TÜRKİYE'NİN GÖÇ YAZGISI DEĞİŞİYOR MU?

Dünyada doğudan batıya doğru göç hızlı bir şekilde devam ederken, ülkemizde göç tam tersine döndü. Büyük şehirlerden köylere, beldelere, küçük kasabalara hatta batıdan doğuya doğru kaymaya başladı.

Pandemi nedeniyle şehirlerde evlerini bırakıp köylere, yazlıklara gidenlerin sayısı bir hayli arttı. Köylerde;  köy evleri, arsalar, araziler fiyatlarını katlarken yazlık sahibi olmak isteyenlerin çoğunluğu da sitelerden çok bahçeli müstakil evlere, arsalara, arazilere yöneliyorlar.

Köy evleri, prefabrik evler, karavancılık hiç yapmadığı kadar prim yapmaya başladı bu dönemde.

Bir kesim, bunun geçici bir dönem, bir heves olduğunu, tersine göçün çok uzun sürmeyeceğini, en çok birkaç yıl sonra büyük şehirlerde yaşayanların özellikle ilk başlarda gençlerin iş, eğitim için yavaş yavaş büyük kentlere geri döneceklerini şu gerekçeyle savunmaktadır.

Sosyal medya platformları bizlere interaktif biçimde iletişim ağının, sanal yaşamın bir parçası olabilme olanağı verebilse de, bir süre sonra bilgilenme, merak duyma, sorgulama, yerinde görme insanları tersine göçe zorlayabilir. Dahası yıllarca daha dinamik, daha aktif sosyal bir hayat içinde yaşayan binlerce insan alıştıkları yaşam koşullarını bir müddet sonra arayacaklar, özenerek geldikleri bu yerleşim birimleri onları sıkacak ve doğup büyüdükleri, arkadaş, aile çevresine yani kök saldıkları yerlere geri döneceklerdir derken;

Diğer bir kesim,  tam tersini düşünmektedir. Artık çalışmak için fiziki ofislerin  yerine sanal ofislerin alacağı, eğitim görmek için okullara, alışveriş için  AVM lere gitmeye gerek kalmayacak. Bunun yerine lojistik önem kazanacak, e-ticaret sayesinde kargo şirketlerinin altın çağını yaşayacağını öngörmektedir.

Tersine göçün büyük kentleri birçok alanda rahatlatacağı aşikar, ancak Avrupa ülkelerindeki modern köy yaşamı tarzı, ülkemizde de uygulanabilinse bu göçler kalıcı olur ve avantaja çevrilir. Modern tarımın bir yöntemi olan dikey tarımı hayata geçirebilmek için üreticilerin, organik tarımcıların, Ata tohumuna gerekli önemi vererek ayrıca yerli besiciliği öne çıkararak çevresel korumacılarla birlikte daha uzun vadeli işbirliği yaptıkları takdirde ülkemizde Avrupa’daki gibi modern köyler oluşur. 

Doğal yaşamı koruma adına kerpiç, ahşap, taş, prefabrik ve çiftlik evleri olarak kullanılan geleneksel köy evleri gerekli teknik ve alt yapı, geleneksel köy evlerinin modern anlayış yaklaşımıyla yapısal değişimi buraları cazip kılacak, büyük kentlere göç çok daha orantılı olacaktır. 

Köy konusunda, 18 Mart 1924 tarihinde çıkan köy kanunu kırsalda değişimin önünü açmıştır. 

Geçmişe baktığımızda sosyologlar ve edebiyatçılar eserlerinde köye ilgi çekmişler, bilim ve sosyoloji anlayışı 50’li yıllarda ülkemizde etkili olmaya başlamıştır.

Ancak Köy sosyolojisi ve kültür değişimleri, özellikle 1950 sonrasında sosyologların ilgi alanına daha yoğun bir şekilde girmiştir. Köylerde hüküm süren feodal yapı senaryolarla beyaz perdeye başarılı bir şekilde aktarılırken köylerde yaşanan çarpıcı hikayeler de kitaplarda yerini almıştır.

Köy sosyolojisi 1963 – 64 yılında ilk defa ders olarak okutulmaya başlanmıştır. Ve burada ana mesele değişimdir.

 Köyde halkın bilinçlenmesinin en önemli sacayağı öğretmen, muhtar ve imamdı. Köyün tüm sorunları ilk önce onlar tarafından izlenir ve çözüme kavuşturulurdu. Köy okullarının çoğunun taşıma sistemine alınarak kapatılmasıyla köylerin ışıkları da söndürülmüş oldu.  Bu yerinden yönetimin merkezden yönetimden çok daha ivedi ve sağlıklı olduğunun küçük bir örneğidir. Köylüyü yönlendiren, bilinçlendiren, her anlamda yanında olan öğretmenlerin köylerden ayrılması maalesef köydeki değişimin, gelişimin önüne ket vurdu.

"Yarını Kodlayanlar" projesi kapsamında 30 ilin köy okullarında kurulacak tam donanımlı teknoloji sınıflarının sonuçlarını da  merakla bekliyorum.

 

Bakmadan Geçme