MAVİ ŞEHRİN KALEMLERİ

Vansesi Gazetesi ile Van Yazarlar ve Şairler Derneği işbirliğiyle mavi şehrin kalemleri yazıyor.

Biten İnsanlık

Caner Demir

Kanatları kırılmıştı serçenin, bir daha eskisi gibi uçamayacaktı. Yağan yağmurun kokusu etrafa sinmişti ve yağmur yağışını kutlamak isteyen sokak lambaları bu akşam daha sevinçle yanmışlardı. Ama hâlbuki gök gürlerken sinmiş hallerini bir görseydiniz. Sanki her biri ir insanmış gibi sığınacak yer aramanın telaşına düşmüşlerdi.

Yağmur vaktini sevmek, sevmelerin en güzeli. İnsanların üstüne yağınca çıkarıyor tüm pası, kiri. Alıp götürüyor gönüllerdeki zifir. Ya ağaçlardaki tatlı telaşeye ne demeli. Gel de bağdaş kuralım göğe karşı da yudumlayalı taze çayları.

Unutulmuştu tüm şarkılar, şiirler. Kaybolmuştu insanlık bir daha bulunulmamak üzere. Ah, yağmurun hazin yağışı, insanlığı da mı süpürüp götürmüştün. Nedir bu hengâme, bırakıyordu yağmur; evler, arabalar gidiyordu. İnsanlık çoktan gitmişti zaten o an insanın aklında geçirdiği onca zaman geliyordu, onca anı…

Sonra hiç beklenmedik bir şarkı çalıyordu yıldızların altında, ilkbaharın ortasında lapa lapa kar yağmaya başlıyordu. Bir süre kar ve yağmur birlikte yağmaya başlıyordu sanki yarış yapıyorlarmış gibi ve en sonunda kar yağmuru yeniyordu; etraf beyaza bürünüyordu.

Aman Allah'ım! Bu nasıl bir işti,  mevsimler karışmıştı, karın kalınlığı 90 santimdi. Bu da neyin nesiydi böyle. Dışarı çıkıp kardan adam yapmak istiyordum, çıkamadım çünkü kardan adam nasıl olurdu, bilmiyordum.

Zaman bir epey hızlanmıştı saat ikiye geliyordu, kar azalmaya başlıyordu, biraz daha yağdıktan sonra durmuştu kar. Etrafı biraz izledikten sonra birden gözüme yıldızlar takılıyordu yavaş yavaş, sanki tüm yıldızlar gidiyordu evet, evet hepsi kaybolmuştu. Birden bir aydınlık çökmeye başladı, yoksa bu doğan güneş miydi? Aman Allah'ım! Ne oluyor kıyamet mi kopuyor, dedim.

Vakit gecenin yarısıydı saat 03.00'tü.Birden ses gelmeye başladı, ürkmeye başladım. Korkmuştum, artık ses yavaş yavaş bana yakınlaşıyordu. Ses ta dibime gelmişti kimse yoktu, ne sesiydi bu insanlık desen değil hayvanlar desen değil kimin sesi neyin sesiydi bu ses, çok garip bir sesti. Hiç bir şey anlamıyordum, ses uzaklaşmaya başladı. Pencerenin önüne kostüm gördüklerime inanamadım.

Aman Ya Rabbim, buda neydi! Güneş, ay yan yana gelmişti, kavuşmuşlardı sonunda. Hem çok sıcak hem çok soğuktu, neler oluyordu, hayretler içerisindeydim. Gördüklerim rüya mıydı? Kendime bir tokat attım, hayır rüya değildi kanepenin üzerinde kıvrılıp uykuya daldım. Her şey düzelmişti artık, ay ve güneş küsmüşlerdi yine. Serçenin kanadı iyileşmişti ve evler arabalar, geri dönmüştü. Çiçekler, ağaçlar canlıydı.

Artık her şey geri dönmüştü bir tek insanlık dönmemişti dönememişti...

 

 

Beklenen

Ebru Beyiş

Sessizliğini bozmayan bir döngü içerisinde istenilen hayatı yaşıyoruz. Uygulanan kurallara uymak zorunda kalıyoruz.

Bazen yalnız çıktığımız yollarda bizi karşılayan yüzler, bazen de çoklu çıktığımız yollarda bizleri terk eden bedenlerleyiz. Bu sıradanlığın artık darbelerini yaşama vakti yaklaştı. Döngüyü bozan maddeler sonucu düzensizliği, adaletsizliği yaşama anı her geçen gün daha da yıkıcı oluyor.

Acı feryatlarla, yakıcı gözyaşlarıyla yasa boğuluyoruz. Bizi kurtaracak bir liman bile bulamıyoruz.

