aldığım paranın dört lirasını ev kirasına verirdim, geri kalan ile de fevkalade geçinirdim.

Eşiniz nereliydi?

Eşim de Vanlıydı. Eşimle birlikte İstanbul’da 25 sene kaldık. Ev olarak İstanbul Cerrahpaşa semtinde kalıyorduk. O zamanlar İstanbul harika bir şehirdi. İnsanlar parklarda yatardı, ama şimdi insan evinde bile korkuyor, endişeleniyor. Öğlen yemeğini Boğaziçi’nde yerdim, bazen arkadaşlarla İskender yemek için Bursa’ya bile giderdim. Bursa’nın meşhur İskender kebabı yer geri dönerdik. Bazen Uludağ’a çıkar kendin pişir kendin ye misali gider yemeğimizi orada yerdik. İstanbul’da hemşerilerimiz vardı onlarla zaman zaman buluşup birlikte gezilere gider ve hasret giderirdik. İstanbul’da Necat Okayer, Hacıoğlu Fikret vardı.  Dostlarım gelirdi beni ziyarete, ustam bana oğlum gidin kahvede oturun hasret giderin derdi. Van’dan gelen dostlarım bile olsa gidin kahvede oturun orada hasret giderin derdi. Çünkü o zamanlar esnaf adabı vardı, kim olursa olsun gelip dükkânda keyif ve sohbet için oturamaz, çalışanları meşgul edemezdi.

İstanbul’u sevdiniz mi?

Osmanlı döneminden bugüne kadar Van ve Vanlıların yüzü,  gönlü, etkilenmesi hep İstanbul ile olmuştur. Van yeniliklerinde, gelişmesinde hep İstanbul’u örnek almış. İstanbul’da 25 sene kaldım, her günüm sanki yarın bayram var havasındaydı. İstanbul’a bir yorgan ile gittim, bir yorgan ile  Van’a döndüm. İşim çok güzeldi ve çok iyi para kazanıyordum. Yani kazandığım  parayı yedim ve gönlüme  göre harcadım. Çünkü para harcanmak için kazanılan bir araçtır. Düşünün bir öğlen yemeği için Bursa’ya giden biri nasıl para biriktirebilir ki.

İstanbul’da nerelere giderdiniz?

Taksim’de Maksim Gazinosu vardı oraya, Çakıl Gazinosu’na giderdik. Orada ünlü sanatkârlar vardı, akşam işten çıktıktan sonra gider o sanatkârları dinlerdik. O zamanlar Müzeyyen Senar, Münir Nurettin Selçuk, Hamiyet Yüceses, Münir Nurettin Selçuk  gibi sanatkârları dinlemeye giderdik. 6-7 Eylül olaylarını hatırlarım. O olaylarda çapulcular Rumların, Ermenilerin işyerlerini yağma ediyordu, çok kötü ve üzücü olaylardı. Ustam her zaman bana ve diğer çalışanlara nasihat ederdi, sakın olaylara karışmayın işten çıktığınız gibi evlerinize gidin derdi. Bu olayları yapanlar, dükkânların çoğunu olaylar sırasında yağma ettiler, iyi olan ürünleri götürdüler işlerine yaramayanları da yakıp yıktılar.

İstanbul’da Terzilik Mesleğinin Ne Gibi Püf Noktalarını Öğrendiniz?

İstanbul’da terziliğin zirvesini öğrendim. Van’da köylü terziciliği yapıyordum, yırtık, yama, pijama, gömlek gibi işleri yapardık. Her işi terzi yapardı şimdiki gibi hazır konfeksiyonculuk yoktu. Ustamın en çok üzerinde durduğu ve terziciliğin püf noktası yaptığın mesleğe emek vermektir derdi. Terzicilikte dikkat edilmesi gereken kurallar vardır, provalara çok önem vermek gerekir, doğru ölçüyü almak buna çok dikkat etmek gerekir. Terzicilikte doğru ölçü, doğru prova ve ince işçilik yapmak terziciliğin en derin kurallarındandır.

Van’a tekrar neden döndünüz?

