Mavi Şehrin Kalemleri

Mavi Şehrin Kalemleri


BABA

HACI ABDULLAH KOZAN

Ailede baba, bitkide tohum, hayvanlar arasında teke, öküz, toklu, horoz gibi neslin devamını sağlayan varlığın adıdır erkek.

Neslin devamına beşiklik yapan anneyi koruma ve yaşatma adına her türlü fedakârlıktan kaçınmayan canlıya denir erkek. 

Evin mutlak hâkimi ve otoritesini sağlayan vakarlı insandır erkek.

Aile içinde sevgiyle beraber adaleti ve güveni oluşturucu edep yumağı…

Ailede eşinden aldığı telkinler sayesinde toplum içinde söz sahibi kişi…

Tek başına toplumda eksik kalan erkek, kadınla tamamlanan ve onun sakinleştirici reçetelerine muhtaç bir şahsiyettir. Burada gurura ve kibre kapılıp erkeklik dürtülerini ön plana çıkararak caka satmanın anlamı yoktur. Her şeyi ben bilirimden ziyade, her şeyi birlikte yaparız olgunluğuna sahip ve son kararı veren mutlak hâkimiyet sahibi…

Bugün ailenin temeline özgürlük adı altında dinamit koymaya çalışanlara karşı evin tartışmasız hâkimi erkektir diye haykırmak geliyor içimden. Bunun başka bir izahı yoktur ve kabul edilemez de…  

 Ben bilirim edasını dışarıda bırakarak ailenin her türlü sıkıntısını kendi sıkıntısı bilen ve onların dertleriyle yekvücut olup dışarıdan gelecek her türlü tehlikeye karşı göğsünü siper eden yegâne koruyucu insandır.

Sır küpü olup duygularını aile dışına yansıtmadan gecelerini gözyaşıyla sulayan sessizliğin sesidir baba. Her türlü derdin ve şifasının yüce yaratıcı kâinatın sahibi Allah(cc)’ta olduğunu bilen sabır abidesidir baba. 

Bugün kadın cinayetlerinin ya da aile facialarının yegâne sebebi, edep ve hayânın bertaraf edilerek imanın maddeye tutsak edildiği bir neslin yetişmesinde aramalıyız. Maddeye ram olmuş çıkar odaklı ana baba adaylarının ahlaksız insan olma eğilimleri, evlilikleri baştan yanlış düğmeleyen erkeklere bırakmaktadır.

Bunun sorumlusu kimdir diye sormadan aklın ve imanın konduğu potaya, yaratıcının emir ve yasaklarını ekleyerek mutlak teslimiyeti seccadesinde arayan aile reisleri yetiştirmekle mümkündür. Yoksa çağın vebasını aratmayan ebedi yaşayacakmış gibi teknoloji esiri olan bir neslin yetişmesi kaçınılmaz olacaktır. Her türlü pisliklerin cep telefonlarına sığdırıldığı bir dünyaya doğru evrildiğimizi idrak etmenin bilincini yakalamalıyız. İşte bu noktada teknolojinin imtihan dünyamıza zarar vermesine müsaade etmeden erkeğin erkek, kadının kadın gibi yaşamasına müsaade edecek yeni reçeteler sunmalıyız hayata.

Teknolojinin ve yeni gelişmelerin esiri olmadan, ahlaki değerleri sevgi potasında eriterek yepyeni nesillerin gelişmesine müsaade edecek erkek evlatların önünü açma zamanı gelmiştir ve geçiyor bile. Babadan sonra ailede rol model olma yolunda ilerleyen erkek evlatlar, toplumun dinamiklerini oluşturacaklardır. Baskıcı ve bencil duyguları kendine yaklaştırmayan bireylerin topluma hâkim olması, bölüşen ve merhamete gönül verenlerin artmasına vesile olacaktır. Bu noktada sevgiyi aşkla birleştiren abide bireylerin oluşması, hiçbir beklentiye girmeden çalışan iştiyaklı gençlerin çoğalmasına zemin hazırlayacaktır.

İleride baba adayı olacak gençlerimizi, her türlü kötü alışkanlıkların önünü kesecek argümanlarla donatarak hayata hazırlamak boynumuzun borcudur. Bugün Ömerlerin ve Yusufların yolunu açamıyorsak; erkeklik gururumuzun arkasına sığınmış olmamızdan kaynaklanmaktadır. Halbuki o gururu, ayaklar altına alarak her türlü yanlıştan arınma gayretine girmek bizim için daha elzemdir.

İşte asıl erkeklik, hayatın yanlışlarına dur diyecek cesareti kendimizde bulabilmekle mümkündür. Bu yolda kim olursa olsun, onunla birlikte yürümek bizim için en büyük şeref sayılmalıdır.

Bu bir eşimiz de olabilir, veya hiç ummadığımız bir anda karşımıza çıkan öğrencimizde…

Doğruyu kimin söylediğine bakmadan ona sahip çıkabilmektir asıl erkeklik.

