'VAYYYYY, VAY' (VAY DEPREMLER VAY)

Bahri Yıldızbaş yazdı...

1935-45 yılları arasında, yani Kurtuluş Savaşı’nın intikamını almak isteyen emperyalist ve siyonist güçler ile işbirlikçilerinin, II. Dünya Savaşı senaryolarının yazıldığı ve oynandığı  zamanlarda, askere gidenleri, aile büyükleri ve annelerin katılımıyla o tepede toplananlar yolcu ederlermiş.

O günün şartlarıyla, I. Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı’nın acılarını yaşamış, şehitleriyle göz yaşı döken anneler, savaşın büyüklüğünü ve zalimliğini bildiklerinden, kınalı yavrularına sarılırken “VAYYYY, VAY” diye ağıt yakarlarmış.

O günlerden sonra o tepenin adı; “Vay Vay Tepesi” kalmış. Van’dan Mollakasıma giderken, üniversiteyi geçtikten sonra, sağ taraftaki tepenin adıdır “Vay Vay Tepesi.” Yakınında ise Zeve Şehitliği bulunmaktadır.

Güzel Van’ımız, birinci derece deprem bölgesi olduğu İçin ve geç kalınmasın diye “Vay Vay Tepesi” ile yazayım istedim. Van 30-60 yılda bir sadece sallanmıyor, depremlerle yıkılıyor ve büyük acılar yaşıyoruz. Gönüllere dokunmayı, hal hatır sormayı unutmuş, deprem bölgesinde 8-10 katlı binalar, 300 metrekare daireler inşa ediyor, park ve yeşil alanlara gerek görmeden Van Gölü’nü bile doldurmaya çalışarak, çevresindeki tüm ilçeler dahil,  çöplerimizi, atıklarımızı ve kanalizasyon akıntılarını göle boşaltarak geliştiğimizi zannediyoruz. Bırakın göl çevresini iyileştirmeyi, betonlarla basitleştiriyor, kirleterek o berrak ve emsali bulunmayan sodalı suya nankörlük yapıyoruz. Türleri yok ettiğimizi, besin ve gelir kaynağımız olan, gölün bereketi İnci Kefali (Van Balığı)’ni katlettiğimizi bile unutmuşuz gibi.

1945, 1976, 2011 yılları çok yakın olanlar. Hani birileri hatırlasın diye yazdım. Hele hele depremlerde yaşadıklarımızı, bize dokunanları ve acılarımızı paylaşanları hiç unutmayalım. Bu defa “VAY VAY” demeye fırsat bulamayabiliriz.

2011 depreminin ve tüm artçılarının, yeraltındaki lavların ateşlenmesi olduğunu unutmayalım. 45 yıldır Van’da, Kuzey ve Güney Anadolu Levhalarına bağımlı bağlantılı fayların enerjilerini boşaltmadıklarını, 30-60 yıl aralıklarla olan depremlerin 5.7 ve 7.5 büyüklüğünde olduğunu hatırlayalım. Depremlere uygun yapıların, bu büyüklükteki yer altı ve yer üstü hareketlerinden ciddi etkilenmeyeceği ve şiddetini en aza indirdiğini, uygun olmayanlarda (yeni yönetmelik, kat sayısı ve bitişik düzen) ise 7-7,5 büyüklüğündeki bir SPY (sağdan, soldan ve yerden vuran) hareketinden 10-15 şiddetinde mağduriyetlerin olacağını bilmek zorundayız. Yani yıkımlar en üst seviyede, ölümlü ve yangınlı şiddetler. Tedbir alınca, Allah korur. Anlamayana ve tedbir almayana yaradan ne yapsın.

Savaşsız, kavgasız, bol hava tabakalı, temiz oksijenli, hava atmasız, depremsiz ve afetsiz yarınlar diliyor, selam, saygı ve sevgilerimi sunuyorum.

NOT:

Bu yazım, 16 Ağustos 2021 günü Vansesi gazetesinde yayımlanmıştı. Dün gece, 4.3 büyüklüğündeki depremin ardından, hemen hemen herkes korku ve panik ile binalarından kaçıyormuş. Öğrencilerimden, sorumluluk sahibi dört çocuk annesi komşularına;

— “Toplanma alanı mı bıraktık, arsa olmadığı gibi, binalar birbirinin içine girmiş.” diye seslenmiş. “Haklısın!” demişler. Evet, haksızsınız! İki daire, bir dükkan daha fazla olsun diye, çocuklarınızın hayatını tehlikeye attığınızı unutmuşsunuz.,

Aslında dört evladı, kendisi ve eşinin hayatının kaygısında olan sevgili annemizin, yani öğrencimin söylediği anlamlı sözler, hem sitem, hem yüzleşme ve hem de çok büyük uyarıcıları barındıran bir meydan okumadır.

Lütfen! 23 Ekim ve 09 Kasım günlerini ve canlarını hatırlayalım ve hatırlatalım.

“Vay vay ve vah vahlar acıdır, hüzündür, maddi ve manevi zarardır, panik atakları tetikleyecek tedavisi olmayan travmalar ve psikolojik bozukluklara sebep olmak ile birlikte, sakat kalmak ve ölmektir.”

Bakmadan Geçme