İlklerin adamı: M. Nebih Bekiroğlu anlatıyor

Vanlı M. Nebih Bekiroğlu siyasetten spora, sosyal hayattan ticarete renkli yaşamını ve Van'ı anlatıyor.

  

1932 yılında Van’da doğan Bekiroğlu, hayatının en önemli yıllarını Van’da siyasetten, spora, eğitimden, dernekleşmeye kadar her alanda üstün başarı ve özveri ile ilkleri nasıl başardığını gazetemize anlattı.

"Biz Van’ın iyi yerlere gelmesi için çok çalıştık çok şeyi de başardık. Van’a memleketime karşı vazifemi layıkıyla yapmanın gururunu yaşıyorum. Van’da ki her ev bizim evimizdi."

Evine konuk olduğumuz, Nebih Bekiroğlu, Van ile ilgili yaptığı çalışmaları anlatırken memleketine verdiği hizmetin gurunu ve huzurunu yaşadığını bizlere hissettirdi.

Misafirperver eşiyle birlikte fotoğraf arşivinden anılara yolculuk yaptığımız Bekiroğlu ailesi fotoğraf arşivleri arasından çıkan 1955 ve 1963 yıllarındaki  Vansesi Gazetesi ve Van Postası’nin arşivini ve içerisinde ki haber ve ilanlarını gösterdi. 59 yıl önce ve sonra yine aynı gazete tarafından haberinin yapılmasından büyük mutluluk yaşadıklarını belirten Bekiroğlu ailesi bakın dünden bugüne neler anlattı. 

-Eğitim durumunuzdan bahseder misiniz?

-1932 yılında Van’da doğdum. Van ilkokulunu ve Van Ortaokulunu bitirdikten sonra lise tahsilimi İstanbul Kabataş Erkek Lisesinde tamamladım.

-Eğitime neden devam etmediniz?

-1949 yılında Van’ın en büyük koyun tüccarı olan babam Osman Bekiroğlu’nun yanında ticarete başladım. Aynı yıl siyah-beyaz  Van Gençlikspor  kulübüne rakip olarak sarı lacricet renklerle Van Şen Gençler Spor Kulübü'nü kurduk. Uzun yıllar yönetim kurulu üyeliği ve kulüp Başkanlığı görevini yaptım.

-Siyaset hayatınızdan bahseder misiniz?

-Van CHP İl Gençlik kolunu kurdum. Van’dan ayrıldığım tarihe kadar il gençlik kolu başkanlığı yaptım. Bu arada 1961 yılında Van Ticaret ve Sanayi Odasının kuruluş çalışmalarında da bulundum genel sekreter ve yönetim kuruluğu üyeliği yaptım. Aynı yıllarda Van Kütüphanecilik Derneği, Van Folklor ve Turizm Derneği, Cami yaptırma, Onarma Derneği kurdum. Bütün kurduğum derneklerin üyelik görevini yaptım. Yine aynı tarihlerde Belediye Meclis üyeliğine seçildim. Van’dan ayrılıncaya kadar belediyenin daimi Ercüment üyeliği ve zaman zamanda Başkan Yardımcılığı görevinde bulundum. Türkiye’de ilk defa Van Belediyesi adına toplu iş sözleşmesini imzaladım.

-Bu kadar dernek ve sosyal faaliyetlerin yanı sıra spor ve siyaset zor olmadı mı? Başka ilklere imza attığınız branş ya da dernek oldu mu?

-Çalışmayı çok seviyorum. Ayrıca Van’da yapılan ve yapılması icap eden her konuda derin araştırmalar yaparak şehrime kazandırmaya çalıştım. Bu arada Hüsrev Paşa İlkokulu, Atatürk Lisesi, Ticaret Lisesi, Kız Meslek Lisesi, Ve Kız Öğretmen Okulları, Okul Koruma Derneklerinin başkanlıklarını yaptım. Van’da kulüp başkanlık, yöneticilik yanında Bölge Futbol ajanlığı yaptım. Van’ın ilk Futbol Hakemi oldum. 1967 yılında İstanbul’a nakille İş Bankasında göreve başladım. Şef yardımcılığı, Şef, Şube Müdürlüğü, Genel Müdürlük, Seksiyon Müdür Yardımcılığı, halen Türkiye İş Bankası mensupları Munzam Sosyal Güvenlik ve Yardımlaşma Sandığının İstanbul Şubesi Müdürlüğünü yapıyorum. Banka çalışanlarının kurduğu TİBAŞ Sendikasında 15 yıl şube temsilciliği, sendika yönetim kurulu üyeliği, genel sekreter yardımcılığı ve BANKSİF Federasyonu Yönetim Kurulu Üyeliğinde bulundum.

