Kadına yönelik şiddet engellenebilir

Kadına yönelik şiddetin son bulması için toplumun bilinçlendirilmesi gerektiğine dikkat çeken Psikiyatrist Prof.Dr. Nevzat Tarhan, ‘Özellikle öfkeyle baş etme konusunda ailede öfke yönetimi eğitimleri verilmelidir. Üniversitelerde ‘Şiddeti Araştırma Merkezleri veya Enstitüleri’ kurulmalıdır. Sürekli Eğitim Merkezleri’nde bu alanda sonuç alıcı eğitimler yapılmalıdır. ‘Yaşam koçu’ olacak kişilerin her anlamda donatılması gereklidir.' diyor.

Vansesi Haber Merkezi

Kadına yönelik şiddet, ülkemizde olduğu kadar dünyada da kanayan bir yara. Neredeyse her gün çok sayıda kadının maruz kaldığı şiddeti önlemek amacıyla tüm dünyada 25 Kasım Dünya Kadına Karşı Şiddeti Önleme Günü olarak anılıyor.

Üsküdar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan, ülkemizde son dönemlerde artış gösteren kadına yönelik şiddeti bitirecek uygulamaların olduğunu belirterek şu tespitlerde bulundu:

Kadının özgürleşmesi hareketine erkek alt kültürü hazır değildi

Türkiye’nin AB’ye girme sürecinde kadının özgürleşmesi hareketi ülkemizde çok hızlı bir şekilde gelişti. Öyle ki, erkek alt kültürü buna hazır değildi. Kadının bu hızlı özgürleşme talebine karşı erkekte yanlış anlama ve algılamalar ortaya çıktı.

Kılıç çekme duygusuna fırsat verilmemeli

Kadının özgürleşme hareketi, kadın-erkek savaşına dönüştürülmemelidir. Erkekte ‘Kılıç çekme’ duygusu uyandıran yaklaşımlardan uzak durulmalıdır. Ancak Batılı feminist yaklaşımların ülkemizde de uygulamaya koyulmasının istendiği gerçeği var. “Eşin sana bağırıyorsa sen de ona bağır, bir şey atıyorsa sen de at” gibi yaklaşımlar kadınlarımıza öğretilmek istenmektedir. Bu tarz söylemler çok yanlıştır. Bunun gibi tutumlar şiddeti daha da artıracağı gibi öfke kontrolünü de zorlaştıracaktır.

Öfke yönetim eğitimleri verilmeli

Öfkeyle baş etme konusunda ailede öfke yönetimi eğitimleri verilmelidir. Üniversitelerde ‘Şiddeti Araştırma Merkezleri veya Enstitüleri’ kurulmalıdır. Sürekli Eğitim Merkezleri’nde bu alanda sonuç alıcı eğitimler yapılmalıdır. ‘Yaşam koçu’ olacak kişilerin her anlamda donatılması gereklidir.

Kadınlar yaşam koçuyla desteklenmeli

Şiddet ve istismarı önleme konusunda STK’ların çalışmalarını göz ardı etmek mümkün değildir. Bu alanlarda çalışmaları kesinlikle gereklidir, desteklenmeleri önemlidir. Özellikle yurt ve rehabilitasyon merkezlerinde kalanlar yaşam koçluğu şeklinde desteklenmelidir. Dünya genelinde yürütülen çalışmalara bakıldığında gelişmiş ülkelerde özellikle de ABD’de Kadın Sığınma ve Çocuk Rehabilitasyon Merkezleri’nin Psikiyatri Merkezleri’ne yakın olduğu gözlemleniyor. Çünkü kriz anında hemen müdahale edebilmek çok önemlidir.

Medya da elini taşın altına koymalı

Özel sektör ve medya kuruluşları da şiddeti önlemeye yönelik çalışmalarda bulunabilirler. Psikiyatri uzmanları ve psikologların katılımıyla eğitici programlar organize edilebilir. Çünkü çocuklar şiddeti örnek alıyorlar. Çocuk şiddeti aileden örnek aldığı gibi aynı şekilde medyadan da etkili bir şekilde alabilmektedir. Televizyonlarda yayınlanan programlarda yer alan bir şiddet sahnesi kesinlikle çocuğu olumsuz etkileyecektir. Yine çizgi filmlerde işlenen konular ve şiddet çocuk üzerinde etkili olacaktır. Bu görüntülerin çocukları doğrudan etkilediği ve çocukların gördüklerini örnek aldıkları gerçeği hazırlanan yayınlar sırasında göz ardı edilmemelidir.

