Van Gölü İncileri

Van Gölü İncileri


ECİŞ BÜCÜŞ KARALAMA

SİBEL KARAGÖZ

Aşk beyaz bir buluttu,

masumiyeti yüzlemen yorganlar gibi

gurursuz kuşların cıvıldaştığı

umarsız fırtınaların yeri yerinden oynattığı

herkes sanıyor ki aşk kan güllerini döküyor

aşk acıtıyor, kara bir perdede kapanış

asıl olan, masumdu bulutlar

çiğ değil i, sütün, hayalin çiğ

kalemin çürük, çizgilerin doğru değildi

kim çizebilirdi?

beyaz peynir sayfaya, toz pembe düşler

olsa olsa, tuzlu, bir iki karalama

kalemin kırık bıçak ucundan

Bulutlar masumiyetin beyazı

gökte, karada, denizde, sınırsız coğrafyada

yüreğim kanar aldana aldana

kırık kaleminin bıçak ucundan

Aşk masumiyette, müze

bulutlu göğüslerde, serçe,

büyümeyen çocukta içini boş resim defteri

yalnızlığın rıhtımında boyasını dökmüş

su almış battı batacak tekne

ve aşk, denizin ortasında yangın

yağmurun altında, buhar, ateşte alev

aşk, iki kol, bir solun, bir sağın

yüreksiz yüreği kucaklaması,

sardunya sarılmaları sağlı, sollu çırpınış

Aşk İŞTE, kırık kalem uçlarında

sonu gelmeyen, eciş bücüş karalama.

DERKEN

BURHAN KIRICI

Gece azar azar indim karanlığa

ne sen geldin ne de sesin

bir mezar kazılır taaa şuramda

şedit bir keder kaplar fukara ruhumu

yüreğimin çığlığı yükselir Başet serpuşunda

Kundaklanmış kalbim ova ufkunda

geceye masal oldu,

çocuktum o masalda;

saldım yalnızlığımı yağmura

ustura yalnızlıkta körpe sevdamızın düşleri

toplandı son yıldızda

Ötede... çok değil az ötede...

lamba ışığında kardeşler oynar deste gül

kocamış bir serçe ki aklı eski saçakta

yüreğinden bir yıldız kayar gürül gürül

şu incecik tepede kokuya gebe mavi sümbül

derken o kokuyu tutar boynundan

götürür hoyrat rüzgâr

Kadın yaşmağı bağlı mezar taşında

yazar leyla... el baki hüve'l baki

ileride... az ileride, Araf’ta Kays

bir çöl fırtınası alır götürür kalır mazi

ve hatıra defteri

yeni doğumlar olur bir ninni kaplar şehri

Meğer ki o masalda çocukken güneş batmıyormuş

sevdiğim bilgenin sözlerine düşermiş huzme

o bilge ki sabrı acem halısında arşın arşın yükselir

yatsı vakti günahsız seccadeye düşer başlar.

QURBET ELDE

AZERİ ŞAİR AYGÜN CEBİYEVA AKİFQIZI

Qurbet eldə qərib olsan aglama

Yad ellərdə hər sözə bel baglama

Həsrət qalmış ayrılıqdan sızlama

Veten ucun goz yaslarim qurumaz

Adim kimi adin qerib tanınmaz

Ana Vətən Azerbaycan satılmaz!

Men qeribem, adim qerib qalibdir

Gözyaşıma eller şahid olubdur

Veten ucun məhəbbətim yaniqdir

Yuksekdedir Ay Ulduzlu bayrağım

Satılmazdır qarış- qarış toprağım

Ana Veten Azərbaycandir adın

Hesretinden umidlerim solubdur

Torpağını yâdlar viran qoyubdur

Qız gəlinler qara günə qalibdir

Yurdlarımız namərdlərə qalmasin

Yenilməzsen Azərbaycandır adin

Yırğalanır Turkem deyən bayragin!

Ana Veten Azerbaycandir adın!

DÜŞ YASTIĞI

DUYGU TAYLAN

Denizin koyu simgeleri

ayın donuk bakışı

şaşkın buluşmamız

kör karanlık bıçak yarası

taş kadar kör aşkımız

Dalgalanarak geçiyoruz

tükenmemiş denizde

ardımıza bakmadan

fırtınada yıkanmış gemiler

senelerce

Senelerce evvel birbirimizin

düş yastığında

batık aşklarla dolu

mavinin dibi şiirler taşmış

şiirlerde görünmeyen ayrıntı

martılar dönüyor

dilin hükmü yok

Sen yoksun, ben de yokum

yalnızız ikimiz de

kaybolmuş siste emanet rüyalar

giderim tapınak bildiğim sevdadan

giderim tenim pul pul

göğsünde bırakırım kutsal ayini

en derin uykumu yüzünde

bırakır giderim.

