ÖĞRENEN BİREYLER?

Bahri Yıldızbaş yazdı...

Yıllardır avaz avaz söylüyor ve yazıyorum. İlkokuldaki çocukları gelişimleriyle, ortaokullardaki öğrencileri ise sosyal, sanatsal, sportif ve davranışsal yönleriyle destekleyip, sadece ana derslerde not ile değerlendirelim.

Not tehditlerinden uzak yaşayacak çocukların ve gençlerin kaygıları azalacağından, özgüvenleri artar ve hayal güçleri gelişir. Hayal gücü gelişen birey, sevgisini evrenselleştirerek öğrenmeyi tutkuya çevirir. Farkındalık yaratacak olan çocuğuna güveni artacak olan ebeveynler, çocuklarının aktif öğrendiğini gördüklerinde, özel ders veya kursa, ihtiyaçlarının olmadığını anlayacaklardır.

Durum böyle olunca, veli çocuğundaki özgün öğrenme başarılarını farkedecek, kendi davranışçı  eğitimini çocuğun üzerinde uygulamaktan ve öğretmenin verdiği ödevleri yapmaktan vazgeçecektir. Evde anne, okulda öğretmen olduklarını öğrenemeyenler, nesilleri ve nasılları yaralı büyütürler.

Ebeveynler, çocuklarına evde anne babalık yerine öğretmencilik yaparsa, çocuk öğrenme yetisini kaybeder ve ikilemli davranışları sergiler. Ebeveynlere ödev yaptırtan öğretmen ise, çocuğun düşünce dünyasında etkisini ve yetkisini yitirir. ‘Dinlemeye ve öğrenmeye gerek yok, evde annem anlatır ve yazar.’ diye kurnazca düşünerek, öğretmeni ve anneyi mağlup eder. Özellikle ebeveynlerin öğretmenliğini ve öğretmenin arkadaşlığını çok iyi kullanır. Ebeveynler, öğretmencilik ve arkadaşlık oyunundan vaz geçip, anne baba rollerini güzel oynarlarsa, davranışçı öğretmenin manevra alanını daraltırlar. Öğretmen, ödev verme, not ile korkutma eyleminden uzaklaşır ve kendini farkeder. Nitelikli, mutlu, hayal eden, başarılı, sosyal ve sporcu bireylerin yetişmesine katkıda bulunur, kendisi de rahatlar.

Geçmişte görevlendirildiğim, eğitim kurulları, komisyonları, çalıştayları, kursları ve seminerlerinde gündeme getirdiğim bu konulara, çok az eğitimci ve öğretmenden destek alabiliyordum. Gelenekçi sistemden çıkarsak, değerlerinde, kişiliklerinde ve başarılarında durdurulamayan nesiller yetiştirmiş olacağız.

“ Çocuğu ve genci dinlerseniz dinlemeyi, severseniz sevmeyi, değer verirseniz değerli olmayı, düşüncelerini söylemesine izin verirseniz hayal etmeyi, disiplinli ve düzenli yetiştirirseniz ahlaklı olmakla birlikte, çalışkan olmayı başarır.” Bahri Yıldızbaş

Buradaki en güçlü ve yetkili aktör: MEB’dır. Milli Eğitim Bakanlığı’nı harekete geçirecek aktörler ise, SİSTEM’in temel taşı öğretmenler ile öğretmenlerin derslerden sonra ve hafta sonu vekaletlerini verdikleri veliler ile kurs öğretmenleridir. Kurslar, özel ders veren, dertse oturan, öğrencileri sevmeyen ve ödev hastası öğretmenler, ‘ ÖĞRENEN BİREYLER, BİREBİR ve ÖZGÜN ÖĞRENME SİSTEMİNE KARŞI’ fısıltı gazetesi, öğretmenler odası ve yancı veliler ile propaganda yapmaya başlayacaklardır. Onlara cevap vermek için, eğitim bilimci olmak gerekmez. ‘ Kosta Rika, İskandinavya, Almanya ve Japonya eğitim sistemleri kötü olduğundan mı, dünyanın en huzurlu ve gelişmiş ülkeleridir.” demek yeterlidir.

Milli Eğitim Bakanlığının 2023 vizyonu stratejisini hazırlayarak, duyarlı öğretmenler, veliler, STK ve eğitim sendikaları ile çalıştaylara başlamalıdır. Kalıbımızdan çıkmak zorundayız. Uflamaya ve uyumaya zamanımız olmamalı.

Yeni dünyadaki, özgün ve ortak eğitim sistemlerine geç kalmışız. Dünyadaki en büyük ve en kapsamlı uluslararası öğrenci başarılarını değerlendirme çalışması (TIMMS) Uluslararası Eğitim Başarılarını Değerlendirme Kuruluşu (International Association for the Evaluation of Educational Achievement) IEA’nın bir projesidir. 4. ve 8. sınıf düzeyindeki öğrencilere uygulanır. 4 yılda bir yapılmaktadır.  TIMSS, öğrenci başarılarındaki eğilimleri izlemekte ve ulusal eğitim sistemleri arasındaki farklılıkları belirlemektedir. Bilim insanı, düşünen bireylere öğrenme ortamları hazırlayarak ve eğitim ile yetiştirilir.

Öğrencilerimize, okuyacağı zorunlu dersler (Türkçe, Edebiyat, Matematik, Fen Bilimleri, FKB, Tarih, Coğrafya) dışında, yeteneklerine uygun seçebilecekleri, onlarca seçmeli ders hakkı vermeliyiz. Vermeliyiz ki, ilkokul ve ortaokuldan, ortaöğretime (lise) yönlendirebilmeli, çok eskiyen ve eksilen geçiş sınavlarından kurtulup, okul, yetenek ve performansa dayalı okullar bazında sınavlar yapmalıyız. Zorla matematik ve fen bilimlerini öğretemeyeceğimizi, ‘tarihi sev, yabancı dili konuş, güzel resim yap, zorla şarkı söyle ve benim istediklerimi yap’ söylememeyi, neredeyse tüm ülkeler fark etti. En azından, milenyuma uyum sağlayabilmek İçin; düşünelim, konuşalım, elleri kaldıralım, yorulmaya ve çalışmaya başlayalım.

Bakmadan Geçme