BİR ZAMANLAR RADYOLARIN RUHSATLARI VARDI

Ümit Kayaçelebi yazdı...

Bu gün nasıl ki arabaların, bazı şeylerin ruhsatı sorulduğunda sizin ruhsatınız yoksa ceza kapınızdadır. Çünkü ruhsatınız olacak ve ruhsat bedelini de zamanında ödemek mecburiyetindesiniz.

Evvel zaman içinde de devrin en çok olması gereken şeylerinden birisi de radyo idi. Radyo hatta devri zamanenin lüks addedilen bir şeydi. Radyosu olana zengin gözüyle varlıklı insan nazarı ile bakılırdı.

Mübalağasız söylüyorum bizim koca eski banka sokağında radyonun olmadığı radyo sesinin gelmediği haneler yok değildi.

Çeşit, çeşit radyo markaları vardı; Aga, Nevtron, Philips, Siera gibi. Bunları da her markayı ayrı, ayrı satan bayileri vardı. Her marka radyoyu ancak bir bayisi satardı.

Yaşar Doğu, Burhan Sofuoğlu, Bilal Türkmen, radyo satanlardan aklımda kalanlar. Tabi bu radyoların içerisinde nedenini bilmem ama zamanında en çok dillerde gezen marka olarak Aga idi.

Hani düşünün ki Van’da cereyan sıkıntısı var ve şehirdeki dinamolu termik santral nüfus az hane az olsa da Van’a yetmiyor. İnanın şehir cereyanı ile radyolar çalışmıyor. Niye çalışmıyor derseniz! O zamanki radyolar lambalıydı transisitörlü değildi o lambalar kızmasa radyolar çalışmazdı. Radyonun önündeki küçük civalı yerde elektriğin seviyesini görebiliyordunuz.

Çok ehli keyf radyo meraklıları pahalı da olsa çok zor da bulunsa anot katot denen şarjlı piller istedikleri zaman devreye sokup radyo dinleyebiliyorlardı ama çoğu insan bazen bulamıyor ve biraz da pahalı olduğu için alamıyorlardı.

Radyolar da uzun dalga orta dalga ve kısa dalga 1 ve kısa dalga 2 vardı. Çekim itibariyle en çok çeken de uzun dalga Ankara Radyosuydu. Orta ve kısa dalgadaki diğer istasyonlar çok net olarak dinlenemiyordu. Hatta yabancı ülkelere ait radyo istasyonları ise parazit yapıp sizin radyonun sesini bozabiliyordu.

İnsanları hayat ve dünyaya bağlayan en modern vasıta o yıllarda radyoydu ve herkes evinde bir radyosunun olmasını çok isterdi. Radyolu evler istisnai evlerdi.

Bizim eski Banka Sokağında Allah rahmet etsin Karayolları 11.Bölge Müdürlüğünde çalışan Mehmet İnvani (Arifoğlu) koca bahçesinin içindeki dut ağacına bir hoparlör asmıştı bazı bazı radyoyu açar sesi sokağa dağılırdı. Bazıları rahatsız olsa da o bundan hiç vazgeçmedi.

Bizimde bir siera radyomuz vardı yakın zamana kadar da duruyordu ama kadir kıymet bilmeyenler kadrini bilmeyip yok ettiler.

O radyoyu rahmetli babam zamanında Burhan Sofuoğlu’ndan alıp eve getirdiğinde şimdiki gibi hatırlıyorum adeta evde bir bayram havası esmişti.

Radyo almak için her hangi bir bayiye gittiğiniz zaman o bayi defterine kaydedip radyoya bizim Kimlik numaralarımız gibi bir künye veriyorlardı. Siz de o künye ile hemen PTT Merkez Müdürlüğüne gidip oradaki Radyo Gişesindeki memurla görüştüğünüzde hemen size bir üç yaprak kartonlu bir ruhsat veriyor ve adresiniz tespit ediliyordu. Ve siz her yıl Mart ayında gidip radyonuzun ruhsat bedelini ödemek zorundaydınız.

Vermek zorundaydınız çünkü vermezseniz bunun cezai müeyyidesi vardı. O yıllarda mali yıl Mart ayı itibariyle bütçe yapıldığından Mart ayı sonuna kadar radyo ruhsatını ödemek zorundaydınız ve sizde ödüyordunuz.

Radyo ruhsatını ödediğimiz zaman hem ruhsata işlerlerdi ve hem de makbuzu ruhsata iliştirilirdi.

Bu ruhsatlı radyo kullanmalar 80’li yıllara kadar sürdü ondan sonra Televizyon dönemi başlayınca artık ruhsat kalktı. Bu kez radyo televizyon ve diğer cihazlara bandrol yapıştırılmaya başlayınca bizim radyolar da bitti ruhsatlarda bitti.

Şimdi artık toplum olarak ne radyo dinliyoruz nede ruhsat var.

Nerde kaldı o radyolu yıllar ve o günler.

 

 

 

 

 

 

 

 

Bakmadan Geçme