ÜRETİM DEVRİMİ

2020 yılının yenidünya düzenine geçişin miladı olduğu hipotezi artık tüm dünya tarafından kabullenilen bir realite olmaya başladı.Kimileri için dijital çağın başlangıcı,kimileri için de kapitalizmin çöküşü olarak nitelendirilmekte.Evet, pandemi dönemi net olarak bize şunu öğretti;HİÇ BİR ŞEY ESKİSİ GİBİ OLMAYACAK!Hiç şüphesiz insanoğlu mikro bazda hayatını,yaşam biçimini,elindeki kaynakları sorgulamaya başladı.Bir salgının, insanlığı,gelişmişlik düzeyi ne olursa olsun çaresiz bırakabileceği gerçeğiyle yüzleştirdi.İnsanlar yaşamın en temel ihtiyaçları olan su,gıda,ilaç ve bunun yanında sağlığın önemini hiç bu kadar küresel nitelikte algılayamamıştı.
Önümüzdeki yıllarda şu anda insanoğlunun rahatça erişebildiği kaynakların kıt kaynaklar olacağı gerçeğini görmek için kahin olmaya da gerek olduğunu düşünmüyorum.Bunların başında da hiç şüphesiz Tarım ve Hayvancılık ürünleri gelmekte.Hani ilkokul kitaplarında geçen kendi kendine yeten tarım ve hayvancılık ülkesi olmaktan son 25 yılda epeyce uzaklaştığımız bana göre hayati önemi olan konumuz...Şu veya bu şekilde geldiğimiz noktayı değerlendirirken ülkemizin geçmiş dönemdeki tarım ve hayvancılık politikasını eleştirmek elbette bir takım dersler çıkarmak adına çok kıymetli ancak çözüm önerileri sunmanın daha akılcı olacağı kanaatindeyim.Ben ülkemizin bu sorunu devrim niteliğinde bir politika değişikliğiyle çözebileceğini düşünüyorum.Tarımın ve hayvancılığın artık teşvik etmekle,hibe kredilerle,işlenmeyen topraklara bile teşvik adı altında para dağıtmakla,Ziraat Bankası borçlarının silinmesi veya ertelenmesi gibi sayacağım bir çok önlemin ülkemizi bu konuda ileriye taşımadığını bilakis geriye götürdüğünü düşünenlerdenim..Çiftçilerimiz,bu ülkenin emekçileri,üreticileri....
Maalesef sosyal ve ekonomik statüde hiç haketmedikleri yerdeler.Ancak biz ,çiftçimizden tecrübesiyle üretim yapmasını bekleyip ,emeğinin karşılığını misliyle almasını bekleyebiliriz sadece.Eş zamanlı olarak,çiftçi vatandaşımızın iktisadi dengesini sağlayabilmesini,finansının tüm kontrolünü kendisinin ayarlamasını beklersek,çiftçimiz haliyle üretmekle,finans dengesi arasında sıkışıp kalacaktır.Bir hasatta bir oğlunu evlendirecek,diğer hasatta komşunun traktöründen daha üst model bir traktör almayı düşünecektir.
Kışın kahvede geçirilen boşa vakitleri saymıyorum bile.Bu başımızın üstünde taşıdığımız çiftçimize bir eleştiri değil elbette.Ancak devletin alacağı doğru tedbirlerle çiftçimizin ürünümü nasıl satarım,bu sene kime satarım,kaça satarım derdine düşmeden sadece üretime yönelmesi ve aracısız son kullanıcıya ürününü ulaştırabilmesi gerekiyor.Dünyada üreticiden tüketiciye aracı zincirinin en fazla olduğu ülkeyiz.Devlet eliyle kooperatifleşmeyi aktif ve işlevsel hale geçirmeden ,üreticiden tüketiciye ürün zincirini doğrudan sağlamadan,bu sömürü düzeni son bulmayacak,çiftçimiz geçinemeyecek,iş gücü azalacak,işsizlik artacak ve geldiğimiz noktada bırakın kendimize yetmeyi ,tüm ürünleri ithal eden bir ülke durumuna gelinecektir.Bir başka önerim;devletçi politikayla hazineye ait binlerce hektarda tarım ve hayvancılığın devlete ait teşebbüslerde tekrar cumhuriyetin ilk dönemlerindeki gibi faaliyet göstermesi .Yaşı 40 ve üstü olanlar sadece Van'da devlete ait olan ondan fazla işletme olduğunu hatırlayacaklardır.
Tarım müdürlüklerindeki Ziraat mühendislerimizin kamudaki veterinerlerimizin masa başından kaldırılıp sahaya inmeleri ve üretimde sadece kontrol mekanizması olarak değil,bilimsel üretimin uygulayıcıları olarak aktif hale getirilmesi gerekir.Devletimizin artık bu konuda reforma değil devrim niteliğinde önlemlere İhtiyacı var.Önümüzdeki yıllarda dünyadaki en önemli Tarım ve Hayvancılık ülkesi olma hayaliyle...
Kalın sağlıcakla...

Bakmadan Geçme