İŞİNİN ERBABI Mustafa KARADUMAN (Kunduracı )

“ Ayakkabıda başlayan şıklığın adresi”

Röportaj İkram KALİ

Ayakkabı; ayakların yer ile direk temasını keserek yabancı maddelerden ve değişik hava koşullarından koruyan, bunun yanı sıra şıklığı tamamlayan her türlü ayak giyeceği. Bot, çizme, sandalet, topuklu, spor ayakkabı, iskarpin gibi pek çok farklı türü vardır. Ayakkabıları yapmak kadar ayakkabıyı satmakta ustalık ister.  İyi ayakkabıyı,  iyi mağazalar satar. Mağaza sahibi, çalışanı müşterisini iyi tanıyacak,  nasıl bir ayakkabı ihtiyacı olduğunu, zevkini iyi bilecek. Van’da kudura mağazalarının dünden bugüne yaşayan isimlerinden Moda Kundura sahibi Mustafa Karaduman meslekte geçen 40 yılı özetliyor.  

Kendinizi tanıtır mısınız?

1951 Van doğumluyum. 3 erkek çocuk, 4 torun sahibiyim.  Kundura mağazası işletiyorum.  17 yıl boyunca Van Ticaret ve Sanayi Odası’nda yönetim kurulu ve meclis üyeliği yaptım.

Kunduracılık mesleği ile ne zaman tanıştınız?

1968 yılında köyden şehir merkezine geldik. Mehmet Alçekiç ve Sadık Yıldırım’a ait o dönem Van’ın en lüks mağazalarından olan İzmir Kundura Mağazası’nda tezgâhtar olarak mesleğe başladım. Mağazamız da benden daha önceleri el işçiliğiyle ayakkabı üretimi de yapılıyormuş.

Ayakkabı mağazası sahiplerinden kimler vardı?

Mehmet Alçekiç, Sadık Yıldırım, Fevzi Gürpınar, Selçuk Saydan, Selahattin İnanç, Kemal Gündüz,  Teyyar Allı, Adnan Karoğlu, Niyazi Aydın, Hasan Çeviköz’e ait mağazalar vardı.

Tezgâhtarlık döneminde neler öğrendiniz?

Müşteriye saygıyı, hitap şeklini, işyeri temizliği gibi meslek kurallarını öğrendim. Sonra müşterileri karşılıyor,  ayakkabılar ile ilgili bilgi veriyordum. Küçük tamir işlerine bakıyordum.   Mağazada disiplin hâkimdi.  Konuşturulmadığı sürece konuşmaz,  ye denilmeden yemez içmezdik. Mehmet Alçekiç ve Sadık Yıldırm müşteriye rafta bulunan bir önceki yıla ait ayakkabıları sattığımızda bizi kutlardı. Çünkü yeni model ayakkabı kolayca satılıyordu. Yılsonunda sayım yapar, o yıl içinde hangi model, hangi marka ayakkabı çok satmışız bunun hesabını çıkarırdık.  İşyeri sahiplerimiz bize bu sayımı  mutlaka yapmamızı öğütler, nasıl yapıldığını da gösterirlerdi. 1972 yılında askere gittim. 2 yıl askerliğimi yaptıktan sonra tekrar mesleğime geri döndüm.

Kendinize ait kundura mağazasını ne zaman açtınız?

1975 yılının mart ayında kendi kundura mağazamızı ortağımla birlikte, bugünkü Türkiye Finans Bank’ın arka kısmında açtık. Mağaza için 9 milyon lira masraf yapmıştık.  Dükkân sahibimiz rahmetli Abdulbaki Güngörer çok değerli biriydi. Notere gittik aylığı 1,5 milyon lira olan 3 aylık dükkan kirasını kendisine peşin verdik.  İstanbul’a gittiğimizde mal alacağımız esnafların bir kısmı bizi pek tanımadığı için mal vermekte tereddüt etti.   Diyarbakır pazarından tanıdığım Necdet Karakaş vardı. Van’da vatandaşlarımız bir dönem sivri burun ve bağcıklı ayakkabı çok giyerlerdi. Ondan borç karşılığında bu ayakkabılardan aldık. Mağazayı açtığımız gün yorulmuş acıkmıştık. Yan tarafta bulunan komşu kahvaltı salonunda cacık ekmek yedik ama parasını veremedik. Çünkü dükkânı açtığımızda cebimizde yemek yiyecek para kalmamıştı. İlk siftahımızı yaptık aldığımız paradan yediğimiz cacığın parasını ödedik. Ardından kısa sürede borçlarımızı kapattık.

Moda Kundura adı nerden aklınıza geldi?

Ayakkabıda hızlı bir şekilde moda akımı gelişiyordu. Van çok lüks giyinir. Giyinmeyi de iyi bilir.  İnsanlarımız şimdi de marka ve modelleri çok iyi takip ediyor. Bizde insanlarımız modayı yakından takip ettiklerini bildiğimiz için mağazamıza bu ismi verdik.  Verdiğimiz isimin müşterilerimizin ilgisini çektiğini zaman içinde gördük.  İsmimizle birlikte İstanbul’dan yeni model ayakkabılar getirmeye başladık.  Bu şekilde müşterimizin güven ve beğenisini kazandık.

