Mavi Şehrin Kalemleri

Mavi Şehrin Kalemleri

TEKGÖZ PİŞİK

NAZMİ SARAÇOĞLU

Tekgöz pişik derdik biz eskilerde

Onun yeri özeldi toprak evlerde

Bazen yakalardık onu kilerde

Mahçupmahçup bakardı Van'ın pişiği

 

Kimi maviş derdi, kimisi minnoş

Tüyleri pamuk gözleri pek  hoş

Terketti evleri şimdi yeri boş

Evlere neşeydi Van'ın Pişiği

 

Kar misali pamuk tüyleri uzun.

Denizden hoşlanır çimerdi yazın

Hem az işitir, hem kulağı uzun

Uzaktan bellidir Van'ın Pişiği

 

Sadık, sevgi dolu ilk baktığında

Hem  nazlıdır küser bağırdığında

Arkasını döner çağırdığında

Kaprislidir bilesin Van'ın Pişiği

 

Kapının  kolunu zıplayıp açar

Evde sıkıldı mı bacadan kaçar

Yüksekten atlar kuş gibi uçar

Ele avuca sığmaz, Van'ın Pişiği

 

Hele yavrusunu bir görün bakın

Boynuna masmavi boncuklar takın

Anasından ayrı koymayın sakın

Kıyameti koparır Van'ın Pişiği

 

Bir gözü kehribar bir gözü mavi

Şenlendirirdi o girdiği evi

Şimdiki mekanı Van Kedi Evi

Korumaya alındı Vanın Pişiği

Van'ın değeridir Tekgöz Pişiği

KENDİME MEKTUP

SÜREYYA ÇAKIR

Dilbilgisi kurallarını bilmeden

imla hataları ile yazıyorum sana...

Mektubuma başlamadan evveli yok işte

ben, mektup ile başlıyorum

evveli olmayan

ahiri  ise "selam ederim" diye, bitmeyecek olan.

 

Sonuna kadar yazmıyorum

hep eksik kalsın

sözlerin tamamlıyor diye işte.

 

Şiirler yazmıyorum

kuralları bilmediğimden

mektup işte sadece bu

gönlümün zarf olduğu ..

 

Adresine yolluyorum

ve gelmesini bekliyorum gözüm kapıda

sana yazıyorum

kendime yolluyorum...

senin adresin ben oluyorum...

 

her mektup ile sana olan aşkımı tekrar okuyorum.

ÖLÜMLÜ DÜNYADA

SULTAN NURTEN ERGİN

Yavaş yavaş kararıyor ortalık

Gökyüzü mavisi olur aydınlık

Gecede hilal ay kaybolur anlık

Gök mavi gözüne bakıp dalarken

 

Gül kokan tenini canla sararım

Yıldızları sayıp yerde yatarım

Şafağına güneş gibi doğarım

Gök mavi gözüne bakıp dalarken

 

Gönül kafesime sevdan ekerim

Dikensiz gülleri bağda dikerim

Ölümlü dünyada sende biterim

Gök mavi gözüne bakıp dalarken.

 

Kuruyan dudağa buse koyarım

İnceden inceye gönlün soyarım

Aşkına sevgimi katıp doyarım

Gök mavi gözüne bakıp dalarken.

OKUYUN OKUTUN

ORHAN OYANIK

Sınıfsız okula dönmeli ülke

Okuyun, okutun güçlü olalım

İlim,irfan ahlak değişmez ilke

Okuyun, okutun güçlü olalım

 

Birileri ister cahil kalınsın

Kötü emeline alet olunsun

Onun emri ile nefes alınsın

Okuyun, okutun güçlü olalım

 

Cehaletin izi kolay silinmez

Bir yerlere öyle kolay gelinmez

Emek harcamadan birşey bilinmez

Okuyun, okutun güçlü olalım

 

Ey ahali bilgi güçtür biliniz

Her nerede ise  gidip alınız

İlmin gölgesinde mutlu olunuz

Okuyun, okutun güçlü olalım

 

Okumak en büyük tutkumuz olsun

Başucumuzda bir  nutkumuz olsun

Kanayan yaraya katkımız olsun

Okuyun, okutun güçlü olalım

 

İlimdarbilginin  kötüsü olmaz

Bilgili bir insan ufuksuz kalmaz

Bu güzel evrene kötülük salmaz

Okuyun, okutun güçlü olalım

NERELİSİN?

EMİNE PİŞİREN

Hani şairin dediği gibi;

"Salkım salkım tan yelleri estiğinde, mavi patiskaları yırtan gemilerinle, uzaktan seni düşünürüm İstanbul."

Bazen aklıma gelip farklı sessizliklere çekiliyorum.

Bir insan en çok hangi şehirde yaşıyorsa oralı oluyor.

İstanbul gibi kalabalık mozaik kültürlerle iç içe yaşayan birinin gürültü ile stresten uzak kalmayı başarması çok zordur.