AZZE

FAYSAL DEMİR

Avcılara mesken gözlerine

denk gelirken gözlerim

kalbim, yolunu kaybetmiş

ürkek bir ceylan yavrusu telaşında

Ruhum hüzzam makamında

demlene dursun

kokuşmuş gülüşlere tanıktır ömrüm

ecel elzemdir acılarıma, Azze

yaşamak ise ateşten gömlek

Hangi birine yanmalı bilemedim, Azze?

ölüm ile yaşamak arasında

bir ince çizgi kendime mi?

yahut günahkâr sevişmelerin kurbanı

çöp poşetlerindeki bebelere mi?

faili ayan isimsiz mezarlara mı?

geceden de kara madencinin

katran karası bahtına mı?

adına şiir yazılmamış ama şiire hasret

hastalıklı ruhların kurbanı

gül bakışlı kadınlara mı?

a söyle Azze, hangisine yanmalı şimdi?

kaç kere köz köz düşmeli bağrımızda ciğerimiz,

kaç mezara aitlik hissedecek öfkemiz

ve kursağımızda biriken azametli bir hıçkırıktır

tek sermayemiz

Söyle şimdi, Azze, daha nasıl yanmalı?

adına şiirler yazılmış endamı gül benekli

al fistanlı kadın da gitti

Kadın gitti, adam öldü, sahipsizdir artık şiir

Azze! kim sahiplenir artık dizelerimi?

söze kilit vurdum tek dil sükuttur şimdi.

ANNEM

ZEYNEP SÜMER

Unutmak mümkün mü o gül yüzünü

Hasretin bir türlü bitmiyor annem...

Nasılda derbeder görsen kızını

Sensiz bacam bile tütmüyor annem...

Hayalin karşımda gözümde gözün

Rehber oldu bana her zaman sözün

Yüzüme bulaştı arsız bir hüzün

Sensiz benim elim tutmuyor annem...

Yatağım bir diken yastığım kaya

Bitmiyor ki günler hep saya saya

Gel de nur yüzünü yüzüme daya

Bahçemde bülbüller ötmüyor annem...

Kurudu damarım kanım akmıyor

Senin gibi bana kimse bakmıyor

Bedenim yerinden artık kalkmıyor

Dağlar bu acıyı yutmuyor annem...

Başına bağlardın solmuş yazmanı

Hasretle bekledim mektup yazmanı

Allah’tır insanın kader yazmanı

Kulun yazdığını tutmuyor annem...

Ne güzel sürerdin saça kınayı

Zeynep unutur mu böyle anayı

Salmak istiyorum artık sunayı

Seraptan öteye uçmuyor annem.

HANİ VEFA KALACAKTI

NAZAN YERLİ

Sizin iyiliğinizi sizden önce isteyen insanlar olsun hayatınızda. Yere düştüğünüzde sizden önce onlar kaldırsın zırhlı parmaklarıyla. Onların varlığı güç verir acımasız hayat karşısında. Bazen fedakârlıklar yaparsınız onlar görse de görmese de. İster hissettirin ister hissettirmeyin bana kalırsa hissettirmeyin hissettirince bir ömür boyu yük olarak kalır heybenizde. Karşılıksız yapın bazı şeyleri bırakın bilmesinler, duymasınlar beni bilen bilir deyip devam edin yolunuza. Kalbinizle yaklaşın insanlara.

 Çıkar olmasın aranızda. Zaten yükünüz ve kalbiniz aynı yolda ise doğru çizgidesinizdir demek. Kötülüklerin baş sardığı kirli dünyada. Bazen de siz olursunuz başkalarının baharında, solmuş yapraklarında, umut açmış dallarında, ellerinizle kazıdığınız toprak alınca, vermiyor geri ne kadar yalvarsanız da gözyaşları sular çiçeklerin filizlenmiş acılarına. Sessiz sedasız hayat karmaşasında kaybedince anlarsınız hayat aslında kal û beladan bu yana. Elest û bezm-inden sonraya. Hep iyilikle iyileşecek yaralar kabuk bağlar, içinde kanamasa da en derinden sarılacak. "İyilik ve sevgi" ikileminden. Ne kadar zor olsa da hep onlar olsun yanı başınızda. Sırtınızı da vermeyin gitmem diyen ölümlü dünyanın ölümlü canlarına. Çok karşılaşacaksınız ama hep yarım kalacaksınız bununla.

