Üç Van kitabı ve bir gerçek (2)

Şahbettin Uluat yazdı...

Bu kitapta da Rus ve Ermeni birliklerinin Van şehrine yaklaşmakta oldukları haberi ile karadan yola düşen ve yolda akla hayale gelmeyen zorluklarla, saldırılarla, hastalıklarla, sefaletle mücadele etmek durumunda kalan Müslüman ahalinin yürek yakan halleri anlatılmıştır.

Yazar önsözde açıkça kitabındaki inanılmaz gibi görünen (tasavvur sınırlarından taştığından şüphe edilen) olayların yaşayan tanıklarının bulunduğunu bildirmiş; bu yolla anlatılanların gerçek, yaşanmış olaylardan derlendiklerine vurgu yapmıştır.

Sonuç itibariyle Şark Yıldızı’nın kahramanları da Zavallı Bir Kuşun Feryadı’nın kahramanları ile aynı kaderi paylaşmış;  Van şehrinin Rus ve Ermenilerce İşgali sürecinde olmadık zorluklarla yüzleşmiş, Van’da bulundukları günlerde ve sonrasında kara – deniz yollarıyla çıkmış oldukları göç yollarında kayıplar vermiş; hastalıklarla, yokluklarla, saldırılarla mücadele etmek zorunda kalmışlardır.

Savaş sonrasında da Van’a geri dönebilen insan sayısı çok çok azdır. Gidenlerin çoğu ya yollarda yaşamını yitirmiş, ya gittikleri şehirlerde yoksulluk içinde ömürlerini tamamlamışlardır.

*

From Van to Toronto (Van’dan Toronto’ya) adlı anı kitabında anlatılanlar, yukarıda ifade edilen ve Rus - Ermeni baskısıyla gerçekleşmiş olan Müslüman göçlerinden hâsıl olan acıların bumerang gibi geri dönüp Van’daki Ermenileri vurmuş halinin hikâyesidir.

Yazar Oksen Teghtsoonian kitabında Müslüman ahalinin göçle gitmesinden bir süre sonra (Ermeniler tam da şehir bize kaldı diye düşünürken)değişen askeri koşullara bağlı olarak bölgede görevli Rus general’in uyarısının ve kendi yöneticilerinin göç talimatının doğurduğu ilk şaşkınlığı dile getirir.  İçlerinden bazılarının “bize silah verin biz şehri savunuruz” dediklerini  ancak hem yaklaşmakta olan ordunun gücü, hem silah ve mühimmat sorunu hem de zaman içinde doğacak yiyecek içecek sorunu dikkate alınarak bunun kabul görmediğini yazar. 

Bu kez göç sırası onlara gelmiştir. Yollara düşmek zorunda kalırlar.

Ermeniler Van’dan çıktıkları göç yollarında neredeyse hiç saldırıya uğramazlar. Ancak onlar da tıpkı yollara düşmüş olan Müslüman ahali gibi her türlü zorluğu, sıkıntıyı, açlığı, sefaleti, hastalığı görmekten kurtulamazlar.

Müslüman ahalinin Bitlis’te, Diyarbakır’da, Elazığ’da diğer şehirlerde yaşadıkları yoksulluğun, sefaletin aynısını Ermeni muhacirler Gürcistan’da, Erivan’da ve gittikleri başka yerlerde yaşarlar.

O günlerde genç bir delikanlı olan anıların sahibi Oksen Teghtsoonian çok arzulasa da ve hatta yolculuk bileti başkaları tarafından alınıp yollanmış olsa da hemen Amerika’ya gidemez. Bulunduğu yerlerde yıllarca zorluklarla ve sefaletle mücadele eder, muhacirlerin daha kötü koşullardaki yaşamlarına tanık olur; bizzat kendisi de en yakınlarından bir kısmını o günlerde bölgede baş gösteren salgın hastalıklar ve yoksulluk yüzünden kaybeder.

O da uzunca bir zaman ciddi zorluklar yaşadıktan sonra nispeten rahatlar.  Van’da iken devam etmiş olduğu Amerikan okulunda öğrenmiş olduğu İngilizce sayesinde iş bulup bir süre çalışır. Ancak yıllar sonra kendisine verilmiş bir referans mektubu ile ve eşiyle birlikte İstanbul’a gelir; Amerika vizesi alıp Amerika’ya göç eder

 Ne var ki o günlerde Amerika’da da göçmen olarak yaşamak kolay değildir. Güçlükler, sıkıntılar bu ülkede de uzun süre yakasını bırakmaz.

Sonradan geçtiği Kanada’da büyük mücadeleler verdikten sonra ve zekâsı, çalışkanlığı sayesinde iyi bir iş sahibi olduğunda da eşi ile ilgili başka sorunlarla yüzleşir.

Önceleri kararlılıkla başlayıp sonradan“kim okur benim anılarımı” diyerek yarım bıraktığı yazma işini, kendisine ses kaydı yapan bir teyp hediye edildikten sonra sözlü ve yazılı kayıtlar bırakarak tamamlar.

Yazıp söyledikleri oğlu ve torunu tarafından üzerinde çalışılarak kitap haline getirilir.

*

Birinci Dünya Savaşı ve neden olduğu göçler Anadolu’da, Balkanlarda, başka yerlerde yaşamakta olan pek çok yerleşik halk gibi Kafkasya’da kendi topraklarında huzur içinde yaşamakta olan Müslüman ahalinin de yurtlarından olmalarının nedenidir. O süreçte bugünkü Ermenistan sınırları içinde yaşamakta olan Müslüman Kürtler de muhacir olup Türkiye’ye gelirken göç yollarının zorlukları ile yüzleşmiş, kayıplar vermiş, acılar çekmişlerdir.

Sonuç itibariyle aynı şehirde başlayıp farklı coğrafyalarda acılarla süren yaşamları anlatan ve gerçek olaylardan derlenmiş olan bu üç kitapta ve bizim ulaşamadığımız başka kayıtlarda, düşünen insanlar için basit, önemli, anlamlı mesajlar vardır. 

Yüz yıl önce dünya üzerinde hesap yapanlar; petrolü, madenleri, ekonomileri, eğitilmiş beyinleri sömürmek için dünyanın değişik ülkelerinde yerel halklar arasındaki farklılıkları kaşıyanlar bugün de aynı hızla işbaşındadırlar.

Kendi ülkelerinin sınırlarından binlerce kilometre uzaklarda yaşayan sivil insanların birbirlerine düşürülmeleri, öldürülmeleri, göç yollarında mağdur olmaları hiç mi hiç umurlarında değildir.

Yüz yıl önce Van’ın sivil insanlarında olan göç sırası bugün için Suriye’de, Afganistan’da, çeşitli Afrika ülkelerindedir.

Ve bu günden sonra hangi planın devreye sokulacağı ya da sokulmaya çalışılacağı belli değildir.

 

Bakmadan Geçme