KUL HAKKI VE ÇEVRE KİRLİLİĞİ…

Mustafa M. Atilla yazdı...

Malum konu başlığı böyle ise, kul hakkındaki kirliliği bu format üzerinden ortaya döküp saçıp, dağıtıp yorumlamayı, konu üzerinde derin, fakat daha basit,anlaşılır bir şekilde veya düşündürmeye yönelik, bir kaç tebessümden uzak,kızgınlıkla dikkatim den kaçmayan veya kaçırmadığım uslanmaz insanların yaşamları içinde, belkide düşünme kabiliyetlerindeki eksikliklerinden doğan davranışlarla ortaya çıkan düşünce ve davranışları birkaç örnekle göz önüne sermek iyi olur kanısıyla yazdım.

Ucu, başı, sonu kime, kimlere dokunursa dokunsun yazılması,çizilmesi gerek,çünkü yanlışa prim vermek veya yapanlara gülümsemek yüzde kırışıklığa neden olur.

Konu başlığındaki kul hakkı için ,önemli bir duyuruyu yapmam gerek galiba, konuya dalmadan önce. Kul hakkı için mevla ne açıklamada bulunmuş kısaca ona bakıp öyle geçelim derim.  Kesinlikle yenen bu hakkın, kullar arasında,aralarında çözümlenmesini koşula bağlamış ve bağışlayabilmesi için de kula, kullara danışacağını aleni olarak bildirmiştir. Dokunmak istemediği tek durum bildirgesi bu olsa gerek.Mevla ne eylerse güzel eyler.

Van depreminin acısını fazlasıyla yaşadık,bir daha olmasın inşallah.Fakat bana hiç kimse bu tabiat olayını faya bağlamayı kafama sokuşturamaz. O kırılmalar, çatlaklar ! bizlerdeki çatlak ve kırılmalarla ilgili olduğunu düşünenlerdenim. Kul hakkı ile ne ilgisi var sorusunun cevabına dair; deprem sonrası yaşananlardan bazıları dikkatimden kaçmadığındandır.

Verilen büyük gazabın akabinde imkanı olan insanlar yurdun dört bir yanına o şokla dağıldılar,imkanı olmayanlar ise soğuğun,çamurun,sıkıntının,üzüntünün yanı başında yaşamlarını idame etmenin yolunu ararken!! şahitliğimde ‘’KUL HAKKININ EN ÇOK YENİLDİĞİ ANKARA’NIN’’ Meclisinden ve devletin üst kademelerine oturmuş imkan sahipleri  yerleşmede hak etme önceliği olan çalışanlarından önce, yüz aşinası oldukları insanları kamu kurumlarının misafirhanelerinde ağırlamanın zevkini çıkardılar,belkide böbürlenip,yutkunup durdular, kulun hakkını kula teslim etmediler.Hiç bir zaman da etmezler.

Çatlaklar oluşturur mevla onun için neden?

Kul hakkına riayeti, gözetmediğimizden,

Hakkı, hak sahibine teslim etmediğimizden,

Yetim hakkını koruyamadığımızdan,

İnsanı yaratmasındaki gururu ona tattırmadığımızdan,

Ben; sizi yalnız bana ibadet edesiniz diye yarattım dediği halde, biz ona, mala,mülke paraya,zevke,saltanata iman ettiğimizi, yaşantımızla gösterirsek, bizi yaratıp boş bırakmayan mevla kırarda, çatlatır da, yok da eder hiç acımadan.

Çok insanla; fayda,hatta,kırıkta ayrıştığım bu konu, Mevlanın, güzelinden uzak bir yerde eylediğindendir derim.

Bir vesile ile bir tanıdığın evine misafir olduk, sağlıktan,hastalıktan konu açıldığında katlı dolap kapağını açıp gururla,raflara sıraladığı eczanenin bir rafındaki toplam ilaçlar kadar ilacı ne için yazdırıp aldığını ne olduğunda kullanacağını, tarihi geçtiği zaman atıp yenisini yerine koyduğunu anlatırken her zaman yaptığım gibi eyvah deyip kul hakkını dolabına doldurup sakladığının farkında olmayışı, kulların vergileri ile alınıp imkan sağlayan bu hizmeti yine mahşer hesabına bıraktığının cehaleti için, içimden yazıklar olsun diyerek fazla müdahalelerin de işe yaramadığını da çok iyi bildiğimden, mevzuyu başka yön bulması için çevirip kalkmayı uygun gördüm. Onaylamıyorum, hiç de  tasvip ettiğim bir düşünce olmadığını paylaşmak istedim.

Bayram arifesi aracımla eve doğru trafikte ağır ağır yol alırken trafik ışıklarına az bir mesafe kala araçlar dur kalk ,dur kalk ilerlerken arkaya baktığımda Antalyadan ilçelere, şehir dışına bayram heyecanı ile gitmeye çalışan, yüzlerce otomobil ve öndeki diğer araçlar, konvoy halinde beklerken, bir yandan da  yeşil ışığın yanmasını takipte olduğumuz anda, sağ taraftan sadece sağa dönüş olan tali yoldan, kenardaki alçak kaldırıma çıka ine, en öne kadar aracı ile gelen, solundaki araç kuyruğuna kaynak yapmaya, girmeye çalışan, medeniyetten, saygıdan yoksun, kul hakkından bi haber bir araç sahibi beklemeyi, yeşil ışık yanıncaya kadar sürdürdü. Bu arada araçlardan sesler yükseldikçe yükseldiğini  duyduğu halde pişkinlikle umursamadan bekleyen araç sahibi, yeşil ışığın yanmasıyla umursamazca yoluna devam etti ve gitti.