-Peki, ailenizden bahseder misiniz?

-1951 yılında eşim Suat Hanımla görücü usulü evlendik. Tekel Başmüdürünün kızıydı. Ben eşimi gördüm fakat o beni hiç görmedi. Ağır ceza Hâkimi aracı oldu.  Hatta bir ilki daha anlatayım size. Nişan merasimimizde kız tarafında yapılıyordu. Ben nişana gitmek istedim beni bırakmadılar ayıp dediler. Ben ısrarla gittim. Çünkü beni görmesini istedim. Bende onu görmek istiyordum. Van’da o güne kadar hiç damat nişana gitmezdi. Ben ilk oldum ve nişanı birlikte yaptık. Benden sonra diğer damatlardan da gidenler oldu. Onlara öncülük yaptım. Askere gitmeden önce büyük kızım dünyaya geldi. Sonra askere gittim. 4 çocuğumuz var. 1954 doğumlu Hayfi Zülfikar öğretmen. 1957 doğumlu Emel Ay Psikolog. 1962 doğumlu Süheylp İnşaat firmasında Müdür. 1965 doğumlu Sedat yüksek mimar. 7 torunum 2 de torun çocuğum var.

-Evlilik hayatınız da unutamadığınız bir anınız var mı?

-1951 yılında evlendik. 60. Evlilik yıldönümümüzde çocuklarımız ve torunlarımız bize sürpriz hazırlamışlar. Hiçbir şeyden habersiz gittik. Salon tutmuşlar. Çok katlı pastalar yaptırmışlar. Annelerine gelinlik diktirmişler. Hayatımız boyunca unutamayacağımız bir sürprizdi. 60 yıl sonra nikâh tazeledik yeniden evlendik. Çok mutlu olduk. Çocuklarımız, torunlarımız, ailevi dostlarımız herkes vardı.

-O zamanlar maddi durumunuz nasıldı?

-Çok büyük manifatura dükkânımız vardı. Van’da ki esnaflara malzeme verirdik. Hayvan ticareti de yapıyorduk. Çok zengin bir aileydik.

-İsmet İnönü ile tanışmanız siyaset döneminizde mi oldu?

-Siyasete askere gitmeden önce başladım. İlk gençlik kollarını ben kurdum. 1963 yılından sonra İsmet İnönü geldiğinde Van’da tanışıp görüştük. Gençlik kolu başkanlığı yaptığım dönemde sürekli Ankara’ya gidip geliyordum. Ortanın Solu toplantısında Genel Başkanımız Bülent Ecevit ile birlikteydik. O zaman CHP tutucuydu. Yeni fikirlere alışık değillerdi. Bize brifing verdiler. Biz gençler olarak yeni fikirlerimizi dile getirdik. Fikir çatışması oldu ama herkes benim fikirlerimi benimsedi, beğendi. Hep ileride oldum. Benim siyasette olduğum dönemde hep Cumhuriyet Halk Partisi kazanıyordu. Bir seçimde kullanılan oyların yüzde 97 aldık. Şükrü Kösereisoğlu Belediye Başkanıydı. 4 dönem belediye başkanlığı yapmıştı biz bunu oradan indirdik.

-O zamanlar seçim çalışmalarını nasıl yapardınız?

-Hiçbir zaman partici olmadık. Meclis üyesiydim o zaman. Kimin fikri doğruysa, hep ondan yana olduk. Bunun için de halk bizi tuttu. Yalan konuşmadık, hep doğruları anlattık. Sokak sokak, mahalle mahalle gezer bütün kapıları çalardık. Fikirlerimizi aktarırdık. Çok çalışıyorduk.

