Mavi Şehrin Kalemleri

Mavi Şehrin Kalemleri

ADIM KARDELEN

YÜKSEL GAZİOĞLU

 --Adım Kardelen,

Ben bir kardelenim.

Yürekten...

İnancım her dem Elif,

Boyun büküşüm

Tevekkülümden.

...

Kapattım gözlerimi.

Derinlerden, bir ney sesi,

Eşlik etmekte...

Meramın vakti geldi,

Vuslat yakındır.

Güneş doğmak üzere.

...

-Ben bir kardelenim...

Pul pul jalelerim, sevinçten

Tövbeler olsun! İsyanda nedir;

Vav olmuşum yürekten,

Zerrece sitem bilmem.

...

Ben bir kardelenim..

Akıbeti mevt bile olsa

Yüreğime kefilim.

Yine de güneşten vazgeçmem.

VURULDUM

YAŞAR ADIYAMAN

Geceydi ay karanlık bir pusuya düştüm

Dilden yoksun, gönülden yoksul

Bir bağa düştüm

Sesime ses veren ey Hak Sana düştüm

Cihana geldim gitmeye durdum

Hak yoluna şehadete düştüm

Rahimden düşerken Rahmana vuruldum.

 

Dedim ya geceydi ay karanlıktı

yüreğime düştüm

Öfkemi doğradım sesime kulak vermeden

Kalbimden uyanan imana düştüm

Ya Rabb şaşkınım sözden düşerken 

El- Hakk bilinmez ufkundan amana vuruldum

 

Geceydi yıldızlara bakarak açtım gönlümü

Baktıkça alemlere anladım rahmetini

Cihana değişmem asla Seni

Yaprakta kımıldayan kurtcuğun

rızkını

Ayağına getiren imana düştüm

Hak dedim hakkı senden bildim

Han olan Dünyanın  mezar taşına baktım

Gönlümün Habibi Sultana vuruldum.

 

Geceydi karanlıkta ruhuma düşen ak

Bir sağa baktım, birde sola bakarak

Kendimden geçerken donarak  cihana düştüm

Günleri aylara eviren zamanın çarkına düştüm

Ahiret yurdunu anlatan Kur'an'a vuruldum.

 

Gündüze evrilmiş zamana düşerken

Kurdu, kuşu ısıtan güneşi gördüm

Gönlüme düşen beşeriyete düştüm

Rızkından pay ile zekat veren zekaya düştüm.

Şaşkındım ummana hala şaşkın

Ahlak edep ararken sözden düştüm

İmanın şartı derken İslam'ın beş şartına vuruldum..

 

İşte hancı bu dünya gitmeye vakit

daralırken

Kendine gel diye nefsimi uyaran vicdana düştüm.

Hatadan uyandım Yaradana sığındım.

Şah damarımdan daha yakın El Vedûd ismine vuruldum.

SOR BENİ

DİLEK AVCIOĞLU

Gecenin sessizliğinde poyrazın telaşında,

Resmine dönüp yüzümü

Yaslayıp hasretin izlerine gözlerimi

Yüreğime değersen sen

Kirpiğine değecek o vakit

Üstüne serili yıldız tülleri

Tutacak ellerimi.

 

Sustuğum günlerde duy beni,

Geçmiş baharım; zaman uğultusunda,

Bu gece sokaklar benim

Kaldırımlarda hayalin,

Bir şafak vaktiydi,

Başını almış giden bulutların,

Fırtınam sen rüzgarda savrulan benim.

 

Bir ateş yanar bir yerlerde,

Göremediğim o topraklarında

Sustuğum kelimelerden acıyorum

Geceyi sabahından ayıran

Sen söyle, soran oIursa eğer

Yağmur kuşları başımda şimdi

Yankılanır yağmurlar gözyaşımda

Döküldüğüm denizlerden sor beni…

BEKLEYENE

MURAT ŞENDUR

Aşılmaz görünen şu zorlu dağdan,

Hızır yoldaş oldu aşıpta geldim.

Sevgiye susamış bu kurak çağdan,

Aşkla kabım doldu taşıpta geldim.

