Süresiz nafakaya yeni düzenleme

Sık sık tartışma konusu olan süresiz nafakada yeni düzenleme yolda. Gözler yeniden Meclis'e çevrildi. Milliyet gazetesi yazarı Prof. Dr. Ulusoy, beklenen düzenlemeye ilişkin bilgi verdi.

Sık sık tartışma konusu olan süresiz nafakada yeni düzenleme yolda. Gözler yeniden Meclis'e çevrildi. Milliyet gazetesi yazarı Prof. Dr. Ulusoy, beklenen düzenlemenin detaylarına ilişkin bilgi verdi. Ulusoy'un bugünkü köşe yazısı şöyle:

Süresiz nafakanın yoğun bir şekilde gündeme gelmesinden itibaren iki yasama dönemi geçti. Artık gözler Meclis’in yeni yasama dönemine çevrildi. Bugünkü yazımda ayrıca, eşiyle boşanma aşamasına gelmiş bir kadın okuyucumun, nafaka konusundaki yazılarıma yaptığı eleştiriye yer vereceğim.

Süresiz nafakanın yoğun bir şekilde gündeme gelmesinden itibaren iki yasama dönemi geçti. Artık gözler yeniden Meclis’te. Okuyucularım bilir, basında süresiz nafaka konusuyla, herkesçe kabul edilebilir adil bir çözüme kavuşturulması için en fazla ilgilenen hukukçu-gazeteciyim. Üniversitede, ‘Süresiz Nafakaya Adil Çözüm Sempozyumu’ dahi düzenledim.

 

Evrensel hukuk ilkelerine göre, hiçbir borç, borçlunun ömrü boyunca devam edemez. Belirsizlik, süresi belirli olmayan sözleşme ilişkilerinin feshi için haklı bir sebeptir. Bir sözleşmenin süresi, tarafların ömrü boyunca, olarak belirlenmişse, bu sözleşme belirsiz sürelidir. Öyle ya, Allah gecinden versin, ecelin ne zaman geleceğini kim bilebilir, ecel, belirsiz sürelidir!

Özel hukuktan doğan her borç, zamanaşımına tabidir, bazen de hak düşürücü süreye. Kamu borçları, örneğin vergi borçları da beş yıllık zamanaşımına tabidir. Cezalar da, suçları kovuşturma da. Ceza infaz edilirken bile, hapis cezasının infazında da indirim yapılır.

Aslında, kişinin çocuğuna karşı iştirak nafakası ödeme borcu da sürelidir, kural olarak, çocuğun ergin olmasıyla iştirak nafakası da sona erer. Sona ermeyen bir tek, yoksulluk nafakasıdır.

Üstelik, sonsuz süreli olan, ancak boşanmış eşlerden birisinin ölümü ile sona eren yoksulluk nafaka borçlusu, boşanmada eşit kusurlu olsa bile, ömür boyu nafaka ödemek zorunda.

Hatta bir gün evli kalsa, hatta resmi nikah yapılsa ama fiili evlilik birliği henüz kurulmamış olsa, hatta ortak çocukları olmasa bile!

Yoksulluk nafakasının süresiz olmasındaki evrensel hukuk değerlerine aykırılık bir yana, bir de süresiz yoksulluk nafakası bağlamakla, boşanmış insanların da tam birbirinden ayrılmasına engel olunduğu, kurulacak yeni hayatların mali yönden sürekli yoksulluk nafakasının gölgesinde ve ağırlığı altında kaldığını da unutmamak gerekir. Maalesef toplumumuzda yoksulluk nafakasının süresiz olmasını ve velayeti altındaki çocuğu boşanılan eşe karşı bir intikam aracı olarak gören ve kullananlar var. Bu, hem bireysel hem de toplumsal ruh sağlığı bakımından hatalı bir tutumdur.

Bırakın geçmişin gölgesi kaybolsun, hatalı bir evliliğin ağır yükünü geçmişte bırakın, süresiz nafaka alacağı olarak geleceğe taşımayın. Süresiz nafaka alacaklısı iseniz, bu alacağınız mali bakımdan bir yük değildir. Ama psikolojik olarak bir yüktür aslında.

BİR OKUYUCUMUN NAFAKA YAZILARIMA ELEŞTİRİ MEKTUBU

İsmi bende saklı bir hanım okuyucum, 2 Mayıs 2020 günkü, ‘Süresiz nafakaya Kovid-19 darbesi’ başlıklı yazım üzerine 14 Ekim 2020 günü, gece saat 01.03’te bir e-mail yazısı göndermiş. Kendisinin hoş görüsü ile içeriğine dokunmadan, bazı düzeltmelerle yukarıda sizlerle paylaşıyorum. Yorum yapmayacağım, çünkü bu hanım okuyucum konuyu biraz kişiselleştirmiş. Elbette haklı tarafları çok. Ama konunun cinsiyet meselesi olmadığı, kişilik ve karakter meselesi olduğu ortada. Evliliğini bitiren, eşini üzüntüden hastalandıran, ortak çocuklarının velayetini bir intikam aracı olarak kullanan kadınlar kadar, kendi zevk - ü sefasını düşünen, eşini ve çocuğunu ihmal eden erkekler de çok. Bunların çözümü süresiz nafaka da değil, çocuğun babasıyla görüntülü konuşmasına engel olmak da değil. Boşanmış anne baba arasında ne yaşanmış olursa olsun, çocuk için babası da annesi de asla ‘kötü’ olamaz.

