BARIŞA BİR ADIM DAHA

Abdullah ÖCALAN'ın günlerdir merakla beklenen mesajı Diyarbakır'da NEVRUZ kutlamalarında BDP'li iki vekil tarafından okundu.

Açıklama öncesinde BDP ve DTK Eşbaşkanları, milletvekilleri ve belediye başkanları tek tek sahneye çağrıldı. Pervin BULDAN ve Sırrı Süreyya ÖNDER kürsüye geldi.

 
 

Pervin Buldan, ilk olarak Abdullah Öcalan'ın mesajını Kürtçe okudu. Daha sonra ise Sırrı Süreyya Önder, aynı mesajı Türkçe seslendirdi. İŞTE ÖCALAN'IN ÇAĞRISI:


Mazlumların özgürlük ve Newroz'u kutlu olsun. Selam olsun bu uyanış canlanış ve diriliş günü olan Newroz'u en geniş katılımlı ve ittifakla kutlayan Ortadoğu ve Orta Asya halklarına selam olsun. Selam olsun yeni bir dönemin miladı ve gün ışığı Newrozu büyük bir coşku ve demokratik hoşgörü ile kutlayan kardeş halklara. Demokratik hakları rehber edinen bu büyük yolun bütün yolcularına. Zagros ve Toros eteklerinden Fırat ve Dicle nehirleri vadilerine, kutsal Mezopotamya'ya tarım ve şehir uygarlıklarına analık eden halkların en eskilerinden olan Kürtler sizlere selam olsun.

Binlerce yıllık bu büyük medeniyeti farklılıklarla, ırklarla, dinlerle, mezheplerle kardeşçe ve dostça birlikte inşa eden Kürtler için Dicle ile Fırat Sakarya ve Meriç nehirlerinin kardeşidir. Cudi ve Ağrı dağları Erciyes ve Kaçkar'ın dostlarıdır. Halay, horon, delilo; zeybekle hısım ve akraba olur. Bu kardeş topluluklar siyasi baskılarla, harici müdahalelerle birbirine düşürülmeye çalışıldı. Hak, hukuk, özgürlüğü esas almayan düzenlemeler inşa edilmeye çalışıldı. Fetih savaşları, emperyalist müdahaleler, Arabi, Farsi, Kürdi toplulukları ulus devletlere, sanal sınırlara, Sünni problemlere gark etmeye başladı.

Baskıcı ve inkarcı anlayışlar artık miladını doldurmuştur. Ortadoğu ve Orta Asya halkları artık uyanıyor, kendine ve aslına dönüyor. Birbirlerine karşı köreltici, kışkrtıcı çatışmalara artık dur diyor. Newroz için meydanları dolduran yüzbinler artık barış diyor, çözüm istiyor.

İçinde doğduğum çaresizliğe, bilgisizliğe, köleliğe karşı başlattığım bireysel mücadele, bir anlayışı, ruhu oluşturmayı amaçlıyordu. Bugün görüyorum ki; bu haykırış bir noktaya ulaşmıştır. Bizim kavgamız ezilmişliğe, haksızlığa, geri bırakılmışlığa, her türlü baskı ve ezilmişliğe karşı olmuştur. Bizim kavgamız herhangi bir ırka, mezhebe ya da gruba yönelik değildir. Bundan sonra da böyle olacaktır. Bugün artık yeni bir Türkiye, yeni bir

Ortadoğu’ya, yeni bir geleceğe uzanıyoruz. Mesajımı yüreğine katan gençler, yüce kadınlar, dostalar, sesime kulak kesilen dostlar. Bugün yeni bir dönem başlıyor. Silahlı mücadeleden demokratik siyasete kapı açılıyor. Siyasi, sosyal yanı ağır basan bir süreç başlıyor. Demokratik hakları, eşitliği öne alan bir süreç başlıyor. Bu mücadelelerin hiçbiri boşa gitmedi. Kürtler özbenliğini, aslını yeniden kazandı. Kutlu olsun.