Beklenen geldi işte. Yıkılamayan köprü ayakları yerden ayağını kesti. Toz dumana karışmış her yer. Yasımıza gelen kara bulutlar söndürmeye çalışırken içimizdeki yangını, kızgın şimşekler korkutuyor cahil insan halkını. Kaldırır mı ülke bir ağırlık daha hiç olmazsa kendini, milletini al savunmaya. Yardım edecek gücün var mı ki başkaldırırsın. Kendini bilen bir toplum bizleri de kandırmasın. Bu topluluğa inanç lazım, insanlık lazım!

Çekirge misaline döndü hayatımız. Bir de dâhil olduk, iki de dâhil olduk lakin bir bakmışsın ki üçte yok olduk. Yaptığınız ameller size ama yapacağınız hareketler de insanlığa örnek olsun. Geleceğe sırat-ı müstakim (dosdoğru) olun.

De ki;"O Allah (cc) tektir birdir." Hal böyleyken size mi kalır insanlık dersi vermek. Bozulan döngünün düzelmesi ümidiyle sağlıkla kalın huzurla yaşayın ama ne için yaşadığınızı unutmayın!

 

 

Memleket Özlemi

Ali Ayana

Hasretini sığdıramadım şiirlere

Kalemim hep seni yazdı

Her gidişimde buğulu gözlerimle

Baktım sana,

Her gittiğim şehirle avundum

Hasretinle yandım, Van

 

Elimde bir avuç kar

Çaresiz bekleyiş

Yüreğime sığmayan bir acı

41 yürek yitirmiş çığıyla

karından toprağından vazgeçmemiş

 

Oy ben ölem, Van

Ne acılar ne yürekler üşüdü

Ben sana yandım

Ben sana yazdım

Ne acılar çektin, Van

 

Yüreğim umulmayan acılarla

Anamın yaşlı gözleri geldi aklıma

Yazarken ıslandı gözlerim

Hasretin dilimde, Van

Binlerce insanın acılı öyküsü

Dert ortağım şiirler

Memleketsizlikten üşüyorum

Yanık bir gurbet türküsü

 

Oyy havar!

Düştü yine memleket özlemi

Acı dolu yüreklere

Gönül koydum dizelere

Seni özledim, Van

 

 

Körhane

Serhat Sönmez

Sabahları tanı görmedim

Alacakaranlıkta günbatımı

Denizlerde maviliği

Dillerde sözü

 

Dalıp dalıp gitmekten duvarlara

Küçük cambazlıklara sarılmaktan

Kül tutmuş hayallere seyretmekten

Küf tutmuş uykulara...

 

Ağaçta kuşun sesini

Rüzgârın sessizliğini

İçimde küfürleri,

Duymadım uzaklarda

İnsanların ölülerini

 

Kördüm, sağırdım.

Lâldım

 

Tek şey görmezdim

Asil bir gelecekten

Bir ev bir arabadan başka

Keder ile neşeyi ayıran

Gözlükler ardı sızan

Gözlerinden gayrı

 

Bana olmazları fısıldayan

Kendim uydurduğum şeytanlar

Melekler ve Tanrı

Ve vaatlerinden

Duymadım gayrısını

 

 

Avuçiçi Gitmeleri

Kübranur Taşdemir

Tüm susmalarımı avuç içlerimde biriktirdim

 Konuşsam olacak

Olacak bu sefer

Kelimelerim birbirine tutunacak

Kavuşacak sana

Bu sefer kavuşmalarım sana olacak

Ama kaldı Kelimelerim

Parmak uçlarım karıncalanıyor

Her yeni kelime onlarda birikiyor

Yer açıyor belki de

Bilmiyorum

 

Susarak anlaşılmayı bekliyorum sanki

Gök açmış sinesini bir kış günü bana

Güneş saçlarımda saklambaç oynuyor

Karlar döküyor üstüme

Konfetiden saçarmış gibi

İzler bırakarak yürüyorum mesela

Bir adım iki adım üç adım...

 

Gitmelerimi gördüler

Ardımda sesler bekliyor koşmak için bana

Bende seslerin kelimeleri yok

Avuç avuç susmalar var heybemde

Gözlerimde sevinç şarkıları var

Benim de payım gitmek bu sefer

Sadece gitmek.

 

 

Dost Dediğin

Cemre Miralan

Dostu yıldızlar gibi bilirim ben

Sadece karanlığında ortaya çıkan

Seni sana htiren ve değerini arttıran

 

Aile gibi bilirim ben dostu

Bazen annendir dostun

Bazen dinlediğin en güzel müzik

Bazen ise hıçkırıklarını duyan tek kişi

Ben böyle saf bilirim dostu

 

Dost dediğin kaydığında seni yerden kaldırandır

Ben böyle bilirim dostu

Beraberken her şeyi unuttuğundur dost

 

Değilmiş!

Bizim paha biçilmez sandıklarımız

En sahte insanlarmış dost

Bana keşke dedirtenmiş dost

O da sıradanmış iste diğerleri gibi.

Bakmadan Geçme