Mağazanızda kaç model vardı?

Önceleri kapalı, açık ve düz olmak üzere üç model bayan ayakkabısı vardı bunları getirdim. Daha sonra üç model yani 24 çift bayan çizmesi getirdim. Ardından çok değişik modeller çıktı. 1980’den sonra erkek ayakkabısında sadece Nevzat Önay markasını getirdim. Çünkü çok pahalıydı. Yılda 800 çift getiriyorduk. Şuan da ise Far, Togo, Nevzat Önay markaları satıyorum.

Marka ve model çok muydu?

70’li yıllarda erkek ayakkabısında en ünlü marka da Abacı’ydı. Abacı ayakkabıda bir numaraydı. Maddi durumu iyi olan herkes Abacı  giyerdi. Ustamız kasadaki yerinde otururdu. Müşteri mağazadan içeri girip “bana bir ayakkabı önerir misiniz “ dediğinde hemen eline bir kundura alır, ceketinin koluna sürerek ayakkabıyı parlatır ve müşteriye verirdi. Müşterinin parası varsa verir, yoksa deftere yazdırır ay sonunda müşteri ödemeyi yapardı.

Ayakkabılar nerden gelirdi?

İstanbul  Gedik paşa’dan Abacı, Gürsoy marka ayakkabılar alırdık. Müşterilerimiz tesadüfen bir araya geldiğinde sanki hepsi kardeş gibi, hepsinin ayağında aynı model, aynı marka ayakkabı olurdu.

Ayakkabıların kalitesi nasıldı?

Çok kaliteli ayakkabılar yapılırdı. Ayakkabıların tamamında el emeği çok fazlaydı.  Ayakkabıyı sattığımızda müşterimize 6 ay garanti verirdik. Su çekmesi,  sökülmesi, deforme olması   durumunda  ayakkabımızı geri alır yenisini verirdik.

Yılda kaç ayakkabı sipariş ederdiniz?

Yaz ve Kış mevsiminde İstanbul’a ayakkabı almaya giderdik. Ayakkabılar tahta sandıklar içinde gelirdi.  Bir dönemde 22 -35 sandık ayakkabı gelirdi. Her sandıkta da 64-72 çift arası ayakkabı bulunurdu.

Ayakkabıda seri ne demektir?

Bir seri 8 çiftten oluşur. Her seride bir çift 39, 40, 43, 44, iki çift de 41, 42 numara ayakkabı bulunur.  O dönemler erkek ayakkabıları 39 numaradan başlardı. Şimdi 45-46 numara ayakkabı istenildiğinde seride bulunabiliyor.

Ayakkabıları nasıl sınıflandırıyorsunuz?

Patikler 18-24 numara arasında sınıflandırılır. Bebe 24-30 numaraları arasında olur. Flet dediğimiz çocuk ayakkabısı ise 30-35 numara arasıdır.  Garson boy ayakkabılar 36-39 numaraya kadardır. Merdane yeni erkek ayakkabısı 39- 44 numara arası olur. Zenne yani bayan ayakkabısı, 35-39 arasıdır.

Numaralı ayakkabı müşterinin ayağına olmadığında nasıl yardımcı oluyorsunuz?

Özel sipariş ayakkabı yaptırdık. Mesela bayan bir müşterimiz vardı 33,5 numara ayakkabı giyerdi.  Kendisi için İstanbul’a özel ayakkabı sipariş veriyorduk.

Vanlıların ayak numaraları genelde kaç numara olur?

Bayanlar 36-37 numara ayakkabı giyerler. Çok nadir müşterimiz 38 numara alır. Erkekler ise genelde 43-44 numara ayakkabı giyerler.

El yapımı ayakkabılar var mıydı?

Eski dönemde vardı. İzmir Kundura zamanında Burhan Biçer, Sadık Yıldırım, Esat Usta, Hasan Usta, Selahattin Karael sipariş ayakkabı yaparlardı.  

Ayakkabıda kalite nasıl anlaşılır?

Ayakkabıda kalite kullanılan deri, kösele ve işçiliğe bağlıdır. Birçok insan, hatta kundura mağazası işleten meslektaşlarımızın birçoğu dahi ayakkabıda bir ayrıntıyı pek bilmez. İyi bir ayakkabıya 400-450 gram kösele, 22-23 desi deri kullanılır. Makul kösele ince Fransız köselesidir. Kösele ayakkabı sağlamdır, şıktır, sağlıklıdır. Serin tutar. Suni kösele ise isminde oluğu gibi sunidir sağlıksızdır. Kışlık ise ballı sarı kauçuk ayakkabılar sağlıklıdır. Emistasyon yapılan ayakkabılar çok sağlıksızdır. 