 

Hele bekleseydim suyum çürürdü,

Gönlümü bir sisli duman bürürdü.

Yeni doğdum desem kalkıp yürürdü,

Yönüm seni buldu koşupta geldim.

 

Eylenip yad elde yaban olmadım

Topraksız kaldım da haksız kalmadım.

Beni çok vurdular daha ölmedim,

Bu gün dünü sildi şaşıpta geldim.

 

Menzilim sevdadır izin sürdüğüm,

Nice dertli kullar adın sorduğum.

Gayrı yeter olsun hasret kaldığım

Hayli uzun yoldu düşüpte geldim.

 

Çukurovalıyım derdim de güzel,

Yeşerdi aşkıyla bağımda  gazel.

Eğilip bükülme elinde düzel

Ateş bana kaldı pişipte geldim.

SUSKUN-2

NURULLAH ÖZDEMİR

An olur kendimi göresim gelir

Aynalara bakar, bakar susarım

Kendi maverama eresim gelir

Perdeleri yakar, yakar susarım

 

Uzaktan kendime gelirim bazen

Ben bana mihmandar olurum bazen

Başımla başbaşa kalırım bazen

Âh u vâhı sıkar, sıkar susarım

 

Lal ana lal baba iki ümmiden

Kelimeler sürgün vermiş yeniden

Şairim; bilekçem Hükm-ü Ganî'den

Yüreğime takar, takar susarım

 

Öyle coşkunum ki seller el bağlar

Bent olsa tutamaz yıkılır dağlar

Dü gözüm bir dicle bir fırat, çağlar

Derin derin akar, akar susarım

 

Engine indirsem sevdâ kuşunu

Alsam pençesinden vuslat düşünü

Çırpar kanadını diker başını

Âsumana çıkar, çıkar susarım

 

Bilmem memleketin nerelisiyim

Garibim, garibin kerelisiyim

Kulların yüreği yarelisiyim

Yarem çürür kokar, kokar susarım

 

Hayâlim rüzgâra kapılmış bulut

Tay gelir fizana vardığı hudut

Ateş serâbının buğusu umut

Yağmûr benden bıkar, bıkar susarım

 

Süzer yelesinden bad-ı sabâyı

Tutar dizginlerim en yılkı tayı

Sırtında düşlerken o ilk rüyayı

Kişner şaha kalkar, kalkar susarım

 

Ellerim marina diner dalgalar

Varlığımı zifir gece ılgalar

Başımda çığrışır kara kargalar

Sesler kâbus korkar, korkar susarım

 

Hallacım hep dövdüm kendi göğsümü

Dövdüm de kabarttım renk renk süsümü

Dünyaya bitmeyen heves örsümü

Balyoz ile çakar, çakar susarım

 

Ömürlük paye de bir nefes kârım

Berheva; dert, tasa, hevâ, efkârım

Hıçkırman boşuna yeter sus ar'ım

Hicabımdan sarkar, sarkar susarım

 

Beni bana sordum beni tanımaz

Ay geceyi güneş günü tanımaz

Narmânî kalemin seni tanımaz

Yüreğimi burkar, burkar susarım

BİR SONSUZLUK GERÇEĞİ OLSUN AŞKIMIZ

HÜLYA KÖKSAL

Öyle kırık bakma bana

Maviyi damıttım umutlardan

Güneş yetişir elbet

Karanlık damlasa da sulara

 

Rüzgarlar oynaşırken denizlerde

Martılar kanıt sunar yaşama

Sevelim yeter ki birbirimizde bizi

Ağaçları ceylanları çocukları

Öper alnımızdan hayat bizi

 

Bitirmiyorum günü

Deniz fenerlerini kucaklıyorum

Balıkçıları masalları dünyayı

Taçlandıralım tarihimizi

Şenlendirelim coğrafyamızı

Eksilmeyelim

Eskitmeyelim ömrü

 

İnsan olmak suç değil

Yerleşme içine

Beyaz zambaklar açsın gülüşlerinde

Ellerin ki iki beyaz güvercindir

Kanatlansın özgürlüğe

 

Bir sonsuzluk gerçeği olsun aşkımız

Bakmadan Geçme