Bahçeler Sulanırken!

O bahçeler ki; Gönüllere inşirah verir, ağaçların dalları çeşit çeşit meyvelere durur, kuş cıvıltıları seher vakti zikri ilahiyle etrafa velvele verirdi! Yeşilin bin bir tonu, çiçeklerin miski amber kokuları, elmanın aslı, armudun nesli, vişnenin rengi ve eriğin tadından sual olunmazdı! Salkım söğütlerin gölgesinde mevsimler gelip geçerken, kavak yapraklarındaki hışırtıda sevgiler olurdu!

O insanlar ki; Fazilet, huzur, merhamet ve cömertlikle doluydular! Bozulmaz bir dostluk ve yardımseverlik onların şiarındandı! Bu üstün şahsiyetli insanlar gönüllerde var olmayı bilir, insanları menfaatsiz severlerdi! Dünya malı çok yoktu, fakat samimi olarak paylaşmayı, ikram etmeyi bilirlerdi! Ve o eski insanlar Van’ın örnek şahsiyetleriydiler… 

İkindi geçmiş, hava oldukça serinlemiş gölgelerimiz uzamaya başlamıştı! Artık bahçelere su açma vaktiydi. Bahçe sulama günü olanlar kürekleri ellerinde kanal boyundaki hepenklerin başlarında çırbacı bekliyorlardı. Bekleyenlerden biride bendim!

Beton su kanalları, Mercimek Mahallesi’ni bir baştan bir başa kat eder, Amiklioğlu Sokaktan Dingo Faik’in bahçesine, Erek’ten Terzi Refik Tüfekçi, Çeşminaz Teyze, Hamaloğlu Mustafa, Şahe’lerin aşağıdaki çevirmeler ve Pala Ezo’nun bahçesine kadar giderdi! Gittiği her tarafı da gülistana çevirirdi!

Biraz sonra bisikletinin üzerinde Çırbaç Muharrem’in bize doğru geldiğini fark ettik. Hepenklerin (Buna biz Edremit’te “darav” derdik) başına gelince bisikletinden iner, seledeki anahtarnıı çıkarır, hepengin ucundaki büyükçe somunu çevirir, kanat yukarı doğru kalkınca suyu salar ve tekrardan yoluna devam ederdi!

YAZININ DEVAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ

Bakmadan Geçme