Hiçbir Ayrık Otu Bu Kardeşliği Bozamaz

Bu ülkenin dağlarında, ovalarında barış, kardeşlik çiçekleri açacak. Hiçbir ayrık otu bu kardeşliği, birliği bozamaz. Bizim bağımızı bozmaya yönelik söz, hareket, oyun, kardeşliğimizi bozan her ne ise ortadan kaldırılmalı. Bizim birbirimizi sevmeye, anlamaya mecburiyetimiz vardır. Büyük bir çoğunluk kardeşlik şarkıları söylüyor.
Eğer yollarımız birbirimizi anlamaktan geçmiyorsa, hiçbir yere varamayız.
Kimi görsem, duysam biz kardeşiz diyor. Peki, nereden çıkıyor bu ayrık otu? Bu otu tespit edip kökünü kurutmalı. Kurutmak isteyenlere destek olmalı. Kimse bu kardeşliği bozamaz.
Yeter ki; birliğimizi, dirliğimizi bozmayalım ve kem gözlere fırsat vermeyelim.
"Karamsar adam, her imkânda bir zorluk görür. İyimser adam ise her zorlukta bir imkân…" Karamsar olmaktan kurtulalım artık.
Zorluklar karşısında teslim olmayan; her sorunun bir çözümünün olacağını düşünen, mücadeleci ruha sahip insanlar da var aramızda. Bu gibi insanlar sayesinde toplum ilerler; gelişir. Bu bağ daha da güçlenir. Bu süreç bitecek. Hem de herkesin mutluğu doğrultusunda bitecek.
İnsanların hayatta görevleri farklı farklıdır. Kimi kolay olanı seçer, zorluklarla mücadele etmesini sevmez. En ufak bir engel karşısında teslim olur; kimisi de teslim olmaz; mücadele eder. Hiçbir şey kolay elde edilmiyor. Zaten kolay elde edilen şeylerin de bir anlamı yoktur. En kolay olanı savaştır. Çünkü barış zordur. Bu zorluklar aşılacak. İster fikir planında olsun isterse de yaşamın diğer alanlarında ayakta kalmak için sağlıklı ve güçlü olmalıyız. Hiçbir fikri olmayan, çağın ve zamanının fikir hareketlerini takip etmemiş, kurumuş ağaç dalı misali bir gençlik bizi umutlandıramaz. Bunun için gençlerimize umut aşılamalıyız.
Hiçbir şey durmuyor. Fikirler de… Demek ki insanlık için bir üçüncü yol mutlaka bulunacaktır. Yazarların, çizerlerin, düşünürlerin, bilim adamlarının çalışmaları; elbette bir gün meyvesini verecektir. Yeter ki kardeşçe yaşamanın umudunu tüketmeyelim.
"Nefretin kök salması, tıpkı kötü gün gibidir, yok edilmesi zordur." Nefretten uzak duralım. Hatta bu düşünce ya da duyguyu hiç yakınlaştırmayalım. Çünkü nefret insanı kemirir, bitirir. Ruhumuzdaki, gönlümüzdeki sevgi pınarlarını kurutur. Sevgi ve kardeşlik duygularını öldürür; yok eder. Nefret, bulaşıcı bir hastalık gibidir. Bütün topluma yayıldığında tedavisi çok zordur. İlacı eczanelerde satılmıyor. Onun ilacı, toplumun vicdanında, gönlünde, adalet duygusundadır. Bu sebepten nefretten kendimizi uzak tutmalıyız. Hem bizim inanç sistemimizde, kültürümüzde nefrete yer yoktur.
Dünyada olup bitenlere baktığımızda savaşları çıkaranlar, toplumlara kin ve nefret tohumları ekenler, hep başkalarıdır. Böl, parçala, yönet metodunu yıllardır uyguluyorlar. Çünkü birlikte, dirlikte güçlü olmak var. Kale gibi durmak var. Bölünmede ise toprağın suda erimesi gibi yok olma var. Hiç kimse ama hiç kimse milletimizin birliğini, dirliğini bozamaz. Oynanan oyun aynı. Birbirimizi anlamaya, sevmeye ve öyle yaşamaya mecburuz. Bu kem gözleri yaşartsa da, milletimizin gönlünde sevgi ve barış çiçekleri açacaktır.
"Kalbinde yeşil bir dal bulundurursan şakıyan kuşlar gelir." 

Sevgiyle ve barışla ilerleyin…

Bakmadan Geçme