Müşterilerinizle iletişiminiz nasıldı?

Müşterilerimizle her zaman güven içerisindeyiz. 40 yıldır kesintisiz alış veriş yapan müşterilerimiz var.   Önceleri çok sayıda, memur, hemşire,  subay müşterilerimiz vardı. Van’da yaşayan yerli yabancı herkes Van’dan alışveriş ederlerdi.   Sanayide çalışan müşterilerimiz ayakkabı alır, hafta sonu ya da ay sonunda parasını öderlerdi. Bazen ay sonunda borçlarını ödemek için müşterimiz sıraya girerdi.  Hiç unutmam bir başçavuş müşterim ayakkabı aldı. Dedi ki deftere yaz. Ben adını bilmediğim halde utandım ismini sormadım. Hakkâri’de görev yaptığı için deftere  ‘Hakkarili Başçavuş’ diye yazdım.  Arkadaşlarım dedi ki adını bilmediğin adama nasıl borç ayakkabı verirsin? Ama bu müşterim bir ay sonra gelerek teşekkür edip borcunu ödedi.

İranlı müşteriniz olur muydu?

1976-1979 yılları arasında çok sayıda İranlı müşterimiz olurdu.  Şah dönemiydi.  Yılan derisi ayakkabılar getirir satardık. İranlı müşterilerimizin çok faydasını gördük. Şimdide ayakkabı almaya gelirler. Genelde Tahran’dan geldikleri için kalite ve modaya çok önem verirler. Beğendikleri ayakkabıyı da mutlaka alırlar. Van’ın ticari hayatına İran’ın çok önemli katkısı vardır.

Damat, Gelin ayakkabıları nasıl olurdu?

Eskiden damatların çoğu beyaz ayakkabı alırdı. Şimdi ise damat gelinliğe ve damat kıyafetine göre ayakkabı alıyor. O zamanlar evin büyüğü ayakkabı almaya mağazaya gelir, beğendiği ayakkabıyı alır veya eve götürür evde beğenilirdi. Damat beğenmek zorunda kalırdı. O zamanlar Helat (Damat tarafının kız tarafına aldığı hediyeler ve giysiler)  da vardı. Bir düğün sahibi müşterimin kesilen söz gereği kız tarafına 30 çift hediye ayakkabı aldığını bilirim. Şimdi de bu kültür devam ediyor.

Ayakkabıda moda ve model çok zenginleşti galiba?

 Modaya yetişemiyoruz. Her ay bir model çıkıyor. İnsanlarımız her elbiseye göre bir ayakkabı alıyorlar. Ayakkabı artık fantezi haline geldi. 4 yıl önceki ayakkabılarımızı yarı fiyatına satmamıza rağmen kimse almıyor. Çünkü modası geçti. 180 çeşit ürün olmasına rağmen ayakkabı mağazamızda müşteri yine beğenmeden çıkabiliyor.

Ayakkabı satışında en iyi dönem ne zamandı?

1970-80 yılları arasıydı.  Bayramlar da çok yoğun alışveriş yapardık. Öyle olurdu ki paraları ayakkabı kutularına bastırır daha sonra evde sayardım. O zamanlar paraları deste yapardık. Mağazada eski bir para kasamız vardı. Bir deste parayı orada unutmuşum ama haberim yoktu.  Paraya ihtiyaç olduğu bir gündü kasanın arka kısmında bir deste para elime geldi. Meğer unutmuşuz. Çok sevinmiştim. Bu yıllar da 2 ayda bir mal almaya gidiyordum.  Bir ara nakliye ambarları greve gitti.  Van Muş Diyarbakır ambarında Nurettin Ünsal bize yardımcı oldu. Dışarıdan 2 kamyon tutarak malımızı İstanbul’dan o şekilde getirdik.

Mesleğe devam mı?

Mağazamızda oğlum Halil Karaduman ile birlikte çalışıyoruz. Kendi dükkanımız olmasına rağmen yine de sıkıntı yaşıyoruz. Yaklaşık 40 yıldır bu işi yapıyorum. Eskiden Van esnafının İstanbul’da sınırsız kredisi vardı. Ama şimdi bazı olumsuz davranışlar nedeniyle aynı güven ortamı kısmen yok.

Bir meslek anınızı anlatır mısınız?

İzmir Kundura Mağazası’nda tezgahtar olarak çalışırken, vilayette çalışan iki bayan müşterimiz geldi.  Ayakkabısının köselesi açılmıştı. Bana dedi ki bunu yapabilir misiniz? Bende bilmediğim halde utandığımdan evet yaparım dedim.   Ayakkabıya yanlışlıkla uzun bir çivi çaktım. Çivi yan taraftan çıkınca çiviyi üstten çekiçle vurarak eğmeye başladım. Mehmet Alçekiç ustam ne yapıyorsun, böyle olur mu diye sorduğunda o gün çok utanmıştım.

 

 

 

 

 

Bakmadan Geçme