-Şimdiki CHP ile o zaman ki CHP arasında bir fark oldu mu?

-Zaman çok değişti. Biz o zaman muhalefet yapmazdık. Açıkça fikirlerimizi halka anlatırdık. Çok samimi ve açıktık. Kimseye cami yaptıracağız, okul yaptıracağız demezdik. Vaatlerde bulunmazdık. Diğer sosyal işleri konuşurduk. O günkü şartlara göre temizlikten, sağlıktan falan konuşurduk. Şimdiyle mukayese edilmesi mümkün değil. Çağ değişimi oldu. Bize öğretmenimiz derdi ki: Vanlılar dikkat edin, gözün görmesin, kulağınız işitmesin, yüreğiniz hoplamasın yoldan çıkarsınız. Şimdi insanların herkesin gözü görüyor, kulağı duyuyor, yüreği hopluyor artık.

-Hiç parti değiştirmeyi düşündünüz mü?

-Hayır, asla düşünmedim bile. Halen CHP liyim. Van'a çok büyük emekleri olan, saygın ve itibarlı devlet adamı  eski Maliye, Mülli Savunma  bakanlıkları yapan, Başbakan olan Ferit Melen Bey Allah Rahmet etsin babamı Van’a çağırdı. O zaman Vansesi Gazetesi vardı sadece başka gazete yoktu. 1954 yılıydı Vansesi Gazetesi’ne gittik. Dedik ki; Bu hemşerimiz Ferit Melen Bey'in biyografisini gazetede yayınlamak istiyoruz. O zaman CHP iktidarda değildi. CHP muhalefetteydi basamayız dediler. Biz evde daktilo ile dizgi yapıp fotokopi ile çoğaltıp biyografi hazırladık ve bütün Van’a dağıttık. Babam birçok ağanın da kirvesiydi. Doğu Anadolu’da kirvelik en yakın akrabalık gibidir. Babamı da çok severlerdi. Çok itibarı vardı. Ferit Melen  Bey Milletvekili seçildi hep kazandı. Daha sonra  Turan Feyzioğlu ve bir grup arkadaşıyla CHP'den ayrılarak  Cumhuriyetçi  Güven Partisi’ni kurdu.  Çicgisini hiç değiştirmedi. Van halkının da kendisine  derin sevgi ve saygısı  vardı.  Kentten köye herkese çok yardım etti, asla ayrım yapmadı. Dostluğumuz hep devam etti. Halen anar ve minnettarlığımı dile getiririm. Sonra CHP iktidarı aldı.  İlerki dçnemlerde CHP koalisyonlarda kaldı.

-Bu kadar çok faaliyet içerindeyken eden her şeyi bırakıp İstanbul’a yerleştiniz?

-1955 yılında babam vefat etti. Kardeşler biz birbirimizden ayrılmak durumunda kaldık. Babamın kurduğu manifatura, hayvan ticareti hepsinin düzeni bozuldu. Beşir abimle ben koyun işine bakardık. Suriye’ye hayvan ticareti yapardık. Diğer 2 abim manifatura işlerine bakarlardı. Nisan’da koyun alırdık. Aşiretlerle çalışırdık. Sürüler halinde yaylaya gönderirdik ben 4 ay onların başında çobanlarla birlikte otlanmasını, etlenmesini, beslenmesini sağlardık. Eylül ayı gelince de yaylaları terk eder yaya olarak hudut bölgesine Şırnak, Pervari üzerinden Gaziantep’e oradan Suriye’ye giderdik. 6 ay hiç eve gelmezdik. 4 çocuğum doğumunda da evde olamadım.

-Babanızı kaybedince her şey değişti mi?

