Mavi Şehrin Kalemleri

Mavi Şehrin Kalemleri

DÜŞ

ELİF ÖYKÜ KILIÇ

Baharın gelişiyle geldi kokun .

Sahi zerdali dallarında sen mi açtın ,

Dağlarda açan nergise kokunu mu saçtın ,

Bulutlara sen mi yüklendin de .

Damla damla serpildin yeryüzüne .

 

Toprakla anlaşıp sen mi yükseldin gökyüzüne,

Ne bu tabiata saldığın güzellik!

Hiç mi düşünmedin beni .

Kazağımdaki kokuya sahip seni ,

Koklamaya bile kıyamazken ,

Tüm tabiatı bir kutuya nasıl sığdırırım

Şimdi.

 

Uçan martı,

Durmadan çalışan karınca,

Asırlar boyu yol kat edemeyen salyangoz ,

Hesap sormaz mı bana ?

Nasıl anlatırım seni onlara

 

RAHVAN ATLAR GİBİ MENZİL MURAT ALIRSIN

HALİL İBRAHİM DEMİR

Meyledersen çok fazla fani dünya malına!

Şükredemezsin daima hal ve ahvalına!

Rahmani yollarda, ihlaslı bir yolcu olursan,

Binmezsin asla ve asla, şeytanın sandalına!

 

Seversen dostlarını canı gönülden!

Takdim edersin onlara her çeşit gülden!

Sevdalı yüreklerin harareti, dindikçe diner,

Senin bir tatlı hoş tebessümünden.

 

Kucaklarsan dostlarını bir baba misali!

Helal süt emmişlerin yanında olursun ali!

Sorgusuz, sualsiz cennetlik olursun belki,

Kalmazsa sende, hiç kimsenin ah ile vebali.

 

Dostlarına, Allah rızası için gidip geliyorsan,

Her şeye kadir olan Allah, razı olur her daim senden!

Fikri güzel, gönlü güzellerin duasını alırsın,

Ya göründüğün gibi, ya da olduğun gibi görünüyorsan!

 

Karnını, helal lokmalarla doyuruyorsan!

Kat be kat bereketlenir sofran!

Namertlerin köprüsünden geçmiyorsan,

Takdir görürsün, insan gibi insanlardan.

 

Asırlık çınar ağacı gibi, gölgen pür gür oluyorsa,

Yufka gönlün, içi dolu sevgi ve muhabbetle doluyorsa,

İnsanı cehennemlik eden, kör iblis çatlar!

Öldüğünde, arkandan Fatihalar, Yasinler okunuyorsa.

 

Buz gibi Pınar olup akıyor, hararet gideriyorsan!

Gönlün de genişler Allah için alıp, Allah için veriyorsan!

Sevdalı gönlün, neşe ve mutluluklarla dolar,

Kimsesiz dul ve yetimlerin, gözyaşlarını siliyorsan!

 

Adabı muaşereti biliyor, bildiğini bire bir yaşıyorsan,

Küçüklerine sevgili, büyüklerine saygılı oluyorsan,

Taşlaşmış gönüllerin, yumuşamasına vesile olursun,

Gönülden gönüle giden yollarda, gönül köprüleri kuruyorsan.

 

Karınca kararınca, yüce Allah’a kul olmaya çalışıyorsan,

Yerin göğün sahibin aşkıyla, yanıp tutuşuyorsan,

Cehennem narları seni yakmaz,

İnsan gibi insan olanlarla, oturup kalkıyorsan.

 

Buldukça, birbirinden güzel nimetleri, şükrediyorsan,

Söz verdiğinde, kesinlikle sözünde duruyorsan,

Rahvan atlar gibi menzil murat alırsın,

İlmi ile amel eden Alimlerin meclisinde, edebinle oturuyorsan. 

 

TURNAM

SALİH KURTULMUŞ

Dostum sorularım olacak sana

Aşk üstüne neler bilirsin turnam

Bildigini tek tek anlat sen bana

Ateşime bir su nolursun turnam

 

Hangi memlekette hangi durakta

Bağdat’ta Basra da belki Irakta

Gözünü seveyim koyma merakta

Nasıl yükten sevda alırsın turnam

 

Şu göğsüm üşüyor  beynim sallanır

Fikrim karman çorman hep çatallanır

İdris nebiye  sor o beni tanır

Ben neler kasdettim bilirsin turnam

 

Erenler ne halde nasıl mezarlar

Zebaniler gelip kimi azarlar

Bunlar bir birine kabir kazarlar

Burda buna tanık olursun turnam

 

Dostum hasretine dostum ölüne

Nice hasret çektim  kendi gönüme

Ayrılıklar geldi durdu önüme

Gidince nerede kalırsın turnam

 