BABALAR İÇİNE AĞLAR

HAYRETTİN YAZICI

Ben babalar ağlamaz bilirdim, babamı hiç ağlarken görmemiştim; belli ki başka babaları da görmemiştim, ya da ben farkında olamamıştım.. Askere gidiyorum, görüştük, ellerinden sıkıca tutup öptüm, sıkıca tutmalıydım çünkü bizim ailede pek el öptürme adeti yoktur, siz uzandığınızda çeki verirdiler ansızın, yine de ne yapar eder öpmeye çalışırdık; bu kez sağlamca öptüm o da hiç bir harekette bulunmadan bıraktı kendini... Sonra o da gözlerimden sıkıca öptü... Başımı çevirip hızla ayrıldım, aslında baş çevirerek hızla uzaklaşmakta bir ağlama biçimiydi. Ama, ağlamamalıydım, ağlamamalıydı, ağlamamalıydık...Yoksa ne vedaların sonu gelecekti, ne de ağlamaların.. Biz erkekler için gelenekler gereğince ardan bellenirdi o demlerde ağlamak...

Koşarak köyün münibüsüne geldim, her veda ederken kendimi kontrol etmek özel bir alışkanlıktı ben de. Bir elimi attım ki, cebimde nüfus cüzdanım yok, bu konuda çok hassasımdır ki, halen öyleyimdir. Nüfus cüzdansız asla adım atmam, atanlara da çok kızarım. Çocuklarıma da her vedalarında özel tembihimdir. Geriye dönmem gerekti, yürümeyi de çok bilmezdim, koşarak yürürdüm ben daha çok, buna sabırsızlık diyorlar! Yine öyle koşarak tekrar eve döndüm, dönmez olaydım diyesim geldi içimden! O dağ gibi adam, başını iki ellerinin arasına almış hıçkırarak ağlıyordu... Ne ben bir şey diyebildim, diyemezdim benim de yaylarım boşala bilirdi. ne de o bir şey diyebildi, ağlamaklı gözleri ile başını kaldırarak bana bir baktı, inanılmaz bozuldu ve ezildi. Benim bu durumu görmem sanırım hayatında en istemeyeceği şeydi, oldu. Cüzdanımı alıp bir daha görüşmeye cesaret edemeden koşarak evden uzaklaştım. Bugün de dahil o fotoğraf içimde bir yara olarak kalakalmıştır.

Sen  çok güzel bir insan, kendi kavlince çok da iyi bir babaydın, seni çok özledim, bir de soğuk yüzünü sıkıca öpmüştüm onu da unutmadım...Rahmetler Sevgili babacığım ve bütün rahmete ulaşan babalar...İyi ki vardınız...İyi ki hayatımızdan geçtiniz...

BABAM

NURAN KAÇAR ARAZ

Yine gurbet elde sılamı andım

Sol yanıma bir şey batıyor babam

Sizlerden uzakta hasrete kandım

Özlemin canıma yetiyor babam

Babam tarlamız da tırpan biçerdin

Yorulunca tütün sarar içerdin

Paran yetişmezdi bazen naçardın

O günler gözümde tütüyor babam

Sabahınan erken işe koşardık

Beraber çalışır birlik yaşardık

Akşam eve yorgun argın düşerdik

Torunların çok geç yatıyor babam

Şükür soframızda nimet bolsa da

Tadı yok bir şeyin kiler dolsa da

Sabah sabah ezan sesi olsa da

Horozlar rüyamda ötüyor babam

Nuran’ım gelince senin başına

Sakın ha üzülme gözüm yaşına

Fatiha okurum mezar taşına

Günler yavaş yavaş bitiyor babam

BABAM

GÜNVER KORKMAZ

Hasta yatağında dolar gözleri

Zamansız çalmıştır kapıyı ölüm

Daha bitmemişti onun sözleri

Zamansız çalmıştı kapıyı ölüm

Çaresizlik çökmüş ömrüne biran

Evlatları buruk dayanmazki can

Umutlar tükenmiş yürek dolar kan

Zamansız çalmıştı kapıyı ölüm

Oysa ne umutlar vardı yürekte

Yaradana dualardır dilekte

Yücelerden emir bekler felekte

Zamansız çalmıştı kapıyı ölüm

Ümitsizlik çöktü mutlu yuvaya

Feryatlar yükseldi biran ovaya

Boyun bükülmüştür artık duaya

Zamansız çalmıştı kapıyı ölüm

Beydağı’na çöktü kara bulutlar

İyleşmesi zordur derin yaralar

Dayanmaz evlatlar bağlar karalar

Zamansız çalmıştı kapıyı ölüm

Beydağı kızı der baba dağımız

Solmasın genç yaşta bizim bağımız

Babaya muhtaçtır her ocağımız

Zamansız çalmıştı kapıyı ölüm.

Babalar Gününüz kutlu olsun .Ömrünüz sağlık ,mutluluklarla dolsun…

İNADINA İNADINA

AYŞE CEYHAN DÜZGÜN

Bu gün bir gariplik çöktü içime

Yetimlik gibi ne bileyim öylesine

Sarılıvermek geldi ansızın

Yaşlıca adamın birine

Duruşunu sana benzettim...

