Kıskançlığa bir çelmede sizden gelsin

Mustafa M. Atilla yazdı...

Çağımızın mı; evvelinden mi? nereye dayanır, nedenlerindeki farklılıkları bilmiyorum, zamana endeksli işlevi olan istendiğinde tedavisi başarıyla sonuçlanan, boyutunda da tavan ve taban oluşturan yoğunluğunu şimdilerde daha çok hissettiğimiz bir hastalık .

Ne özel nede kamu hastanelerinde, pekte! devasını arayıp bulmaya çalışma gereği duymadığımız bir hastalık.

Aslında çok da tedirgin edici olmayan, virüs veya bakteriyel yönü hiç olmayan, belkide yok etme veya azaltma derecesi kendi elimizde olan bir hastalık.

Doğuştan mı, değil mi diye şüphelerim olan, genetik yönünün varlığı yüksek olan bir hastalık.

Biraz küçümseme, biraz inançsızlık, biraz kibir kaynaklı, biraz ezme duygusu hakim, biraz başarıda geri kalma, biraz maddiyatta eksiklik, biraz zan dan kaynaklı, bir hastalık.

Ortaya çıkış sebepleri farklı, aşk,sevgi,para,bilgi,sanat,nüfuz,güç,mal,mevki ile ilgili, ayrıca çaresizlik endişesi olan, belki yine  yersiz endişelerden kaynaklı, bütün normal insanların tabiatında bulunan, makul ve ılımlı ölçüde tutulması şartı ile gerekli bir tepki, belki zayıf bir erdemlilik veya insani yönümüzde ciddi bir eksiklik,aşırıya kaçmanın doğru olmadığı, belkide yersiz duygulardan kaynaklı hastalık.

ALLAH'IN sevdiği veya sevmediği seçeneklerde ayrışan, aklın devre dışı kalmasıyla ibrenin biraz takılı kaldığı, eşler, çıkarlar, zenginlik ve güzellik ağırlığında vaktini daha çok geçiren bir hastalık.

O, Başardığına göre bende başarırım başarmalıyım, onda var bende niye yok, ondada olmasın bende de, diye yıpratıcı yönü olan, rekabet koşulları oluşturan, yapıcı ve yıkıcı özelliği olan, öfkeye sebebiyet veren düşünceler oluşturan bir hastalık.

Belki bir yönü ile insanlar arasındaki huzuru yok edecek düşünceler yaratan, pozitif ve negatif mesafeler oluşturan,şeytanın en büyük meziyeti ve özelliği olan, özellikle ben merkezli insanlarda ‘’ Her şeyin en iyisine ben layığım, en iyisi bende olmalı, düşüncesi yaratan, bencillik duygusunu kabartan, karşıdaki kişiye eleştiri ve iğneleyici sözlere maruz bıraktıran, bir hastalığın adıdır.  ’’ KISKANÇLIK’’

Terapistler altında yatan nedenlerini, sosyologlar kültürel inançlarını, biyologlar kıskançlığa iten nedenlerini, ilahiyatçılar da dinin bu konuda ne dediğini anlatırken bende siz sevgili okurlarıma insanın kıskançlık sınırındaki eksiklikleri konusunda hareketleri ve düşüncelerini sorgulayıp yeni bir istikamet planı hazırlamada faydalı olabileceğimi umduğum önerilerim ile zamanın hastalığını bir nebzede olsa azaltmak bile mutlu eder beni.

Mevki,şöhret,zenginlik,yetenek,bayanlarda güzellik,erkeklerde yakışıklılık işin öznesini oluşturmada öncelikli vasıfları diyebilirim, bunların insanda yarattığı düşünceler konunun konumunu işaret eder.

Kıskançlık; sevginin ,hoşgörünün, alçakgönüllülüğün göstergesi de olamayacağından neyin nesi? yukarıdaki üçlünün zayıflığı,eksikliği,yokluğu birazda genetik oluşumlar diye tanımlamak doğru tespitin adresi olabilir.

İşin öznesinde bahsettiğim vasıfların çözümünde öncelikli olarak yoğun yaşanan kıskançlığın çözümüne yönelik,akıldan bertaraf edebilmenin düşüncelerini oluşturmak elzem mi elzem.

Öncelikle bu alışkanlığı veya duyguyu kontrol altına alabildiğimiz takdirde bu hastalığın tedavisinde başarıya ulaşmış sayılırız.Yani ilk olarak zihnin merkezine kontrolü koymak veya sağa sola kaymasını engellemek.

Her zaman için bir illet diye düşünüp duyguları netleştirmek ve sorgulamak için kuruntular ımızla mücadeleyi  yapmak.

Yine bu konuda ruhsal sorun haline gelmeden çözebilmenin bir başka yolu empati kurmak,düşüncedeki kişinin yerine kendini koyabilmek, hastalığın bir kısmına baskın gelen düşünce oluşturabilmek.

Azı karar çoğu zarar olan bu hastalığın pişmanlığa,kendini küçümsemeye,kendini değersiz hissetmeye götürebilecek veya bizi sürekli tutsak edecek düşüncelere asla izin vermemek.

Bu gibi hastalıklar bile düşünce kalitesinde,insani yönden eksiye düşürebileceğini algılıyabilmek.

Ben bu zayıflığın emareleri zihnime takıldığı zaman, kendimce çözümleri oturttuğum dan dolayı beni bu hastalığın tsunamisine çekemiyor, mesela;Zenginlikte;,saltanatı yaşadığı ortamda sürdüren,gittiği her yere taşıyabilen,imkan ve olanakları ceplerinde, çantalarında, kasalarında, banka hesaplarında taşıyan insanlarla karşılaştığım da veya düşündüğümde tevazu gösterir bu suyun geldi si hangi  barajdan diye hiç düşünmeden,vanasının,nasıl kimler tarafından açıldığına bakmadan,hesabına kilitlenmeden, bu hesabın verilip verilmeyeceğine bakar geçerim, Mevkide; basamakları nasıl çıktığına,asansörle mi, yoksa tek tek mi çıktığı aklıma takılır, basamak la çıkanı selamlar, asansörle çıkana eyvah der geçip giderim.Yetenekte; kutlar geçerim, Şöhrette; layığında onaylar, Evlilikte; kıskançlığa güven dahilinde önem verir koşarım, Güzellikte ise; yaratıcımızın bir bildiği var der kalbi duygularla mütevazi yaşam sürdürür,vs, kıskançlığa çelme takarım, takıntılara da takılmadan bu konuya kendimce son noktayı koyarım.

Çağımızın bu iyi huylu olmayan hastalığında, beyin ve kalp birlikte çalışma yapsada ruhun kalbe baskı kurmasını sağlamak bizim elimizde.

Sizler bu konuda rahatsız mısınız değil misiniz bilmiyorum, muhtemelen kötü bir huy olduğunu kabul ediyorsunuzdur, kendi iç dünyamızdaki  bu huya çarpı atmanız dileği ile.

 

Yorumlar 1
Serhat 24 Kasım 2022 15:08

Bakmadan Geçme