-Babam öldüğü zaman Vansesi Gazetesi “Fakir babası Hacı Osman öldü” diye tam sayfa manşet atmıştı. Bir müddet Van’da kaldık sonra ayrılmamız icab etti. İşlerde bozulunca çocuklarda büyümeye başlayınca onların tahsilini de düşünerek İstanbul’a nakil olduk. 1967 yılında. Feritmen beyin aracılığı ile İş Bankası’nda işe başladım. Çok rahat bir işti. Van’da ki gayrimenkulleri de sattım. 3 tane İstanbul’dan daire aldım. Üniversite mezunu olmadığım için en üst kademeye kadar gidemedim. Ama şube müdürlüğü yaptım. Üniversite okuyamadım ama işletme fakültesini bitirdim. Hukuk Fakültesine bağlı olarak hukuk bankacılığını bitirdim. Bankada çok iyi dostluklarım oldu. Adım Vanlı sendikacı diye geçerdi. Çocuklarımın hepsi okudu. Hiç "çalış oğlum, çalış kızım" demedim. Bende çok çalıştım. Van’da banka müşterisiyken bankacı oldum. Bankacılığı öğrenmek için çok çalıştım. Cevap veremezsem bana ayıp. Materyal olmamasına rağmen çok çalıştım ve başardım. Mutlu yaşadım, mutlu ayrıldım.

-Van’ın ilk futbol hakemi oldunuz. Hakem olmak nereden aklınıza geldi?

-1957yılında Van’da Şengençler diye bir kulüp kurdum. Sarı laciverti rengimiz. Başkanlığını, yöneticiliğini, yönetim kurulu üyeliğini yaptım. Federasyondan o zaman para yoktu kendi cebimizden harcıyorduk. Federasyon hakemlik kursu açıyordu bizde talip olduk Van’da açılması için. O sınava girdim ve hakem oldum. O zaman Ankara’dan Doğu’ya kadar hiç hakem yoktu. Hakemler İstanbul’dan geliyor Van’a hakemde vermiyorlardı. 3 kişi kurstan hakem olarak başarılı olduk. Eski Milletvekili Adem Barlas, Devlet Su İşlerinden  Gardaş Ali İhsan ve ben hakem olduk. İstanbul’a gittim bana Van’dan da hakem olur mu dediler. İstanbul havasında olan hakemler o zaman bana hep cephe aldılar. O cepheyi kırdım Beşiktaş'ta, Çırağan Caddesi üzerinde bulunan, bugün yerinde Çırağan-Kempinski Oteli olan eski stadyumda maç yönettim. 1970 yılında bel fıtığı ameliyatı olana kadar sahalarda maç yönettim sonra bırakmak zorunda kaldım.

-Van’da salgın hastalık olduğunu söylediniz bununla ilgili de çalışmalarda bulundunuz mu?

-1957 yılında yine tüberküloz hastalığı yaygındı Van’da. Van’a bir doktor gelmişti. Onun önerisiyle Van Verem Savaş Derneği’ni, Ruşen Altaylı şimdi ki Fatih Altaylı’nın amcası ile birlikte kurduk. Sağlık Bakanlığı’na başvurduk. Dernek kurduk birde hastane yapmak istiyoruz diye. Şimdiki Van Hastanesi’nin arkasında bahçede Bakanlıktan biraz yardım aldık bizde yardım ettik 36 yataklı o hastaneyi kurduk. Sonra Sağlık Bakanlığı’na devir ettik.

-Van’da bu kadar çok ilke imza attıktan sonra İstanbul’a gelmek zor olmadı mı?

-16 Dernek kuruculuğu ve başkanlığı, Meclis üyeliği, Gençlik kolu başkanlığı, belediye başkan yardımcılığı, yönetim kurulu üyeliği, okullarda yöneticilik, spor, siyaset, eğitim, sosyal etkinlikler, cami, hastane, sendika hepsinden istifa ettim ve İstanbul’a geldim. Eğer Van’da kalsaydım istifa etmem ve bu faaliyetlerden ayrılmam çok zor olurdu. Ama İstanbul’a geldiğim için o boşluğu hissetmedim. Yaşadığım her şey benim için hayat tecrübesi oldu. Bu tecrübede benim kendimi İstanbul’da göstermem için şansım oldu. Her konuda bilgim, becerim, birikimim vardı.

-1950 yıllarında Van’da motosiklet var mıydı?

-Yoktu ilk be aldım. Bir arkadaşım almış Bursa’dan bende ondan aldım.

-Van’a gidiyor musun?

-Tabi ki sürekli gidip geliyoruz. Oğlum Van’da yaşıyor. Van’da Üniversitede bölüm başkanı olarak çalışıyor.

