Bir sınav güncesi

Dr. Mine Kılavuz Ongün yazdı...

Hafta sonu LGS( Liselere Giriş Sınavı) yapıldı..  Pazar sabahının sessizliğinde tedirgin bir bekleyiş vardı.  Binlerce öğrenci ve velileri bu sınavda ter döktü.

Çoğunun uykusuz geçirdiği gece,   belli ki sınav kaygılarını daha da artırmış. Anne babalar hatta nineler dedeler bile bekleyenler arasında.

Günlerdir aynı heyecan yaşanıyordur. Girilen her deneme sınavında hop oturup hop kalkılmıştır. Sınav sabahı aile seferber olmuş, sınav binasına kadar gelinmiş, çocuklar öpülüp sarılıp dualarla uğurlanmıştır.

Günler öncesinden sınav günü olumsuz bir durum yaşanmasın diye alınan tedbirler de cabası.

Ve değişen devrin ritmiyle şaşkın, piknik sandalyelerini açmış bekleyen eski kuşaklar:

  ---Üniversite sınavına gireceğim sabah evden çıkarken babam gördü beni: “ hayırdır oğlum hafta sonu niye erkenden kalktın”,  “baba bugün üniversite sınavına gireceğim” , dedim. “Haa iyi Allah zihin açıklığı versin”

---Sınav sonuçları açıklandığı zaman köydeydik. Gazete köye ya gelir ya gelmezdi. Şehre dönmeyi bekleyecektik. Açıklanalı günler olmuşken tesadüfen bir sonuç gazetesi elimize geçti de öyle öğrenmiştim mühendislik kazandığımı…

---Bizim torunun sınavı var, moral olsun diye memleketten geldik.

---Ben sınava gireceğim gün evde herkes uyuyordu. Evden çıkıp çorbacıya gitmiştim, oradan sınava…

---Velim toplantıma gelmişti bir keresinde. Lise kaçta olduğumu bilememiş, müdür yardımcıısna sormuş.

---O yıllarda her yerde sınava giremezdik. Her yıl il dışından sınava girecek akraba ağırlardık. Benim gireceğim sene evde bir kalabalık, bir hengame. Uyu uyuyabilirsen. Bir de misafir ağırlamak için sınav öncesi günü piknik yapmasınlar mı? Mangal, güneş, açık hava çarpması. Sonuç: Sınav sabahı bulantı kusma. Ne büyük düşüncesizlik.

---Şimdi sınava yıllar öncesinden hazırlanıyorlar. Biz başarılı çocuklardık. Velilerimiz diğerleriyle yarışmak zorunda kalmıyorlardı. Şimdi zeki olmak yetmiyor. Yarışmayı bilmek gerekiyor.

Konuşmalar benzer cümlelerle devam ediyor. Peki ya ilgisiz olmak mı, gereğinden fazla ilgi mi?

İkisi de değil elbette. Fazla ilgi, aynı zamanda beklentinin yüksek olduğunu gösterirken çocuğun üzerinde baskı da oluşturuyor.

Tamamen kayıtsız kalmak da kabul görmeyen, üstelik birilerinin sürekli hatırlatıcı olduğu günümüzde zaten imkansız bir durum.

Kaygıyı azaltmak uğruna ilgisizmiş gibi davranmak  “sen daha önemlisin, her şey sınav değil “ söylemleri, aslında sınava ne kadar önem verildiğinin göstergesi. Hazırlık süresince ve günler öncesinden başlayan hareketlenmeler,  girdiği ortamlarda dile getirilen aynı şeyler, sınav sabahı kahvaltının içeriğine bile dikkat etmeler, bunlara ilave doğal olmayan davranışlar…

Ez cümle:  Önümüzdeki günlerde ve yıllarda sınavlar yine yapılacak. Yine çok şey söylenecek, yazılacak çizilecek. Yani ne sınavlar bitecek, ne de söylenenler. Çokça kullandığımız, fakat doğruluğu her zaman geçerli olan o cümle ise değişmeyecek:

“Hayatın kendisi de bir sınav değil midir?”

Bakmadan Geçme