İki günlük dünyanın günahları uğrunda. Eğer güveniyorsanız devam edin fakat kendi kendinizin katili olmayın. İnandıklarınızdır, güvendiklerinizdir sizi öldüren. Bir gün ölürseniz kalbinize gömdükleriniz yüreğinizde yeniden yeşerecek ve o zaman anlayacaksınız kolay kolay pes etmek sadece sadakatsizlik için sadece bir bahane olduğunu. Bazen vazgeçersiniz çünkü çaresiz kalırsınız kimse anlamasa da öyle olması gerektiği için der ve gidersiniz fakat bundan sonra başlar aslında olması gerektiği. Hiç kimseye de benzemeye çalışmayın kaybedersiniz değer biçemedikleriniz bir gün gelir değer biçersiniz farkında olmasanız da.

Hiçbir şey içinde "asla" demeyin hatta asla kelimesini sürç-i lisan edip tekrar etmeyin bile. Allah'ın gücüne karışılmaz gün gelir asla dedikleriniz avuçlarınızda birikir. Vicdanınızı köreltmeyin karalanmasın. Vicdanınızı da kaybetmeyin hayatınız boyunca. Size kalbinizden sonra yol gösterecek ikinci rotanız vicdanınız olacaktır.

DÜNYAYI GÜZELLİKLER KURTARACAK

NURAN DEMİRHAN

Toplumları toplum kılan değerleri, toplum içinde belli şartlara bağlı olmaksızın arzu edilen, faydalı görülen ve beğenilen şeyleri gösteren ölçütler toplumsal değerler olarak kabul edilir.

Sabah evden çıkınca ilk önce komşun ile karşılaşırsın, Günaydın, hayırlı günler, hayırlı sabahlar demekle insanlığın olduğunu ortaya koyarsın. Yol üzeri dükkânını açan esnaf, fırıncı, marketçi kim olursa olsun selam vermek gülümsemek insanlık değerlerini pekiştirmek değil midir? Yardım severlik iş birliği yapma duygusu, ahlaklı olma, büyüklere saygı duygusu, edepli ve iffetli olmak, düşküne yardım etmek, hastayı ziyaret etmek, yoksula el atmak, insanlığa saygı, kine nefrete son vermek dünyayı güzelliğe katmanın sebepleri değil mi?

İnsani ilişkilerin Beşeri zamanları, iyiliğin kötülüğe dönüştüğü, var olan değerlerin unutulduğu zamanları. Paranın her şeyi çözebileceğinin  düşünüldüğü, fırsatların menfaatlere çevrildiği zamanları… Oysaki Dünyayı Güzellik kurtaracak düşüncesi ile başlamalı güne, simidini satamayan ağlayan çocuğu görünce onun simitlerini satmak için yardımcı olan insanlık sizler bu dünyaya güzellikten öte sevgi ve merhamet katıyorsunuz.

Kalbinle severek, isteyerek yaptığın her şeyin bir gün sana geri döneceğini unutma.. Öncelikle kime ne diye iyilik yapacağına bakmadan insanlık adına adımını atacaksın. Ayakkabı Boyacısını düşünelim o gün kaç kişinin ayakkabısını boyadı acaba kazandığı para ile gününü kurtardı mı acaba? Soğuktan elleri buz kesmiş ayakkabıyı parlatmaya devam ederken günlüğü kaç paraya gelmişti acaba? İçinde güzellik olmalı insanın, içindeki güzelliği ruhuna işlemişse güzelliği dışına da yansımıştır. Dünyada hiç bir şey çirkin değildir, çirkinliği oluşturan insanlardır. Esasen estetik ruhu olmalı insanın olmalı ki etrafına neşe, hoşgörü, sevgi ve güzellikleri saçmalı. Ufacık kazançlardan hoş görüyü kazanmak isterseniz dönüp bakın etrafınıza da neler oluyor diye bir düşünün, düşünün ki bencillikten kurtulun.

Unutmayın, unutturmayın...

Vansesi Özel Haber
Yorumlar 1
Veyseloğlu 28 Mart 2021 15:37

Güzel bir güldeste olmuş m

Bakmadan Geçme