Tam 42 yıl yaşadığım anılarımı her köşesinde bıraktığım, o medeniyetler beşiğinden ayrılmak bana oldukça zor gelmişti.

Aslında çocukluğumun gençliğimin kozası olmuş şehirden kendi isteğimle göç etmemiştim.

 Kopartılmıştık!

Evet yanlış okumadınız!

Hem de Büyük Marmara depremi ile...

Ailece yaz tatilindeyken yeni satın aldığımız Kartal"da ki evimiz ağır hasar almıştı. Biz de o tatilden bir daha geri dönmemiştik.

Özlem sağarken uzaklardan İstanbul'uma şiirler yazardım. Yaşadığım küçük sahil kasabasının ırmağına,

"Ey aşkların şehri İstanbul! Seni sevmekten vazgeçmedim. Özlüyorum seni. "

Küçük notlarla  sevdiklerime bin selam ve sevgilerimi iliştirerek  suya bıraktığım kağıttan kayıklarım çok olmuştur.

Yıllar sonra ara ara ziyaret ettiğimde dünyanın gözbebeği şehrimin;  yeni sahipleriyle birlikte 7,5 milletin değil binbir çeşit insanıyla gözlerime yabancılaşmıştı.

Acaip beton yığını olmuş, yeşili azalmış, gürültü ve nüfusu artmış, gökyüzünün gözlerimizden daha da uzaklaşmış olduğunu, çok değiştiğini görmüştüm.

Artık tanıdık gelmiyordu gözlerime yabancı bir ülkeye ayak basıyor gibiydim.

Aracımızın plakası gibi bizim de şehrimiz değişmişti!..

Üstelik ben de bir turisttim!

Ve en güzel yıllarımın evsahibini özlemekten vazgeçtim!

İnsanlar ölecek ama İstanbul hep adıyla, eski şanıyla, tarihiyle yaşayacak ve akıllarda kalacak kadar büyülemeyi sürdürecek bir şehirdir.

Şimdi yeni tanıştığım biri soruyor:

" Nerelisin!"

Az duraksıyorum. Şehrimi hissediyorum. O dakika yüzüme gizemli olduğu kadar tatlı bir gülüş yerleşiyor, yanıtım;

" İstanbul" oluyor.

Kim demişti?

"Galata gibi ol! Bazen korkup geriye çekilen kalbine söyle Galaya gibi dimdik dursun. Bu yol zor olacak ama bizde kolay olmayacağız."

İşte öyle...

KIZIM

SERPİL HAZIR

Seni çizdi kalemim hafif gamzelerin.

Kalem kaşların ,tatlı gülüşlerin.

Uzun saçların içi gülen gözlerin.

Model değilsin ki kalemim de iki değil bebeğim.

 

Derdin ya kalemin bana da işlesin.

Sen zaten adlandıramadığım şiirimsin.

Allahımınlûtfu en büyük hediyemsin.

Yazayım seni çizmeyim kimseler görmesin.

 

Dert ortağım dinlerken kocamansın.

Bilmesem biberonlu halini sanki arkadaşımsın.

Çok ince bir o kadar da kırılgansın.

Hâla başın sinem de duygusallaşırsın.

 

Sevgi taşıyıcısı gibisin dopdolu kalbin.

Hastalığımda hemşirem mutfağımda yamağımsın.

Evimin prizsiz ışığısın.

Neşem bir tanem kızımsın.

 

Birinin derdini dinleme yeter ki.

Oturup ağlarsın.

Tüm ailenin açtığı kolların sarmaladığı sevgi yumağımızsın.

Sahi ne zaman büyüdün sen daha dün ufacıktın.

 

Kızım anneciğimin takılan adısın.

Onun kadar zeki onun kadar merhametli olasın.

Bilirim sevmezsin süslü kelimeleri.

Tamam tek bunu söyleyim canımsın.

 

Rabbimin en büyük hediyesisin .....

‪BEN SUSTUM,

SÜMER GÖLGE

Deniz karıncalandı göğsümde,

Şubat eridi,

Dalga vurdu cümlelerime,

Gözlerimde delindi gökyüzü

Ben serildim göğe,

Serpildi boyu umutlarımın,

Dibinden kesildi.

Ben üşüdüm,

dünya dönüşünden hiç eksilmedi,

Yılki atlarına sarıldım,

Doğa başımda paralandı.

Ben koştum

Çamur sıçrayan elbiseler tanıdım

Yağmur çökerken yere

Gökyüzü kızıl elbisesini giydi,

Sapanımla avladım büyüklüğü

Küçüklük bende kaldı

Ben dünde.

Gün bitti,

Sandaletlerimde deniz tuzu resimler

Avuçlarımda dökülen kum

Ve en çokta

Aklıma sızan sen.

Kaç kat giydim yokluğunu

Ama içimde hep sen..

Bakmadan Geçme