Değerli okurlarım bunu neden hikayeleştirdiğimi merak edebilirsiniz veya bu ne söyleyebilirsiniz.

Ben aracı ile en önden kaynak yapan şahsa konvoydaki insanlar gibi bağrış,çığrış itirazları yapmadım, söylenmedim bile, çünkü çok iyi biliyorum ki bunun 2 bedeli vardır. Birincisi onun yaptığı ne olursa olsun ölmeden önce  başına geleceği yani  o zatın bir sonraki zamanda ikinci ışığa muhakkak bırakılacak olmasını bildiğimden, ikincisi de bu yaptığı kurnazlığın kul hakkını devreye soktuğunu da çok iyi bildiğimdendir. o halde önüne geçen o kırmızı ışıkta geçmesi gerekipte  geçemiyen son kişiden helallik almayı mahşere bırakmış olacağından,düşüncesizce davranışının ceremesini hem bu dünyada hemde öbür dünyada görmüş olacaktır.

Aslında yazmak istediğim konular;  basit gözüksede detayları ile ince ayrıntıda gizli  konular. Nasıl Mı? Birinin önüne haksız olarak trafikte, bankada, otobüs durağında, hastanede, gördüğümden dolayı! hac kayıtlarında,yemek kuyruğunda menfaat sağlanılacak her yerde ve işte öne kaynak yaptığımız zaman  ??

Önüne geçtiğiniz  insanların tümüne zaman borcunuz var demek.

 Önüne geçtiğiniz kırmızı ışığa takılan araca tükettiği yakıtı borçlusunuz ve insani  çevre kirliliğine yol açtınız demektir.

Önüne geçtiğiniz her şeyde bunlar gibi borçlar, haklar mahşerin hesabındaki bir başka kul hakkındaki çevre kirliliği oluşturur. Önemli bir örnek daha, hac kaydı sırasında yapılan sıra haksızlığı; gidebilecekken gidememe durumu ve ölüm tecellisi halinde farkında olmadan sırasını aldığımız kişinin ödenmesi zor olan kul hakkının yenmesi de ayrı bir  gasp kirliliği.

En ufak boyuttaki kul haklarının da adaletle, hakkı hakka teslimiyet te kararını karar sahibine bırakarak  teraziye konacağını unutmamak gerek. ‘’Devam ediyorum; Bankaya giriyorum  o anda tanıdık  biri çıkıyor oluyor,  bana üzerinde sıra numarası olan kağıdı uzatıyor, ne bu demeye kalmadan bir tanıdık gelir diye fazladan iki adet sıra numarası aldıydım diyor, aferim diyorum bende tabiki.

Düşünmeden yaptığımız bu işler tövbe ile af olur mu bilmiyorum?. olmaz galiba? yine bir sürü insanın sırasını alıp bana vermeye çalışan ahbabın ,ahmaklığını yine kendisi ödeyecek olması çok acı.

Yine bir babanın ele gidiyor düşüncesi ile kız evlada vermediği veya çok az verdiği miras paylaşımındaki kul hakkı kirliliği,bambaşka bir basiretsizlik kirliliği değil midir.

Bazı insanların bir önceliği de diğer insanlardan ayrıcalıklı olmak, gittiği yerlerde, ortamlarda farklı karşılanmak,farklı davranılmasını beklemek, veya en iyi yere oturtulmasını düşünmek, ilgi alakayı üzerine odaklatma, en güzel masa dizaynı ile yemek yemek,cenaze evine bile çevre zenginliğini gösterişte biriktiren grupla gelip taziyesini samimiyetsizce sergileyen insanların yaptıkları kirli davranışlar mütevazi düşünceden uzak yine gözden kaçmayan belki kul hakkı oluşturmayan çevre kirliliği.

Kulağıma gelen insani bir çevre kirliliği daha, başta doğu bölgelerinde cehaletin bir şekilde zenginlikle buluştuğu gösterişin etrafa hunharca savrulduğu, bir kısım insanın hayat hikayelerinin konusu olan paranın yaptığını, her yerde olduğu gibi burada da yapması.Para teranesi içinde yüzen,bilhassa çocuklarını özel okulda eğitim aldıran veliler, değerli öğretmenlerimize saygı ve edep içinde olmadıklarını üzülerek duyuyorum. Öğretmenlerimize yapılan her iyi niyetten uzak konuşmalar,davranışlar,söylemler çevre kirliliğinin makrosu sayıyorum.

Kul hakkı ve çevre kirliliğinde daha dikkatli, daha derin düşünme: biz insanları Mevlananın gözünde yüceltecektir.

Bakmadan Geçme