-Van’da ev, arsa bir yatırım var mı?

-Hayır, ben geri dönmemek üzere çıktığım için hiçbir şeyimiz yok. Evimiz Vali konağı sokağındaydı. O sokağın adı da Hacı Osman Sokağıdır. Babamın adını vermişlerdi. O yolu da ben açtım. Van’da ilk parselasyonu da ben yaptım. Geniş bir arazimiz vardı.

-Van’da akraba arkadaş var mı?

-Ben Van’dan ayrıldığımda Van’ın nüfusu 25 bindi. Bugün Van’ın nüfusu 1 milyon 100 bin. Gittiğimde ne kimse beni tanıyor ne ben kimseyi tanıyorum. Yeğenlerim var orda sadece. Biz eskiden köyden gelenlere Kürt derdik onlar bize Rumi derlerdi. Hiçbir Vanlı Kürtçe bilmez. Sadece köylülerle alışverişi olanlar Kürtçe bilirdi. Babam, abim ve ben Kürtçe bilirdik hayvan ticareti yaptığımız için diğer kardeşlerim Kürtçe bilmezdi çünkü köylüyle muhabbeti yoktu. 1945 yılında İstanbul’a okumaya geldiğimde Vanlı olduğumu duyan Kürt ‘müsün diye sorardı şimdi 2014 yılındayız halen Vanlı olduğumu duyan yine Kürt’ müsün diye soruyor. Yıllar geçse de hiçbir şey değişmiyor. Bir türlü o hendek atlanamadı. Ben Kürt değilim ben Vanlıyım.

-Van için ne söylemek istersiniz?

-Bir gün Van’a gittim ağladım. Şuan bile anlatırken gözlerim yaşarıyor. İlkokula giderken Van iskele arasına bir cadde açıldı. Her çocuğa 20 tane kavak fidanı, 20 tane söğüt fidanı getirmelerini istediler. 7,5 km iki yola karşılıklı bu fidanları diktik. Yıllar sonra o ağaçlar büyüdü tünel halini aldı. Söğütler önde, kavaklar arkada çok güzeldi. Dünyanın en güzel manzarasını meydana getirdiler. 1960 ihtilalinde bizim ev vali konağının karşısındaydı. Sabah bir uyandım greyder bizim evin oradan o ağaçları kesmeye başlamış. Hemen Valinin makamına gittim durumu izah ettim ve kesimi durdurdum. Van’a gittiğimde Beşyol ağzına gittim bir baktım ki, İskele Caddesi yok. Bir Karayolları Müdürü gelmiş hepsini kestirmiş. Van’da ki kimsede karşı çıkmamış hepsi susmuş izlemiş ve ağaçları katletmişler. Halen ağlıyorum. Bütün yeşilliği bitirdiler. Hiç ağaç bırakmadılar. Van’da bir yapılacağı zaman biz karşı çıkardık şimdi izliyorlar.

-Başka anınız var mı ya da ilkleriniz var mı?

-Vali birini çağırdığı zaman Sivas’a sürgüne gönderirdi. 1960 yılında ihtilal devriydi.  Bir gün Vali beni ve Remzi Perihanoğlu’nu çağırmış. Vali; Siz nasıl adamsınız? Tüccarız diye geçiniyorsunuz bir Ticaret ve Sanayi Odanız, Borsanız bile yok. Hemen gidip kuracaksınız dedi. Remzi Perihanoğlu üniversite iktisat mezunuydu hemen tamam dedi. Remzi’nin hiç sesi çıkmazdı itiraz edecek yürek yoktu birde her çağrılan Sivas’a sürgün edildiği için korkmuştu. Ben sordum nasıl olacak diye; Derhal gideceksiniz 1 hafta içerisinde kurup geleceksiniz dedi. Ben ticaret odası sanayi odası nedir bilmiyoruz gidip öğrenelim 1 hafta sonra gelip size durumu izah edelim dedim. Remzi abi Vansesi Gazetesi’nin sahibi Erdal Bey'in babasıdır. Araştırdık geldik. Valiye  son durumu ben sundum. Ben, Remzi Perihanoğlu ve  Ruhşen Altaylı Ticaret ve Sanayi Odasını kurduk. Van’dan ayrılıncaya kadar genel sekreterliğini ben yaptım.  Çok emek verdim. O yüzden kendimle iftihar duyuyorum. Bütün Van’da ki okulların aile birliği başkanı ve yardım dernekleri başkanıydım. Van’ın ilk üniversite mezunu Remzi Perihanoğlu ve Yalın Erez’in babası İhsan Erez vardı.