Eşim İstanbul’da hastalanınca Van’a dönmek zorunda kaldım. Van’a geldikten belirli bir süre sonra eşim vefat etti. Daha sonra ailem beni tekrar evlendirmek istedi ve Edremitli bir bayan ile evlendim. O zamanlarda otelde yatıp kalkıyordum, Trabzon Oteli vardı orada kalıyordum. Daha sonra tekrar evlendim ve kendime terzi dükkânı açtım. Vanlılar İstanbul’dan terzi geldi, çok iyi terzilik yapıyor diye reklamım olunca rağbet gördüm. Bundan dolayı işlerim çok iyi gidiyordu ve zamanla kendime iki katlı bir ev yaptım. 2000 yılına kadar terzilik mesleğini yaptım. Bağ -Kur emeklisiyim. Vali, Belediye Başkanı, bürokratlara elbise dikerdim. Bunlar benim özel müşterilerimdi. Terzi dükkânım da üç kişi çalışırdı ve kalfaydılar. Ogün yanımda çalışanlar şimdi  birer usta olmuşlar ve terzi dükkânları var.

Kravat takmayı hiç bırakmadınız mı?

İstanbul’da kaldığım yıllarda, kravat takmayı orada öğrendim. İstanbul’da kravat takmak bir yaşam kültürüydü. Yani kendisine, çevresine  saygısı olan herkes kravat takardı. Bizde buna uymak zorundaydık. Van ‘da  da geçmişte  kravat takmak, şık  giyinmek bir kültürdü. Daha sonra bu kültürü Van’da  devam ettirdim ve 70 yıla yakındır devamlı kravat takarım.

Terziler neden  azaldı?

 Van’da Yahudi ve Ermeniler vardı. Tüccar yahudi  Moşe vardı. Böyle birkaç tane vardı. Bunlar sonradan İstanbul’a gittiler. Van’da onlar büyük esnaflık yaparlardı. Çok dürüst tüccarlardı, komşulukları çok iyiydi. Bizim dönemlerimizde terzilik de çok önemli, ilgi  ve saygı  gören bir meslekti. Terzilik ustalık isteyen  bir  iştir. Günümüze geldiğimizde konfeksiyonculuk terziliği neredeyse bitirdi. Hazır giyim hakim oldu diyebiliriz. Şuan 10 TL’ye pantolon alabiliyorsun, ama terziye gittiğinde bir pantolon 100 TL’dir. Bunu da maddi durumu iyi olan,  dikim elbiseye önem  ve değer veren,  giyiminde seçici olan,  el  emeği  kıyafetin  farkını bilen  kişiler terzide elbise diktiriyor zaten. Vatandaşların büyük bir bölümü  hazır giyimi tercih ediyor.

Size göre Van’ın özelliği nedir?

Van insanı  huzurlu, rahat,  stressiz, küçük şeylerden mutlu olmayı sever. Yaşadığı yere  ve komşularına huzursuzluk vermez.  Vanlı güven  dolu insandır. Huzuru bozulduğu yerde  durmaz, kavgayı,  gürültüyü, ahlak  dışı işleri sevmez,  ahlaklıdır, aile  ortamına  önem verir, yemeyi içmeyi  eğlenmeyi, sosyal hayatı  çok sever,  yeniliklere  açıktır,  kibardır, gözü  gönlü  toktur, yardımseverdir,  düzenlidir, memleketini  çok sever,  hanilik, kin nefret,  alavere  dalavere pek bilmez.  Vanlılar kültürlerini, geleneklerini her  şeye  rağmen kaybetmemişlerdir.

Sağlığınızı neye borçlusunuz?

Hayatım boyunca alkol kullanmadım. Sigara kullanmadım. Bunları kullanmadığım için sağlıklı bir şekilde bu yaşa kadar geldim. Yediğim doğal  yiyeceklere çok dikkat ederim. Az  yer  Yoğurdu  soframdan eksik etmem.  Gıybet, çekiştirme bilmem.  İbadetimi yaparım. Düzenli bir şekilde beslenirim. Sabah kahvaltısını mutlaka yaparım. Sabah kahvaltısında, kaşar peyniri, kavut, bal, pekmez, murtuğa, yiyorum. Sağlığım çok şükür yerinde.

Ailenizde o dönemde şehit ve kaybolan var mı?

Hayır, ailemde o dönemlerde kaybolan ya da şehit olan kimse yoktur.

Van’ı seviyor musunuz?

Memleketim, Vanlıları çok seviyorum. Emekli bir insan rahat ve huzurlu bir ilde yaşamını sürdürmek ister. Van’da da bunu görebiliyorum. Her yönüyle çok güzel her şeye rağmen huzurlu bir memleketimiz var. Öbür illere nazaran daha sakin,  kadir, kıymet, insanlık ve dostluğun olduğu yaşanılır bir memlekettir Van. Belediye hizmetleri, imar planı, park bahçeler kurulur, şehirde düzen sağlanır,  yeşile, temizliğe, bakıma,   yaşlılara kadınlara, çocuklara önem verilirse Van’ın çok daha da güzel olacağına inanıyorum. 

Bakmadan Geçme