Halk Ozanı Ruhi Su'nun adı memleketi Van'da yaşatılacak

Türk müziğinde önemli yeri olan büyük halk ozanı, sesi ve yorumuyla türkülere biçim kazandıran Vanlı Ruhi Su'nun ismi memleketi Van'da yaşatılacak. Van'ın en büyük merkez ilçesi İpekyolu Belediyesi eski Gümrük Müdürlüğü yerinde bulunan Sanat Parkı'nda yapımı devam eden sanat galerisine Ruhi Su isimi verilecek. Ruhi Su isimi Van'da ilk defa bir yere verilmesi Vanlılar arasında memnuniyet yarattı.

Evren Doğruer  

Van’ın yetiştirdiği, kentte karşılığı olan, toplum tarafından sevilen sayılan bilim adamı sanatçı, akademisyen, politikacı, şair, yazar, idareci gibi şahsiyetlerin isimlerinin yaşatılması için Vansesi’nin haber ve köşe yazılarıyla yaptığı çağrılar karşılık bularak hayata geçiyor.  Türk halk müziğinin ünlü sanatçısı, büyük halk ozanı, sesi ve yorumuyla türkülere farklılık kazandıran Vanlı Ruhi Su’nun isimi memleketi Van’da yaşatılacak. Van’ın en büyük merkez ilçesi İpekyolu Sanat Parkı’nda yapımı devam eden sanat galerisine Ruhi Su’nun adı verilecek. 

“Van’a yakışır sokak ve sanat galerisi olacak” 

Van'ın büyükşehir kimliğine kavuşması gerektiğini söyleyen İpekyolu Kaymakamı ve Belediye Başkan Vekili Sinan Aslan, şehrin yenilenmesi çalışmaları kapsamında Cumhuriyet Caddesi Sinemalar Sokağı eski Gümrük Müdürlüğü yerinde yer alan Sanat Sokağı'nın Van'ın kalbi olduğunu kaydetti.   Başkan Vekili Aslan, Sanat Sokağı’nda başlatılan yenileme çalışmaları - ve Sanat Galerisi ile Sanat Parkı'nın hizmete girmesiyle, buranın Van'a yakışır bir sokak olacağını belirtti.   

“Ruhi Su adını sanat galerisinde yaşatacağız” 

 Sanat Parkı’nda yapımı devam eden sanat galerisinde sanatsal ve kültürel etkinliklerin yapılacağını ifade eden Başkan Vekili Aslan, “ Şehrin merkezinde yer alan İpekyolu Sanat Galerisi’ne Van’ın yetiştirdiği büyük değerlerden Ruhi Su ismini vereceğiz.  Tematik parkta yer alacak olan sanat galerisi Van’ın ilk sanat galerisi olacak. Sokakta bütün iş yerlerinin cepheleri sanatsal görünümde olacak.  Sokak düzenlemesini,  park yenilemesini ve sanat galerimizi temmuz ayında tamamlayarak hizmete açmayı planlıyoruz. İpekyolu ilçemizde 138 sokağa bu anlayışla dokunacağız.  Bütün amacımız şehri yenileyerek güzel görünüme kavuşturmaktır” dedi. 

 “Kentimizin değerlerinin isimleri yaşatılmalı” 

1912 yılında Van’da doğan daha küçükken 1.Dünya Savaşı sırasında Van’ın Rus işgali ve Ermeni isyanı sırasında babasını ve kısa zaman sonra da annesini kaybeden, 10 yaşına kadar yoksul bir ailenin yanında yaşayan, Türk Halk Müziği'nin önemli sanatçılarından biri olan, Van’ın ünlü ağıtı Ali Paşa Türküsünü de seslendiren Vanlı Mehmet Ruhi Su’nun adının memleketi Van’da yaşatılması Vanlılar arasında memnuiyet yarattı.  Vanlılar kentin yetiştirdiği değerlerin isimlerinin yaşatılmasının geçmişe saygı ve vefa  duyan  belediyecilik anlayışının bir gereği olduğunu kaydettiler.  Vatandaşlar Büyükşehir Belediyesi ve ilçe belediyelerinin de  topluma mal olmuş, emekleri olan Vanlı  değerlerin isimlerini  park, cadde, sokak ve diğer  özellikli yapılarda yaşatılmasını istediler.  

RUHİ SU KİMDİR? 

Pir Sultan, Köroğlu, Dadaloğlu, Yunus Emre, Karacaoğlan, Muhyi gibi birçok ozan-âşık, halk şairlerine ait eserler, Ruhi Su’nun ezgilerinde, albümlerinde ve plaklarında başka bir söylemle yer bulmuştur.