Artık silahlar sussun, fikirler konuşsun noktasına geldik. Yok sayan, inkar eden, dışlayan modernist paradigma yerle bir oldu. Bu çağrıma kulak veren milyonların şahitliğinde diyorum ki; artık yeni bir dönem başlıyor. Silah değil, siyaset öne çıkıyor.

Yine diyorum ki; artık silahlı unsurlarımızın sınır ötesine çekilmesi aşamasına gelinmiştir. Yüreğini bana açan, bu davaya inanan herkesin sürecin hassasiyetlerini sonuna kadar gözeteceğine inanıyorum. Bu mücadeleyi bırakmak değil, yeni bir mücadeleyi başlatmaktır.

Saygıdeğer Türkiye halkı, bugün kadim Anadolu’yu Türkiye olarak yaşayan Türk halkı bilmeli ki, Kürtlerle bin yıla yakın İslam bayrağı altındaki ortak yaşamları, kardeşlik ve dayanışma hukukuna dayanmaktadır. Gerçek anlamında bu kardeşlik hukukunda, fetih inkar red ve imha yoktur, olmamalıdır.

Kapitalist moderniteye dayalı son yüzyılın baskı imha ve asimilasyon politikaları halkı bağlamayan iktidar elitinin tüm tarihi ve kardeşlik hukukunu reddeden çabaları reddetmektedir. Bu zulüm cenderesinden ortaklaşa çıkış yapmak için hepimizin ortadoğunun temel iki stratejik gücü olarak, kendi öz kültür ve uygarlıklarına uygun şekilde demokratik modernimizi inşa etmeye çağırıyorum. Bu çağrıma bir cevap yok mu?

Zaman çatışmanın, birbirlerini horlamanın değil, ittifakın, birlikteliğin ve helalleşmenin zamanıdır. Çanakkale’de omuz omuza şehit düşen Türkler ve Kürtler, 1920 Meclis’ini birlikte açmışlardır. Ortak geçmişimizin ortaya koyduğu gerçek, ortak geleceğimizi de birlikte kurmamız gerektiğidir. TBMM’nin kuruluşundaki ruh bugün de yeni dönemi aydınlatmaktadır.

Bütün ezilen halkları, ezilen sınıf olan kadınları, ezilen mezhepleri, tarikatlarını, işçi sınıfın temsilcilerini ve sistemden dışlanan yoksayılan herkesi demokratik modernite sisteminde yer tutmaya, zihniyet ve formunu kazanmaya çağırıyorum. Ortadoğu ve Orta Asya kendine uygun bir demokratik bir düzen aramaktadır. Yeni bir arayış ekmek kadar su kadar ihtiyaç hale gelmiştir. Bu modele, yine Anadolu ve Mezopotamya’nın onu inşa etmesi kaçınılmazdır.

Tıpkı yakın tarihte Misak-ı Milli çerçevesinde, Türklerin ve Kürtlerin öncülüğünde gerçekleşen Kurtuluş Savaşı’nın derinleşmiş bir türevini yaşıyoruz. Tüm bu kesimleri eşitlikçi özgür ve demokratik ifade tarzının örgütlenmesini gerçekleştirmeye çağırıyorum.

Bu toprakların tarihselliğinde önemli bir yer tutan, biz kavramının genişliği ve kapsayıcılığı, dar iktidar elitleri eliyle teke indirilmiştir. Biz kavramına, eski ruhunu vermenin zamanıdır. Bizi bölmek ve çatıştırmak isteyenlere karşı bütünleşeceğiz. Ayrıştırmak isteyenlere karşı inat birleşeceğiz.

Zamanın ruhunu okuyamayanlar tarihin çöp sepetine giderler. Suyun akışına direnenler uçuruma sürüklenirler. Ortadoğu halkları kökleri üzerinden yeniden doğmak ve ayağa kalkmak istiyorlar. Bu Nevroz hepimize yeni bir müjdedir. Hz Musa, Hz İsa ve Hz Muhammed’in mesajlarındaki hakikatler bugün yeni müjdelerle harekete geçiyor. İnsanoğlu kaybettiklerini geri kazanmaya çalışıyor.

vanhaber, van haber, van, haber
abdullah öcalan, diyarbakır nevruzu, barış çağrısı, mektup

Bakmadan Geçme