Toplumsal Gelişmede 'Dışardan Alma'nın rolü (2)

(Saçak, Mart 1987)

(1987 yılında yayınladığımız makaleyi okuyucunun bilgisine sunmaya devam ediyoruz. Yazdıklarımıza; son yıllarda yapılan bilimsel araştırmalarla birlikte İslamiyet öncesi dönemde Türklerin, sınıflaşma ve devletleşme konusunda, o zamana kadar bilinenden çok daha ileri bir gelişmişlik düzeyine ulaşmış oldukları gerçeğinin ortaya çıkmış olduğu notunu da ekleyelim.)

İslami düşüncenin gelişim süreci 

Dini bir ideoloji olarak İslamiyet'in, Sümer ve Mısır teolojisinden beslenen Yahudiliğin ve Hristiyanlığın devamı olduğu gerçeğini bir yana bırakıyoruz. İslam Ortaçağı'nda gelişen bilimsel ve felsefi düşünce belli başlı iki kaynaktan beslendi.Bunlardan birincisi, Mısır ve Suriye'deki merkezlerde daha da geliştirilmiş ve belli ölçülerde Hristiyan bir renk kazanmış olan Helenistik düşünce idi. İkincisi ise İran kaynaklı düşüncedir. Hint felsefesi de, İran üzerinden İslam dünyasına etkide bulundu.

Yani İslam dünyası kendine özgü eserler ortaya koymadan önce uzun süre, kendinden önce gerçekleştirilenleri anlamaya ve özümlemeye çalıştı.  Farabi, İbniRüşd ve El Kındî gibi büyük İslam filozoflarının ünü, daha çok yaptıkları Aristo çevirilerinden ve bu çeviriler üzerine düştükleri şerhlerden geliyordu. İslam dünyasında özgün eserlerin ortaya çıkması birkaç yüzyıllık bir çeviri ve şerh düşme döneminden sonradır. Örneğin İslam Dünyasında ilk sistematik ahlak kitabı ancak 13. Yüzyılda yazılabilmişti. O zamana kadar yapılan ise Aristo'nun Ahlak'ının çevrilmesi ve şerh edilmesiydi.

YAZININ DEVAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ

Bakmadan Geçme