İŞTE HAYAT VE KAMİL KOYUNCU

Ümit Kayaçelebi yazdı...

Yaprak nasıl düşerse akıp kaybolan suya,

Ruh öyle yollanır uyanılmaz bir uykuya,

Duymaz bu anda taş gibi kalbinde bir sızı:

Fark etmez anne toprak ölüm maceramızı.

Yahya Kemal

Üstadında dediği gibi dünyada başlayan bu maceramız istesek de istemesek de bir gün sona eriyor. Geriye kalan yaşananlar ve hatırlananlar.

Yüce Mevla’m dünya maceramız sona ererken ardımız sıra bir hoş seda bırakıp gitmeyi herkese nasip kılsın.

Derken Van’da herkesin Kamil Hoca diye tanıdığı Kamil Koyuncu hocamız da Hakka yürüdü.

Kamil Hoca benim çocukluk arkadaşlarımdan biriydi. Kendisiyle gönül bağımız hiç kopmadı. Her zaman türlü vesilelerle konuştuk görüştük.

Kendisiyle tanıştığımız o yıllarda Van’da bu kadar tarikat, cemaat ve çeşitli gruplar yoktu. Hizmet erbapları zar, zor şartlarda dini faaliyetlerini sündürmekteydiler. Bu meyanda Van’da risale cemaati olarak iki grup biliyorduk. Birincisi okuyucular diye o yıllarda tabir edilen ve risale derslerinin okunduğu risale grubuydu. Bu guruba ait Bahçıvan Mahallesinde eski Banka Sokağının alt sokağında iki katlı bir betonarme evin bulunduğu binanın alt katı hayır sahibi tarafından bu hayırlı hizmete tahsis edilmişti. Dersler uzun yıllar boyu hep burada yapıldı ancak daha sonraki yıllarda zamanın şartları içinde o medrese evler daha da çoğalmaya başladı haliyle.

O zamanlar bazı risaleli nur talebeleri o yıllara has berelerle gezerlerdi. Kim bu diye sorana da nurcu derlerdi. Nur ve nurculuk çok daha fazla yaygın değildi. Çoğu insanda bilmiyordu. Ama bilenler de bu yolda yürüyorlardı her şeye rağmen.

Eski yılları yaşayanlar bilirler bazen radyo haberlerinde: “… Kütahya’da veya Van da nurcular ayin yaparken yakalandılar tevkif edildiler” diye haberleri çoğu insanımız duymuş ve şahit olmuşlardır.

Nur talebesi olanlar yine bildikleri yolda yürürlerken tabi tutuklanmalar mahkumiyetler de olmuyor değildi.

Mesela Van’da Allah rahmet etsin Erol Kuralkan, Celal Alıcı (Bizim akrabamızdı) kaç kez ceza evine girdiler.

Risalei nur kitapları bu kadar bol ve lüks de değildi.En basit kağıtlara basılmış. Her yerde satılmaz ve zor bulunurdu. Olanlar da çoğu zaman saklarlardı. Bazen risale kitabı ile okurken ve eviniz de arama yapıldığında doğrudan mahkemelik oluyordunuz.

İşte bu mahkemelere en çok gelen koşturan Rahmetli Avukat Bekir Berk’ti. Onu da 60 lı yıllarda alçekiç pasajında rahmetli sait ağabeyin kahvesinde görmek tanışmak bize nasip olmuştu. Allah rahmet etsin o muhterem insan her bir risale nur davasında şehirden şehre mahkemeden mahkemeye koşup duruyordu. Hizmetleri asla unutulmaz.

Bu bahsettiğim o yıllarda okuyucular diye bahsettiğim gruptaki insanlar o yıllarda Demokrat ve Adalet Parti taraftarıydılar ve siyasal tercihleri o yöndeydi. 60  lı yılların sonunda Haftalık İttihad Gazetesi ve daha sonra Yeni Asya Gazetesini rahmetli Mustafa Niyazi Polat çıkarınca o cihetteki insanlar da o gazetelere müheyya oldular ve bu gün de bu yönde devam ediyorlar. Rahmetli Polat’ın eşi Zeynep Münteha Pulatta  Yeni Asya da köşe yazarıydı. Ruhları şad mekanları cennet olsun.

Bir risale grubu da Yazıcılar dediğimiz gruptu. Bunların yeri de Atatürk Lisesi altında Haydar (Okyayla)’nın eviydi. Haydar Okyaylı (Ğoroz Heyder denirdi) nın oğlu Enes Okyaylı da cemaatten olduğu için evlerini senelerce medrese olarak hizmete sundular.O grupta orada toplanırdı. O grup ta Osmanlıca yazmaya ağırlık verildiği için onlara yazıcılar deniyordu. Ancak onlarda yine risale derslerini yapmaktan geri kalmıyorlardı. Onlarda zaman içersinde Milli Gazete ve Yeni Devir Gazeteleri ile tanışıp onları okudular.