“Merhaba Erol Bey,

Aynı bankanın farklı şubelerinde çalışırken 10 yıl süren iş arkadaşlığımız neticesinde yakınlaştık ve evlendik. Evlendikten sonra boşanma kelimesini ağzına hemen almaya başlayan eşime karşı hep alttan almaya, onu anlamaya çabaladım durdum. Ben çalışan, sosyal hayatı olan vs. güçlü kadın diye tanımladığınız bir kimlikten, evin hizmetçisi, çocuk da olduktan sonra, paspasına dönüştüm. Eşim tatillerde, sporunda, arkadaşlarıyla eğlencelerde, konserlerde... Bebeğim prematüre doğdu. Ona tek başıma ailemin desteği ile baktım, eşim ortalarda yoktu... ‘Çocuk olduktan sonra değişir’ dediler, hiçbir şey değişmedi, daha da aşağıladı, küçük gördü beni, olmadık eziyetlere maruz kaldım. Sırf beni sevsin diye kendimi tanıyamaz hale geldim, öyle peşinde pervane oldum.

Özetle baktı ki, bana ‘git git’ diyor, bırakıp gitmiyorum evi de bebeğimi de, kendisi daha 2.5 yıl olmadan kucağımda bebeğimle bizi terk etti, annesinin evine yerleşti. Bana yaptıkları yenilir yutulur gibi değildi ama, evladıma da merhamet etmedi. Tek söylediği, “Ben oğlumun arkasındayım.” Evet, hep arkada, görünmeyen bir yerlerdeydi. Ben, aklı başına gelir diye bekleyip dua ederken, çok geçmedi, pandemide beni evladımla kirada oturduğumuz evden çıkıp gideyim diye kira sözleşmesini fesh edip, elektrik, su, doğalgaz ne varsa kapattı. Annemin evine yerleştim. Ben bu arada ücretsiz izindeyim. Annemin evinde iken 6 ay ne yer ne içer demeden sokağa benimle attığı çocuğu aklına geldi, görmek istedi. Belki akıllanır deyip müsaade ettim. Annemin evine gelip çocuğu görmeye gelmeye başladı. Fakat çok çabuk sıkılıp hemen gitmek istiyordu. Çocuk da arkasından ağlıyordu. Ben artık o geldiğinde - haftada bir gün gelmeye başlamıştı- etrafında pervane oluyorum, çocuğumla biraz daha uzun vakit geçirsin, çocuğum mutlu olsun diye. Ama çok sürmedi. Bir buçuk ay sonra bahanelerini üretti ve beni de artık ben olmaktan çıkardı ve tartıştık. Asla gelme dedim. Zaten boşanma davası açmıştı ve 26 Kasım’da ilk duruşmamız var. Bana, “Mahkemede hakkımı ararım” dedi. Şimdi ben sizin kızınız olsaydım... Burada anlatamadığım, onca yazamadığım yaşanmışlıklar. siz yine bu bahsettiğim yazıyı içiniz rahat bir şekilde yazabilir miydiniz? Çok nadir iyiniyetli erkekler bu yazınıza uyuyor. Benden çok daha ağır şeyler yasayanlar da var. Karşılığında hiçbir şekilde parayla ölçülemeyecek kadar, kadınlar tarafından ağır ödenmiş bedeller.

Nacizane, canı çok yanmış, en çok da evladına yanan bir anneyim. Benim bebeğim 2 yaşında. Baba görmeden büyüyor. Babası bir gün çıkıp geldiğinde biyolojik baba olma dışında sizce neyi hak ediyor? Al, bu senin evladın, ben büyüttüm, yemedim yedirdim, giymedim giydirdim, beraber ağladık, beraber hastalandık, hep birlikteydik. Ama sen de biyolojik babasın tabii ki, al bu senin evladın? Benim çocuğum gördüğü her erkeğe baba diye seslenirken... Ben şimdi görüntülü aramak isteyen babaya, “Tabii babasın, hakkın” mı demeliyim? Biz hayata tutunmaya çalışırken, tatilinden sporundan asla taviz vermeyen bir baba.”

SÜRESİZ NAFAKA İSTİSNA OLMALI

Süresiz nafakanın tamamen kaldırılmasının bazı özel durumlarda adil olmayan sonuçlar doğuracağı, hakkaniyete aykırı olacağı da açık. Çalışıp, hayatını idame ettiremeyecek durumda olanların, boşanma sonrası iş hayatına entegre olma şansı bulunmayanların süresiz nafakaya hakları olduğunu düşünüyorum. Özellikle, bu durum evlilik sebebiyle, eşin baskısı ve isteği nedeniyle olmuşsa.

KAYNAK: MİLLİYET

Bakmadan Geçme