Gelişmiş beyin düşünerek hareket eder

Sorun çözme konusunda şiddetin aracı olarak kullanılması gelişmişlik seviyesiyle yakından ilgili bir durumdur. Gelişmiş kişiler sorunu çözmek için düşünen beyinlerini harekete geçirirler. Gelişmemişler ise daha çok hisseden beyinlerini kullanırlar. Bunun bir sonucu olarak da öfkeye öfkeyle karşılık verirler, öfkelerini kontrol edemezler.

Öfke kontrolü eğitimlerini risk gruplarına uygulamak gerekiyor. Geçmişinde şiddet öyküsü olanlar mahkemeye gitmişse bu kişiler ‘Risk Grubu’nu oluştururlar. Yapılacak çalışmalarda bunlar göz önünde bulundurulmalıdır.

Mahkemeler de bu noktada ‘Öfke Kontrolü Eğitimi’ alınmadığında ‘Belirli bir oranda hapis cezası verilmesi’ gibi yasal önlemler almalıdırlar. ‘Öfke Kontrolü Eğitim’i alınırsa evine girmeye izin verilmesi, Öfke Kontrolünde Denetimli Serbestlik Kuralları’nın işletilmesinde şiddetin azaltılmasında fayda sağlayacaktır.

Gönüllü annelik uygulamaları yaygınlaştırılmalı

Sosyal sorumluluk projesi olarak Üsküdar Üniversitesi ve NPİSTANBUL Hastanesi olarak biz İstanbul Valiliği ile birlikte “Haydi Tut Elimi” ve “Mutlu Yuva Mutlu Yaşam” Dernekleri olarak çeşitli çalışmalar yürütmekteyiz. Mahkeme kararıyla kurumlarda koruma altına alınan çocukların bakımını üstleniyoruz. Tedavilerine katkı sağlandığı gibi yasalara uygun, denetlenebilir, gönüllü annelik şeklinde çocuklara bakım ve hizmet verilmektedir. Bu tarz yapılanmalar artırılmalı ve desteklenmelidir. Aile içinde şiddet gören, travma yaşayan ve kuruma terk edilen çocuklar şiddet potansiyeli risk grubunda yer alan çocuklardır. Bunların bakımını üstlenen sosyal sorumluluk projelerini devletin fiili ve mali olarak desteklemesi gereklidir. Bu yapılara kaynak desteği sağlanmalıdır.

Toplumsal farkındalık oluşturulmalı

Rehabilitasyon Merkezleri’nin açılması desteklenmeli ve her bakımdan teşvik edilmelidir. Gönüllüler ve özel sektör devletin yükünü bu yapılırsa azaltabilecektir. Mağdurların oluşturacağı dernekler de teşvik edilmelidir. Şiddet kurbanlarının tedavisinin yanı sıra toplumda ‘Farkındalık’ oluşturmak amacıyla yapılacak çalışmalar da önem arz etmektedir. Toplumun bilgilendirilmesi ve bilinçlendirilmesi birden bire ortaya çıkmayan şiddetin önlenmesinde fayda sağlayacaktır.

Medyanın koruyucu ruh sağlığı programları yapması gereklidir. Bu konuda teşvik edilmesi, kurumlara kolaylıklar gösterilmesi yararlı olacaktır. Kamu teşviklerinin sağlanması bu programları arttıracaktır. Toplumun bilgilendirilmesi açısından bu çalışmalar önemlidir.’

Kadın-erkek eşitliği konusunda eğitim verilmeli

Üsküdar Üniversitesi, Çözüm Odaklı Kadın Sorunları Uygulama Araştırma Merkez Müdürü Prof. Dr. Nazife Güngör de şunları söyledi:

’Kadın ve erkeğin öncelikle birbirlerini insan birey olarak kabul etmeleri bir bilinç işidir. Bu da kültürel gelişmeyle ilişkilidir. Bu nedenle de yalnızca hukuksal düzenlemelerle yetinilmeyip toplumun kadın ve erkek eşitliği konusunda eğitilmesi için çok daha uzun vadeye yayılan doğru eğitim politikalarının geliştirilmesi gerekmektedir. Örgün eğitimin yanında yaşam boyu öğrenme projelerinin bu anlamda etkin biçimde uygulamaya konulması ve bu konuda toplumdaki bireylerin bilinçlendirilmesi büyük önem taşımaktadır. Kadın nüfusun hala % 34’ünün eğitimsiz olduğu bizim gibi toplumlarda kadına şiddet vb. sorunların yaşanmaması mümkün görünmemekte. Öncelikle bu yöndeki eksiklerimizin giderilmesi gerekmektedir.'

Bakmadan Geçme