Yine Bir Hazan Mevsimi

Yunus Türkoğlu yazdı...

Hangi mevsimi daha çok seversiniz derseler genellikle bahar mevsimi tercih edilir. Hazan mevsimi olan sonbaharı seviyorum diyen pek az olur. Sonbahar mevsimi insanı hüzünlendirir. Bu mevsim renklerin ve meyvelerin ahengidir. Sonbahar mevsimi meyve ile sebzenin bolluğu demektir. Van için uzun, soğuk ve karlı bir kış mevsiminin habercisidir. Şamranaltı’nda Sarı sarı ayva, Çatak’ta ceviz, Erciş’te kelem, Edremit’te kuru erik, Gevaş’ta karpuz demektir.

Hep yeşil bir yazın ardından sarı ve kızıla boyanmış güz gelir yavaşça.

Veda ederken yine yaz mevsimi, hasreti yükler hüzünlü gönlümüze hoyratça.

Sanki kaşla göz arasında geçti-gitti bir yaz daha anlıyor musun?

Geçip giden bir mevsim değil ki, ömrümüzün yoldaşıdır biliyor musun?

Giden mevsimler geri dönmez unutma, her mevsim başka şeyler anlatır kendince.

Renklerin ahengiyle yoğrulmuşsun sen, yazın ardındaymışsın hiç söylemedin sessizce!

Molla Kasım, Şamranaltı ve Çavuşbaşı’nda ki bağlarda sarardıkça yapraklar, zamanın akıp gittiğini anlıyorum gizlice...

Sırlarla dolu bir iklimde, değişiyor her bir mevsim! 

Oku, dinle, izle, seyret hisset, keşfet, zikret, akıl et, tefekkür et ve kendine gel ey deli-divane nefsim!

Bulutlardan hazan yağmurları dökülsün, Foto Kırcan’da çektirdiğim solgun siyah-beyaz fotoğraflarımı yıkasın ki yeniden canlansın o unutulmaz güz hatıraları...

Kışım, baharım, yazım, hazanım seninle, senin aşkınla dolsun; Ey Kâinatın Efendisi, Ey Peygamberler Sultanı, Ey Allah Rasulu Hazreti Muhammed Mustafa(Sallalahu aleyhi ve sellam)…

Göçmen kuşlar kanat çırpsın, ağaçlar renk değiştirsin, bulutlar yıldızları kapatsın, Erek Dağı’nın başını sisler bürüsün yine bir sonbahardır.

Herkesin bir sonbaharı vardır! Bizim sonbaharımızda:

Edremit’te dalgalara karışan bir martının çığlığı,

Rüzgârların İskele sahilindeki ince kumlardan sildiği izler,

Yağmurdan sonra toprak kokan Van sokakları,

Buğulu camlara çizdiğimiz resimler, yazdığımız yazılar,

Büyük Ana’nın bahçedeki vişne ağaçlarının altında yaptığı kavurmanın mahalleye yayılan nefis kokusu; huzurlu bir hazan mevsimine dolup ve gitmesidir…           

Nesibe Eze’nin evinin önünde asırlık iğde ağacı, başı göğlere erişirdi heybetli duruşuyla, dallarında kuşlar eğleşir, altında su erişteleri kesilirdi. Hele iri iğdelerin tadı bir goncanın etrafında hardı bizim sonbaharımızda...

Yine bir sonbahar mevsimi: saçlarımı ağarttı, günlerimi çaldı bak gidiyor...

Yine bir sonbahar mevsimi: üç beş günlük ömürdü geldi gidiyor, elimde birçok pişmanlıklar kaldı gidiyor…

Ah nice sonbaharlar! Bir ara yüzüme güldü ve gençliğimi aldı da gitti…

 “Tabiat bir sanat-ı ilahiyedir, sani’ olmaz. Bir kitabet-i Rabbaniyedir,  katip olmaz. Bir nakıştır nakkaş olmaz. Bir defterdir, defterdar olamaz. Bir kanundur, kudret olmaz…” Lemalar

Sağlık ve sıhhatiniz daim olsun.     

Bakmadan Geçme