Ruhi Su’nun müziği ve müziğe dair görüşleri hakkında; Türkiye Öğretmenler Derneği tarafından yayınlanan Türkülerle Çiçeklenen Ruhi Su adlı eserin giriş sayfasında yazan dörtlük, genel tavrı açıklayan niteliktedir:

 “Türkü söylemek benim için bir aşk halidir. En güzel aşklarımı türkü söylerken yaşadım. Ne onlar beni aldattı, ne de ben onları. Türkü söyledikçe yeşeriyorum, çiçekleniyorum.”

 Ruhi Su’nun müziğinde ilk karşılaşılan nokta; halk türküleri ve bu türkülerin bir şan tekniği ile seslendirilmesidir. Bu, Ruhi Su gibi bir sanatçının yaptığı işler açısından bakıldığında şaşırılmaması gereken bir durumdur. Ruhi Su akademik eğitimini konservatuvarda tamamlamış bir sanatçıdır. Dolayısıyla görmüş olduğu eğitim kendisini şekillendirmiş, seslendirdiği türkü ve eserleri de doğrudan etkilemiştir. Türkülere dair çocuk yaşlarda başlayan ilgisi, eğitimi, koşulları, benimsediği kültürün geçmişi, siyasal duruşu ve dünya görüşüyle birlikte başka bir boyut kazanmaktadır. Halk türkülerini çağdaş, farklı bir boyutu taşıması durumu ise, bu koşulların kuramsal temellere dayandırılmasının uzun bir çabasıdır.

VAN’DA DOĞDU

1912 yılında Van'da dünyaya gelen Ruhi Su, Mehmet adını almıştır. Anne babasını hiç tanıyamamış, dünyaya geldiği yıllarda Van’ın Ruslar tarafından işgal edildiği, Ermeni isyanının acılı ve zor günlerin yaşandığı Birinci Dünya Savaşı'nın ortasında kendisini bulmuştur.  

Çok küçük yaşlarda Van'dan Adana'ya getirilmiş ve çocuk sahibi olamayan fakir bir ailenin yanına verilmiştir. Kendilerini amca ve yenge olarak tanıtan aile, henüz çocuk yaşta Mehmet'i keçi, inek ve tavuklardan sorumlu tutmuştur. Mehmet 6 yaşına geldiğinde Adana düşman tarafından kuşatılmıştır. Düşman azabından Toros Dağları'na sığınan Adanalılar, bu göçe "Kaç-kaç" adını vermiştir. Genç Mehmet ve ailesi de bu "Kaç-kaç" yıllarında göç halinde bulunmuşlardır. Bu göç, genç Mehmet'in birçok türküyü öğrenmesine vesile olmuştur. 

GÖRDÜĞÜ ZULÜM HAYATINI DEĞİŞTİRDİ 

Ne yaparsa yapsın kendisinin yenge olarak tanımladığı üvey annesi tarafından zulüm görmekten kaçamamıştır genç Mehmet. Yediği dayak onun hayatında dönüm noktası olmuş ve bir anlık karar ile Dar-ül Eytam'a (Öksüzler yurdu) teslim edilmiştir. Bu durum Mehmet'in zihnine şöyle kazınmıştır: “Oyun denen bir şeyin var olduğunu o zaman öğrendim, içim içime sığmıyordu, şaşkındım.” 

10 yaşında girdiği öksüzler yurdunda okumaya da başlayan Mehmet, ilgili bir müzik öğretmeni olan Mehmet Tahir'in yurda aldırdığı keman sayesinde müzik hayatına başlamıştır. Dördüncü sınıfta başladığı keman dersleri Mehmet'e klasik müziğin ilk adımını attırmıştır.

ADANA'DAN İSTANBUL'A UZANAN KADER SİLSİLESİ  

Yıl 1925'i gösterdiğinde Ankara'da Müzik Öğretmen Okulu kurulmuş, bu kapsamda öğrenci alımı için tüm Türkiye'deki öksüz yurtlarına; sesi güzel, müziğe yetenekli çocuklara ait sınav sonucu müzik öğretmeni okuluna yollanması için bir bildiri gönderilmiştir. 

Bu sınava Adana Öksüzler Yurdu'ndan iki kişi katılır. Katılımcılardan birincisi beşinci sınıftan Şaban, ikincisi dördüncü sınıftan Mehmet'tir. Sınav neticesine göre Mehmet kazanmıştır. Bu sonuçlara göre okul müdürü Mehmet'i yanına çağırır ve "Sen bir sene daha bu okulda okuyabilirsin. Ama Şaban açıkta kalır. Bu yıl onu kazanmış gibi gösterelim. Sen nasılsa seneye yine sınava girersin” der. 