-Hacı Osman Camisini siz mi yaptırdınız?

-O camiyi babam yaptırdı babamın da ismini taşıyor. 1938 yılında yapmıştı. O zaman cami yeterli gelmemişti. Kerpiçti cami ihtiyarlamıştı tamir ettirdim.  Ben ve abim Van’dan ayrılana kadar elektriğini, suyunu, müezzininin maaşını bütünü masrafını karşıladık. Ayrılırken vakıflara bıraktık. Halen o cami hizmet ediyor. O zamanlar Cami yaptırma derneği kurdum birde tahsildar tuttum. Ruhşen Altaylı ile birlikte para toplanmaya başlayana kadar bütün masrafları cebimizden ödedik. Ayda 2,5 lira aidat veriliyordu. Cami yapımına da öncülük yapmış olduk. Babam çok yardımsever bir insandı. Asla kravatsız takım elbisesiz gezmezdi. Herkes çok severdi. Kapıya geleni asla boş göndermezdi. İhtiyacı olmayan bir insan asla elini açmaz derdi. Bizim aile olarak Van’da halende seviliyor olmamızın sebebi babamdır. Köylerde 10 tane köprü yaptırmıştır. Başkale camiini ilk o yaptırmıştır. Her yere yardım ederdi kimseye duyurmazdı. Verin derdi verdiğiniz sizin değil Allah’ın derdi. Siz 1 verirseniz Allah 100 verir derdi ve öylede olurdu.

-Geçmişe çok bakar mısın?

-Asla geriye bakmam. İnsanlar geride güzeli hatırlamazlar hep acı anıları hatırlarlar. Geriye takılıp kalanlar geleceği göremezler. İlerleyemezler. İleriye bakan insanlar daha mutlu olurlar. Benim geride keşke dediğim hiçbir şeyim olmadı. Daha zevkli, şevkli, azimli, zinde olmak için ileri gitmek gerekir.

-Van’a mesajınız var mı?

-Van’da Vanlı kalmadı. İstanbul’da ve Bursa’da daha çok Vanlı var. 2 Nisan Van’ın kurtuluşudur. Her yıl Fatih Altaylı’nın babasıyla birlikte İstanbul’da Van gecesi yapardık. Allah aklımızı başımızdan almasın. Gördüğümüzden eksik etmesin. Çocuklarımızı sevdiklerimizi Allah korusun. Allah ülkemize, memleketimize sulhü, güzelliği getirsin. Van’ı çok seviyoruz. Hep  gidiyoruz, gideceğiz. Çok hatıralarımız var. Biz arkadaşlarımızla içki, alkol kötü alışkanlıklarımız hiç olmadı. Biz Van’ın iyi yerlere gelmesi için çok çalıştık çok şeyi de başardık. Van’a memleketime karşı vazifemi layıkıyla yapmanın gururunu yaşıyorum. Van’da ki her ev bizim evimizdi. Daha hiçbir arkadaşımız diğerine ya da bir başkasına eşek kelimesini bile kullanmamıştır. Her zaman saygılı davranmıştır. Kasap, ırgat, aşçı, her çeşit insanla ahbap, dost, kardeştik. Van çok güzel bir yer. Bu güzelliğe sahip çıkın. Hepinize saygılarımı iletiyorum. Çocukluğumun, gençliğimin tek gazetesi olan Vansesi Gazetesi’ne de teşekkür ediyorum. Hoş geldiniz sefa getirdiniz.

 Bedia Barak /İstanbul 

Röportaj 2014 yılında yaplmıştır. M. Nebih Bekiroğlu 27 Nisan 2016 tarihinde  hayata vede etmiştir. Van'ın siyasi, soyal, ekonomik yaşamında emekleri olan kıymetli hemşehrimizi rahmetle anıyoruz. 

Bakmadan Geçme