Seyrettim

İnadına inadına

Kış bastırdı iyiden iyiye

Bacalar duman dumana

Tüten sobamızı hatırladım

Koca bir soluk çektim

Sen koktun sanki

Nefesledim

İnadına inadına

Elimde bir file sebze

Komşunun kapısını çaldım

Uzattım

Şaşırdı

Güldü

Utandı

Öyle bir bakış fırlattı ki

Sana bakar gibi

Sen oldum sanki

Sustum

İnadına inadına

Ne çok severdin tarhanayı

Her sofrada olsun isterdin

Sana özel pişirdim bu gün

Daldırdım kaşığı

Seni içer gibi

Saldırdım

İnadına inadına

Babaların en kralıydın

Bir bakışın yetiverirdi

Susar kalırdık arpacı kumrusu gibi

Keyfin yerindeyse

Değmen neşemize

Atlı karıncam olurdun

Adam asmaca oynardık seninle

Derslerimden, sırlarımdan sorardın bana

Kızdırırdın

İnadına inadına

Çiçeklerin vardı senin

Ne çok...

Sarı papatyalar, erguvanlar

Sardunyalar dal dal açardı

Şebboy kokar gül kokardı bahçemiz.

Sanırdım benden çok seversin onları

Koparırdım

İnadına inadına

Gittin ya!

Bir ben kalmamışım yetim

Komşular mahsun

Çiçekler neşesiz

Boyunlar bükük

Kaç senelik matem ki bu

Bulutlar kapkara

Hıçkırır

İnadına inadına

GİDEYİM GURBET

ERTUĞRUL AKBAL

Ne cazibelerle kandırdın gurbet

İş aş ekmek dedin çağırdın gurbet

Sılaya terk ettim yalnızım gurbet

Babamın yurdundan ayrıldım gurbet

*

İşim yoktu yurtta gezer dim boş boş

Gurbetin çağrısı geldi bana hoş

Aldandım ne bilem yanan ışık loş

Şatavatın çekti kendine gurbet

*

Yorganım omuzda düştüm yollara

Güvendim pazılı güçlü kollara

Anılar bıraktım yeşil dallara

Baba ocağından giderim gurbet

*

Çıkınıma anam azıklar koydu

Bir baş soğan ile yumurta soydu

Onları yeyince midemde doydu

Anamın lokması içimde gurbet

*

Vardım yaban ele iş arar oldum

İş aslan ağzında babayı buldum

Eyvah eyvah dedim saçları yoldum

Çağırdın yanına iş nerde gurbet

*

Günlerce aç susuz parklarda yattım

Babamın yadigâr saati sattım

İlk günden hüsranı acıyı tattım

Böyle miydi çağrın yalancı gurbet

*

İlk mektep okudum adımı yazdım

Balta kürek ile topraklar kazdım

Anamın babamın yanında farzdım

Cahilim diyerek kandırdın gurbet

*

İş bulduk inşaat amele oldum

Tuğlayı pirketi düzgünce koydum

Zeytin ekmek yedim iyice doydum

Bu muydu caziben yalancı gurbet

*

Şantiyede ranza birlik yatarız

Hasretlik bağırda özlem katarız

İş başında kum'a harca batarız

Ağırmış işlerin çekilmez gurbet

*

Haberler bekleriz sıladan gelmez

Suratımız asık yüzümüz gülmez

Kimse kimsenin ah derdini bilmez

Bırak yakamı da gideyim gurbet.

DUY BABAM

BAKİ ORTAK

Sen gittikten sonra kaldım kimsesiz

Sevdiklerim bana el oldu babam

Kurtlar  sofrasında  kaldım  çaresiz

Feryadım sanadır beni duy babam

Keşke şimdi sen yanımda olsaydın

Şevkatlı kollara beni sarsaydın

Yavrum deyip de bağrına bassaydın

Feryadım sanadır beni duy babam

Eş dost gelip de kapımı çalmadı

Halin ne diye bir soran olmadı

Gayrı dayanacak gücüm kalmadı

Feryadım sanadır beni duy babam

Mezarın başında her gün  ağlarım

Dicle nehri gibi coşup çağlarım

Kul Ortak'ım  kurudu  göz  pınarım

Feryadım sanadır beni duy babam

Vansesi Özel Haber
Yorumlar 3
Günvar Korkmaz 23 Haziran 2022 21:08

Emeklerinize sağlık değerli Yaşar Adıyaman hocam … Birlik beraberlikle Kültür Edebiyatımıza nice hizmetlere …Saygımla

Hayrettin YAZICI 23 Haziran 2022 20:39

Çok teşekkürler mutlu oldum. Başarılar dilerim yolunuz hep açık olsun....

Hayrettin YAZICI 23 Haziran 2022 20:39

Çok teşekkürler mutlu oldum. Başarılar dilerim yolunuz hep açık olsun....

Bakmadan Geçme