Genç Mehmet arkadaşının açıkta kalmasına razı olamaz ve öneriyi kabul eder. Ve bir sonraki sene yapılan sınavı yine kazanır. Fakat bu kez önünde farklı bir engel vardır. Okula gelen yeni bildiride “Okulu bitiren tüm çocuklar zorunlu olarak askeri okullara girecek” yazmaktadır. Mehmet bu duruma ne kadar üzülse de bir önceki yıl arkadaşı Şaban için yapmış olduğu iyilik ufacık da olsa pişmanlık yaşatmaz.  

Bu sonuçlara göre Ruhi sınavı kazanan diğer arkadaşı Suphi ile birlikte İstanbul Halıcıoğlu Askeri Lisesi'ne gider. İkili isimlerinden dolayı küçümsenirler. Bu durumu aralarında uzun uzadıya konuşan ikili, isimlerini değiştirme ya da ek getirme konusunda mutabık olmuşlardır. Genç Mehmet kendisine o dönemde Mehmet Ruhi, ismini vermiştir.  

İstanbul Öksüzler Yurdu öğrencileri Ruhi’yi Ahmet Muhtar Bey’le tanıştırırlar. Akşam oldu mu kantinde ağabeyleri “Hadi Ruhi çal” derler ve Ruhi’ye keman çaldırırlar. O günlerden birinde içeri giren okul komutanı “Bu ne rezalet?” diyerek kemanı ayaklarının altına alır ve kırar. 

KENDİSİ HALICIOĞLU ASKERİ LİSESİ’NDE… AKLI FİKRİ MÜZİK ÖĞRETMEN OKULU’NDA!

Okul komutanı bir kaç gün sonra, kemanın parasını vermek istese de Mehmet Ruhi kabul etmez. Aklı fikri, Müzik Öğretmen Okulu’na nasıl gidebileceğindedir.
Ahmet Muhtar Bey, bir gün “Ankara’ya gelebilir misin?” diye sorar. Ruhi, hemen “evet” der. Arkadaşları para toplar. İki kimliği olan bir arkadaşının kimliklerinden birini alır. Askeri okuldan kaçar ve Ankara’ya gider. Ahmet Muhtar Bey’i bulur. Ruhi’nin kaçarak geldiğini duyunca “eyvah” der ve Ruhi’yi Askeri Liseler Müdürlüğü’ne gönderir. Ruhi ağlayarak olanları anlatır. Onu dinleyen albayın da gözleri dolar ve “Sen şimdi okuluna dön ve oradan bir dilekçe ile başvur” der.

Ruhi, askeri okuldan kaçtığına da pişman olmayacaktır. Müzik Öğretmen Okulu’na nasıl girebileceğini daha kapsamlı düşünecek ve sağlık kontrolü sırasında, bir kulak doktoruna durumunu anlatacak, kendisini çürüğe çıkarması için doktora yalvaracaktır. “İltihabı yüzünden mektebe devam edemez” raporu ile birlikte Müzik Öğretmen Okulu’na dilekçe yazar. Ama, “Yerimiz yok, alamayız” yanıtı alır. 

TEKRAR ADANA… KLASİK BATI MÜZİĞİ İLE TANIŞMA… 

Çürüğe çıktığı için askeri okul ile ilişiği kesilen Mehmet Ruhi, Adana Öksüzler Yurdu’na geri gönderilir. Adana Lisesi’ne başlar. Oradan da Öğretmen Okulu’na geçer. Tenefüslerde keman çalar.

O sıralarda Adana’da bir sinemada sessiz filmler oynatılır. Sinemada bir de küçük bir orkestra vardır. Filmdeki sahnelere göre, bu orkestra müzik yapmaktadır. Orkestradaki Avusturyalı Ervix, Adana Öğretmen Okulu’nun da keman öğretmenidir. Ruhi, ilk klasik batı müziği parçalarını ondan öğrenir.

Adana Öğretmen Okulu’ndayken aşık olduğu ebe-hemşire olarak çalışan bir kızla evlenir. Güngör adını koydukları bir oğulları olur.