Turnam Şam elinden Halep üstüne

 Güller nazar gösterirmi dostuna

Kurtlar büründümü kuzu postuna

Aman dikkat sende ölürsün turnam

 

Salih divanesi akıllı uslu

Fikriyle bakınca  her taraf puslu

Hakikat ne imiş bu işin aslı

Anlatsam sen bana gülürsün turnam

 

MASUMİYET

TUBA DEVRİM

Masumiyet artık suç olmuş yazık

Gelen geçen ezer yerin çamuru

Kalbimi dövene attım bir çizik

İnsan seçen üzer bozuk hamuru

 

Hayatın kiliti paslı dursa da

Sessiz harflerle yaslı sarsa da

Batarken kör bıçak aslı sorsa da

Gönül açan çözer dönen kumarı

 

Yere düşmeden sen altın ben pulum

Haksızlığa düşmüş bir garip kulum

Darılmış içlenmiş upuzun yolum

Kırıp içen bozar mutlu ömürü

 

Yüzsüz olup taze sızıyla geldim

Defol git sesini duyarken eldim

Bahanelerle baş ağrını bildim

Nefret saçan kızar aşkı sömürü

 

Buralardan kalkıp gideyim dedim

Neyin diyeti bu patlıyor ödüm

Değersiz kalıyor tertemiz adım

Uçup kaçan yazar idam emiri

 

Öyle mağrur çıktın karşıma şimdi

Ne yargıla ne sorgula kimdi

Habersiz sevdana vurduğum demdi

Kalpten göçen gezer olmaz umuru

 

HASTANE ODAMDA

RIDVAN ŞENSEVER

Günler geçer mi, geçer ağır,

Bir saat oluyor, sanki  asır,

Sabır ver, ya Rabbim sabır.

Can yaralı, can yarım nefes alır,

Gözler arkada kalır.

Dışarda mevsim baharmış,

Ağaçlar hep çiçek açmış,

Çimenler güvercinlere kalmış,

Geçmiyor günler geçmiyor.

Dudaklarım kurumuş,

Kulağım seste kalmış,

İçimde tutsak heceler,

Kalbim askıda kalır.

Sabır ver, ya Rabbim sabır.

Dosttan bir umut tesellisi,

Yeniden yeşeriyor umutlar.

Güzel günler göreceğiz,

Yeşillikler, güneşli günlere...

Gideceğiz hep birlikte,

Bilmem yorgun beden,

Nasıl yol alır.

Sabır ver ya Rabbim sabır.

Dudaklarım suya hasret,

Gönülse  derdest,

Hava ağır mı ağır.

Ne acılar gördü bu yürek,

Elbet buna da dayanır,

Sabır ver, ya mevlam sabır.

 

ANILARLA

ŞERİFE ESER

Anılarla Kırlardan yıldız yıldız açan, Papatya topladık.

Birlikte bahar şarkıları söyledik, en sevdalısından.

Rüzgarla Nisan yağmurlarına.

Birazda doldurduk kadehlere,

Gönderdik allı turnalarla

 

Kanatların'a'da türkü taktik name, name.

Semaya, savrula,savrula, uçtular.

İlk konakladıkları yerde bekleyen sevgili.

Bağrına basıp, dağlara çarpan,

susarak duran, son sözleri okuyacak.

 

El ele tutuşup anılardan, aşk nöbeti tuttuk, en uzun saatler.

Güneşi doğurduk, çiğ damlayan kekik dallarına.

Nefeslerin izinde kaygılar vardı geciken, uykularda kalan.

Kimsenin bilmediği sevgilinin kalp atışlarından öpmek için.

 

Yol kenarında, tümseklerin üstüne, serpildik birer birer.

 Bilinmeyen gidiş yollarına yürüyen sevdalı yolcuların.

Rengi soluk resimler dolu koyunlarında.  Yüreklerinde çözülmeyen aşk düğümlerinin,

falina baktırdılar yaz boyu.

Sevdalarına sarılmış soruları aynı. Seviyormu, sevmiyormu.

Hiç birine umutsuz sözler söylemeden gittiler.

 

Tükenmekte olan ayın son günlerinde, yeni den yeni den anılara döndük, sohpetlerde.

Korlaşan sevdaların son şarkılarını söyledik, gece boyu.

Tan yeri ağarırken, kıvrılıp uyumuşlardı. Bulutlardan yağmur serpiştiyordu umutla yer yüzüne.

anılarla, umut, sessizce.

ayrıldılar.

 

Geçen yılların gizli saklı izini ararken,

Taze yaban güllerinde, genç bülbüller hafif sabah müziğ kokusu yayıyordu. Dünyaya umut dolu.

Beklemeye koyulduk kendi derdimizle. Azrail de görünüyordu oralarda, fanilerden sırası gelenle gitmek için.

 

 

Bakmadan Geçme