Arada nifak anlaşmazlık diye bir şey de yoktu sadece metot tercihleri vardı. Bu grup da zaman içerisinde önce Milli Nizam Daha sonra da Milli selamet Partisini desteklediler.

Alçekiç pasajında Hacı Şerafettin Koç ile Muttalip Dalkıran ikisi de risale cemaatine mensuptu. Hacı Şeref Selametçi Muttalip amca da Adalet partiliydi. Biri Milli gazete okur bir diğeri de yeni asya okurdu. Biri Selametçi öteki de adaletçi. Ama ikiside risalei nur mensubu.

Bu birbirlerini çok seven iki insan aynı davaya inanan iki komşu esnaf lider, parti, gazete yüzünden bir türlü anlaşamazlardı.Ama komşuluk ilişkisinde çok Fevkalade ilişkileri vardı. Tartışırlardı bir diğerine hele gel otur bi çay içağ der ve mevzu kapanırdı. Ben o tatlı tartışmalara çok şahitlik etmişimdir. Muttalip amcanın oğlu sağdır beni teyit eder ve hatırlar.

İşte o yıllarda Nurcu diye tanınan ve bilinen aklımda kaldığı kadarıyla bazı isimleri yazayım İnşallah;

Erol, Hamit, Mehmet Kuralkan ve Kuralkan ailesi. Reşat Kaya, İshak Övet, Peynirci Salih Yaprak, İbrahim Öngel, Sait abi  kahveci, Celal Işık, Celal Alıcı, Muttalip Dalkıran, Muzaffer Küçükyıldız,Necati Gürbüz, Tufan Ebinç, Ahmet Ekinci, Mustafa Öztürkçü, Halil Uslu, Ali Gürsoylu, Enes Okyaylı, Mevlüt ve Şeref Koç, Saatçi Remzi, Hasan Tanrıtanır, Kutlu ailesi, Nuri Güleşer, Hamit ve Hasan Ekinci, Tevfik ve Ali Mergen,İrfan Telli, Muhittin Toprak, Şakir Coşkun,Bilal Yaprak, Mikail Şahinalp ve bu gün aramızda olmayan Kamil Koyuncu kardeşim.

Elbette ki Van’daki risalei nur cemaati bu kadar değildi. Ben sadece 1950-1960-1970 yıllarına dönerek bu isimleri tespit ettim. Unuttuklarımız varda buraya yazmadıysak hoş görsünler.

Kamil hoca ile çocukluk yıllarımızda sık buluşur görüşürdük. Daha sonra hayata atıldık o öğretmenliğe başladı bende memurine ama dostluğumuz hep sürdü. Bazen beni risale derslerine eski yıllarda olduğu gibi davet ederdi ve ben de giderdim.O hayatını risale hizmetine adadı ve öyle de gitti. Davasına inandı  ve bu yol da hiç taviz vermedi.

Bir gün bana bir poşetle geldi bak dedi bunlarda ne var biliyor musun? Yok dedim hoca ne bileyim. Poşeti açtı 60’lı yılların ittihad gazetelerini açtı bak dedi bu gazeteler de hep senin yazı ve şiirlerin var. O eski gazeteleri görünce Çok mutlu olmuştum. Yıllar sonra bunları gördüğümde. Benim saklayamadığım gazeteleri o arşivlemişti.

Daha sonra Yeni Asya yayınlarını satmak için SSK ya gelirdi ve ben de hem alırdım hem de arkadaşlarıma aldırırdım.

Nanyemez baba da onun arkasında Ramazan aylarında teravih namazı kılmak için kalkar ta Bahçıvan Mahallesinden nanyemez baba camisine giderdim.

Çok beraberliğimiz oldu ancak deprem sonrası hep yurt dışından gelişlerinde birbirimizi görebildik.

Çocukluk ve gençlik arkadaşım Kamil hocada Hakk’a yürüdü. Bizler Van toprağında dostlukları içimize sindirerek menfaat bilmeden karşılık beklemeden arkadaşlık yaptık.

Bu dostluklar şimdi yok. İşte böyle kazanılan dostları arkadaşları da kaybetmek haliyle biz eski toprakları derinden üzüyor.

Güle güle sevgili hocam

Güle güle aziz dostum

Güle güle Kamil Hocam

Seni hiç unutmayacağım ve hep kalbimde yaşayacaksın.

Bizde kalıcı değiliz rüzgar çok hızlı esmekte artık vuslat ne zaman onu Allah bilir.

Bakmadan Geçme