ANKARA MÜZİK ÖĞRETMEN OKULU… KEMANI BIRAKMA ZORUNDA KALIŞ… 

Karısı Ankara Numune Hastanesi’ne tayinini ister. Ruhi de Ankara Müzik Öğretmen Okulu’nun giriş sınavına girer. “Bir konçerto çal” dediklerinde çok şaşırır. Bu sözü ilk kez duymaktadır. Müzik imlası ve armoni sözcüklerini de…
Öğretmenlerden biri, sınava hazırlanması için Vivaldi Sol Majör keman konçertosunu verir. Bir arkadaşından da ödünç keman bulur. Bir otel odasında gece gündüz çalışır. Sınavı geçer. Ulvi Cemal Erkin’in “son sınıfa girerse zorlanır, bir sınıf aşağısına girmeli” teklifine tüm öğretmenler katılır.

İlk yılı başarı ile tamamlayarak yatılı okumayı hak eder. O yıl, tek hece olduğu ve kolay söylendiği için “Su” soyadını alır ve adı Mehmet Ruhi Su olur.

Ankara Müzik Öğretmen Okulu’ndan, Ankara Riyaseti Cumhur Orkestrası’na seçilerek orada çalışmaya başlar. Aynı zamanda müzik öğretmeni olarak da İkinci Ortaokul ve Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsü’nde çalışır.

Mehmet Ruhi Su, konservatuarın Opera Bölümü öğrenciliğini sürdürürken bir öğretmeni, keman çalışmasının ses tellerine zarar vereceğini, sesinin zayıf çıkacağını söyleyerek, bir tercih yapmasını iser. Mehmet Ruhi, kemanı bırakmak zorunda kalır. 

OPERADAN BASBARİTON RUHİ SU TÜRKÜLER SÖYLÜYOR’A… 

1936’da Devlet Konservatuarı’nda opera sanatçısı olarak başlar. 1945 yılında Opera Kanunu çıkınca öğretmenliği bırakmak zorunda kalır. 1952 yılına kadar pek çok operada rol alır: Bastien Bastienne, Madam Butterfly, La Boheme,  atılmışNişanlı, Fidelio, Maskeli Balo, Yarasa, Figaro’nun Düğünü, Rigoletto, Aşk İksiri.

Devlet Operası’nda çalışmaya başladığı yıllarda eşiyle anlaşmazlık nedeniyle ayrılır. “Konsolos” operasının provasındayken gözaltına alınır ve tutuklanır. Opera yaşamı böylece noktalanır.

Operayı çok seven Mehmet Ruhi, türkü söylemeyi hiç bırakmamıştır. Konservatuarda türkülerini dinleyen hocalarından Markovich, “Türk müziğinin bu kadar güzel olduğunun ilk defa farkına varıyorum” der ve zamanın Radyo Müdürü Vedat Nedim Tör’e, Ruhi Su’dan övgüyle söz eder. 15 günde bir pazar günleri saat 10’da “Basbariton Ruhi Su Türküler Söylüyor” anonslu radyo programı böylece başlar. Bu program, 1942-1945 yılları arasında çok ilgi görerek devam eder.

1946’da Ruhi Su, Ankara’da yedek subaylığını yaparken operada oynamaya devam eder. Ankara Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi’nde oluşturduğu bir korosu vardır. Sonradan eşi olacak Sıdıka Umut da, o yıl Dil ve Tarih’in Felsefe Bölümü’ne girer. Sıdıka Umut, o zamanlar Bursa Hapishanesi’nde olan Nazım’ı ziyaret ettiğinde, Nazım onun Felsefe okumasını istemiştir.

Ruhi Su ile dünya görüşleri arasındaki yakınlık, türkülere duydukları ortak sevgiyle dost olurlar. 1950 yılında da, hem aşık, hem dost… Ruhi Su’nun korosu kapatılır.  

Ruhi Su ve Sıdıka Umut, Harbiye Cezaevi’nde birbirlerini görürler. Görüşmelerini resmi izne bağlamak için nişanlanmaya karar verirler. Ruhi Su, eşe dosta haber salar. Sıdıka Umut için çok güzel bir yüzük getirtir. Oracıkta nişanlanırlar. 

Harbiye Cezaevi’nde 3.5 yıl kalırlar. 3.5 yıl her hafta 10 dakika görüşürler ve her gün mektuplaşır, haberleşirler.  Harbiye Cezaevi’nde evlenirler. Ruhi Su ve eşi Sıdıka Su, Haziran 1958’de tahliye olur. Ruhi Su türküler söyler, şirin evlerinde konuklar kabul ederler. 1959 yılında oğulları Ilgın doğar. 

20 Eylül 1985 de  vefat eden Ruhi Su, ölümüne kadar 16 tane 45'lik plak, 11 uzunçalar çıkarmıştır.

Bakmadan Geçme